İnleyen Nağmeler | Gazanfer Eryüksel
Zeynettin Maraş, Udi Muazzez Hanım ile noter Memduh beyin oğludur. 1927’de İstanbul-Suadiye’de iki katlı, bahçeli, ahşap bir evde dünyaya gelir. Haydarpaşa ve Kabataş Liselerinde öğrenim görür.
Annesinden etkilenerek ut çalmaya başlar. Anne ve babasının teşvikiyle daha ortaokul sıralarındayken komşuların evlerinde yapılan musiki meşklerine katılır.
Yedek subaylık bitiminden sonra girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği bölümünü bitirir. (1953)
Güfteyle besteyi aynı anda harmanlayan bir ruh dünyası vardır.
Zeynettin Maraş yeni evliyken eşiyle bir bahar günü deniz kenarında pikniğe giderler. Gittikleri yer, sanki tüm sevgililerin orada buluştuğu bir kalabalıktır. Herkes bulunduğu ortamdan çok mutlu, şarkılar söyleyip eğlenmektedir. Bu güzel bahar günü yeşil çimenlerin üstünde oturmuş, denizde uçan martıları seyrederler. Ortalığı çiçek kokusu sarmıştır. Zeynettin Maraş oradaki insanların nağmelerine eşlik etmeye başlamıştır.
“Bey, bey!” diye bir ses gelir kulağına şarkı söylerken. Bu eşinin sesidir. Hâlbuki eşi yanında oturmaktadır. İçinden, “Allah Allah! Bu ses de nereden geliyor?” diyerek arkasına döner. Ve birden sarsıldığını hisseder, zira eşi onu eliyle hafifçe sallamaktadır.
“Bey… Bey!”
Gözünü açar. Eşi gülümsemeyle şaşkınlık arası bir yüzle ona bakmaktadır. Ancak kulaklarındaki nağmeler devam etmektedir hâlâ. Kendini yastığa doğru çekerek oturur.
“Bey, kaç dakikadır sesli olarak bir şeyler deyip nağmeler söylüyorsun” der eşi, “Rüya gördüğünü anladım, ancak meraklandım da ne oluyor diye…”
“Hanım bir şeyler oldu!” der Zeynettin Bey, “Bana bir kâğıtla kalem verir misin?”
Yataktan fırlayan eşi elinde kâğıt ve kalemle döner.
“Hanım” der Zeynettin Bey, “Bana bir şey söyleme. Şu aklımdaki güfteyi kâğıda geçireyim. Ne olduğunu sana anlatacağım.”
Mısraları kâğıda yazarken şarkının ezgileri içinde yürümektedir.
Güfte kâğıda geçirildikten sonra, “Keşke tüm besteler böyle gece kulağıma fısıldansa ben de sabah notaya döksem” der.
Az önce kâğıda döktüğü güfteyi eşine uzatır ve udunu almaya gider. Sıra Nihavent makamındaki şarkıyı okumaya gelmiştir.
“İnleyen nağmeler ruhumu sardı
Bir rüya ki orda hep şarkılar vardı
Uçan kuşlar, martılar, yeşil tatlı bir bahar
Gülen şen sevdalılar vardı
Arzular orada, şevk oradaydı
Bir deniz ki aşk dolu dalgalar vardı
Uçan kuşlar, martılar, yeşil tatlı bir bahar
Gülen şen sevdalılar vardı.”
Rüyalar zamandan ve mekândan münezzehtir.
Meraklısı için ek: Zeynettin Maraş’ın Nihavent makamındaki şarkısını aşağıdaki linkten Zeki Müren yorumuyla dinleyebilirsiniz.