Hotanto Venüsü | Gerard Badou | Duygu Uzel
Epsilon Yayınları
Onun hikâyesi 1789’da başlayıp 2002 Mayıs’ına kadar devam eder.
Doğumu 1789 yılına rastlıyor.
1815 yılının 29 Aralık Cuma gecesi son nefesini verirken yıllar önce büyücünün bedenine giren şeytanları kanlı süt serperek kovmak istediğini hatırladı mı acaba? Ama o zaman büyücünün amacı vücudunu içinde bulunduğu sıkıntıdan yani ölümden kurtarmak değildi. Burada amaç; onu daha yakın vadede etkileyebilecek kem gözleri kovmak, uzaklaştırmaktı. Büyü ölümü engelleyemezdi. Onu bu talihsiz sona götüren abartılı inançların çok sadık ve iyi bir kölesi olmuştu. Ölüm bile onu özgürleştiremeyecekti.
Hotanto Venüsü önyargılı ırkçılığın aşırılıklarını öne çıkardı, belirginleştirdi. Çünkü o siyahtı, çünkü o bir kadındı, çünkü o şekil olarak farklıydı, çünkü o kendini sergiliyordu. Bu özelliklerin biraraya gelişi onu bulunmaz bir küçük düşürme malzemesi yaptı. Ama o önce etnografya Müzesinde sonra İnsan Müzesinde –her kuşaktan insanın kafasına kazınarak- ölümünden sonra bile uzun zaman süren bir üne sahip oldu. Ve işte çelişik bir son, doğumundan sonra geçen iki yüzyıl ve hala belirsiz olan geleceği: Tamamlanmamış bir hikaye, sonuç bölümü yazılmadan bırakılmış bir roman gibi. Ölümden sonra toprağa karışmak yerine müze müze dolaşmak gibi tuhaf, huzursuz bir yazgı…
Geçen zamanla Hotanto Venüsü’nün imajında bir değişim fark edildi. İçi saman dolu mumyası sanki her geçen güz azar azar Sarah Baartman ile karıştı, halk heykelini sanki gerçek et ve kemikten yapılmış gibi görmeye başladı. O takdim etmiyordu, o Hotanto Venüsü idi! Herkeste değişik heyecanlar, duygular uyandırdı. Kimi onunla alay etti kimi de acıdı. Ama ne yaşanırsa yaşansın çok yoğun yaşandı. Şimdi artık ziyaretçilerin meraklı gözlerinden uzakta, İnsan Müzesinin karanlık zindanlarında küflenmeye mahkum olarak ikinci defa ölüyor.
(Bitmeyen sergilenme silsilesi hangi kategoride değerlendirileceği tartışma konusu olmuş müze depolarında kilit altında kalmıştır. İnanılması güç olsa da sergilenen bedeni 2002 Mayıs’ında geleneklerine uygun biçimde gömülmek üzere Güney Afrikalı soydaşlarına teslim edilmiştir.)