ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Kız çocukları da çocuktur / Milliyet Blog

22.05.2016
1.376
A+
A-
Kız çocukları da çocuktur / Milliyet Blog

Hikaye Hırsızı Çocuk Gelinler – Dürsaliye Şahan.


Burcu CURA

 

çocuk gelinler- yazı atölyesi-
“Çocuk gelişimini tamamlamadan yapılan her evlilik ‘erken evlilik’, 18 yaşını doldurmadan evlendirilmiş her kadın ‘çocuk gelin’dir. Çocuk yaşta evlilik; belli coğrafyalarda daha sık görülmekle birlikte, dünyanın tamamında karşımıza farklı hallerde çıkabilen, kültürlerin çeşitli biçimlerde ürettiği ve benimsediği bir sosyal olgudur. Erken yaşta evlilikleri sadece sosyo-kültürel özellikler, gelenek ve inançlar etkilemez, bu toplumsal sorunun ortaya çıkmasında eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal dinamikler gibi pek çok etmen de etkilidir.”
    “Evlendirildiğimde kocamın çocukları ile oyun oynuyordum, kocama ‘baba’ diyordum” diyor, Diyarbakır’da 13 yaşında evlenmek zorunda bırakılan bir çocuk-gelin. Denizli’de yaşayan Saniye Tire ise 16 yaşında gerçekleştirdiği ilk doğumundan sonra kendini, çocuğunun annesi gibi değil ablası gibi hissettiğini ve kızının ‘anne’ demesine bir türlü alışamadığını söylüyor. Henüz ne fiziksel ne de zihinsel olarak erginliğe ulaşmamış iki çocuğun; hatta milyonlarca kız çocuğun yaşadığı bir dramın vücut bulmuş hali bu sözler. Yalnızca Türkiye’de değil, dünya üzerinde birçok çocuk-kadın kendinden yaşça büyük erkeklerle evlenmek zorunda bırakılarak aynı şeyleri düşünüyor ve aynı zor deneyimleri paylaşıyor. Giyilen gelinlik, edinilen ‘eş’, ‘gelin’ sıfatı durumu değiştirmiyor, çocuğun iç dünyası hâlâ çocuk kalıyor.  Hatta yetişkin olduğunda bile doyurulamamış, tamamlanamamış çocukluk hayatları zihinlerinden silinmiyor.
 
Çocuk gelin kimdir?
    Peki, neredeyse toplumda sürekli gördüğümüz, yalnızca bugün değil yıllardır geleneklere, ekonomik sebeplere, sosyal dayatmalara kurban edilen ve medyada haberlerine sürekli tanık olduğumuz bu çocuk gelinler kimdir? Çocuk gelin kimlere denir, çocuk gelin tanımı nasıl yapılır?
 
    Çocuk, gelişimini tamamlamadan yapılan her evlilik ‘erken evlilik’, 18 yaşını doldurmadan evlendirilmiş her kadın ‘çocuk gelin’dir, deniyor Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği ile Sabancı Vakfı’nın ortak hazırladığı Çocuk Gelinler Bilgi Seti’nde. Dolayısıyla bu çerçevede, çocuk gelinleri “eğitim”, “hukuk”, “sağlık”, “göç”, “insan ticareti”, “ekonomi”, “ensest”, “medya”, “aile içi şiddet” ve “uluslararası sözleşmeler” bağlamında inceleyen ve 2013 yılında yayınlanmış bu sete göre bu durumda yapılmış her evlilik ‘çocuk yaşta evlilik’ kapsamına dâhil oluyor.
    Çocuk yaşta evlilik; belli coğrafyalarda daha sık görülmekle birlikte, dünyanın tamamında karşımıza farklı hallerde çıkabilen, kültürlerin çeşitli biçimlerde ürettiği ve benimsediği bir sosyal olgudur. Hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın, ‘gelenek’le meşrulaştırılmış olsa da, çocukların evlendirilmesi ‘yasal’ ve ‘kabul edilebilir’ değildir. Ağır bir hak ihlalidir ve kız çocukların sağlıklı gelişiminin önünde bir engeldir. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığındaysa, aslında bu durum ülkelerin her açıdan kalkınmasını geciktiren bir toplumsal sorundur.
 
    Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) tarafından 2011 yılında hazırlanan rapora göre, dünyada çocuk gelinlere en yüksek oranda rastlanan ülkeler sıralamasında, ilk sıraları Batı-Doğu-Orta Afrika ülkeleri ile Güney Asya ülkeleri alıyor. Ayrıca erken yaşta evlilikleri sadece sosyo-kültürel özellikler, gelenek ve inançlarla açıklamaya çalışmanın doğru olmayacağını belirtiyor rapor; bu toplumsal sorunu incelerken eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal dinamikler gibi pek çok etmenin göz önünde bulundurulması gerekliliğini işaret ediyor. Örneğin Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre Suriye’deki iç savaş sebebiyle çeşitli ülkelere yerleşen mülteciler arasında çocuk gelin oranı bugün yüzde 32. İç savaştan önce yüzde 12 olan bu oran ne yazık ki yalnızca kayıtlı evlilikleri gösteriyor, kayıt dışı oran ise daha yüksek olarak tahmin edilse de bilinmiyor.
 
    “Çocuk Gelin” sorununu Türkiye açısından ele aldığımızdaysa durum modernleşme ve yenileşme iddiasındaki bir ülke açısından oldukça vahim. Türkiye, Avrupa ülkeleri olarak değerlendirilen ülkeler arasında erken evlilik oranı yüzde 17 olan Gürcistan’ın ardından yüzde 14 oranla ikinci sırada yer alıyor. Yine USAK raporuna göre, ”kesin rakamlara ulaşmak mümkün olmasa da Türkiye özelinde ise her üç kadından birinin çocuk evliliği yaptığı” belirtiliyor. Bu sayı da Türkiye’de çocuk-kadın oranının ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
 
    Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM) ile Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nın gerçekleştirdiği, 300 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada kadınların yarısından fazlasının 15 yaşını tamamlamadan evlendirildiği ortaya çıktı. Bu kadınlardan yüzde 72’sinin evlendirilirken ‘rızası’ olmadan, yüzde 30’undan fazlasının da eşini daha önce hiç görmeden evlendiği belirtildi. Bu durum ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 76 milyon olan Türkiye nüfusunda oldukça yüksek bir sayıya denk geliyor. Bu yüzden aslında Türkiye, ülke geneli hesap edildiğinde hiç de azımsanamayacak bir çocuk-gelin nüfusuyla karşı karşıya.
   
“Evlilik her şeyin üstünü örtebiliyor” mu?
    Evlilik kurumu Türkiye’de devletin temelini oluşturan kutsal çekirdek yapı olarak algılansa da, ‘evli’ sıfatı aslında bir çocuk-gelinin üstesinden gelemeyeceği fiziksel ve psikolojik birçok yükümlülüğü de beraberinde getiriyor. Öte yandan bu tarz evlilikler yapan yaşça büyük insanlar gerçekten psikolojik rahatsızlıkları olan pedofili insanlar mı?
 
    Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü hocalarından Nilgün Fehim Kennedy, Türkiye’de birçok ailenin günümüzde kız çocuklarını evlendirebilmek için yasal yollarla çocuklarının yaşlarını büyüttüğünün altını çizerken, birçoklarının aksine bu tarz evlilikler yapan insanların ‘pedofili’ olmadıklarını söylüyor. Psikolojik bir rahatsızlık olan pedofili* nin genel kanının aksine akıl sağlığı yerinde olmayan bireyin hastalığı olduğunu söyleyen Kennedy, bireyleri pedofili olarak değerlendirmenin bu sorunun çözümü yolunda büyük engel teşkil ettiğini savunuyor. Bu durumun bir hastalıktan öte toplumsal bir sorun olduğunu belirten Kennedy, çocuk gelin sorununun ‘evlilik’ sıfatıyla meşrulaştırılarak medyada bir normalleştirme sürecine girildiğini söylüyor. “Evlilik her şeyin üstünü örtebiliyor, kutsal; dolayısıyla 13, 14 yaşında bir kız çocuğu anne olabilir.” diyerek, çocukların geleceğini düşünmeden adımlar atıldığını ekliyor. Okuma hakkını da çocuğun elinden alarak çok daha itaatkâr eş kavramının yerleştirildiğini savunan Kennedy, bu durumun meşrulaştırılmasının da toplum açısından çok büyük bir tehlike oluşturduğunun altını çiziyor. Kennedy ayrıca bu durumu kaçınılan geleneklerin mutlaklaştırılması olarak adlandırıyor. Bu yüzden hiçbir yönden kabul edilebilir olmayan çocuk gelinlere karşı daha farklı bir yol izlenmesi gerektiğini savunuyor.
“Çocuk Gelin” Sorunu nasıl çözülür?
Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çocuk gelin oranlarını düşürmek amacıyla birçok çözüm yolu üretiliyor. Yalnızca ülke düzeyinde projeler yürütülürken aynı zamanda uluslar arası birçok anlaşmaya da imza atılıyor. Evrensel Çocuk Hakları Bildirgesi, İnsan Hakları Sözleşmesi, 2014 Ağustos ayında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ve birçok milletlerarası anlaşmaya göre bir çocukla evlenmenin yasalar çerçevesinde oldukça ciddi yaptırımları var.
   
    Ayrıca Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği gibi birçok sivil toplum örgütü ve kadın dayanışma dernekleri bu alanda küçük ya da büyük çaplı çalışmalar yürütüyor. Örneğin Uçan Süpürge tarafından hazırlanan ve Türkiye’de 54 ilde gerçekleştirilen “ÇOÇUK GELİNLER: Yıkıcı Gelenekler ve Ataerkil Sosyal Mirasın Mağdurları” bu çalışmalardan yalnızca bir tanesiydi. 2010 yılında başlayıp 2011 yılında sona eren bu çalışmanın öncelikli hedefleri ise erken ve zorla evlilikleri gündeme getirmek, kamuoyu yaratmak ve bu toplumsal soruna yerelden başlayarak çözüm alternatifleri geliştirmek üzere ilgili kişi, kurum ve kuruluşları harekete geçirmekti.
   
    Ancak görüldüğü gibi kadın hareketi alanında oldukça aktif olan bu topluluğun bile en kapsamlı projesi 2011 yılında sona ermiş durumda. Bugün çok sayıda ancak toplumsal duyarlılığı oluşturup, oturtmaktan uzak etki alanı daraltılmış projelerle karşı karşıyayız. Bunun sebebi ise Kennedy’nin söylediği gibi bu alanda yapılan çalışmaların yaptırım gücüne dair yasal yolların kapanmış olması. Görünürde ve kâğıt üzerinde imzalanan birçok anlaşmaya rağmen, son yıllarda artan çocuk gelin sayısı aslında bunun bir göstergesi. Bugün neredeyse –ne yazık ki- her hafta ya da her ay gazetelerde ya da televizyonda en az bir kere gördüğümüz haberler çocuk gelinlere dair çalışmaların ve önlenmesine yönelik çabaların yaptırımdan uzaklığını kanıtlıyor durumda. Bu hareketlerin son zamanlarda medya aracılığıyla marjinalleştirilerek etkisinin azaltılmış olması ise Kennedy’nin de söylediği gibi sorunun başka bir boyutu.
   
    Sonuç olarak Kennedy’nin belirttiği gibi soruna odaklanmaktan çok çözüme odaklanmak ve eğer hâlihazırdaki çözümler yeterli değilse, yöntemi değiştirmek gerek çocuk gelin sorununda.
 
Medyada çocuk gelinler…
“Aslında düne göre daha fazla gösterilmiyor, düne göre sayı daha fazla…”
    Medyada çocuk gelinlerin görünürlüğünün son yıllarda artmadığını yalnızca görünürlüğünün arttığını duyuyoruz çoğu zaman. Ancak Kennedy bunun doğru olmadığını, evlilik adı altında meşrulaştırılma ve normalleştirilme sürecinde olduğumuz için bu şekilde haberlere ve iddialara maruz kaldığımızı savunuyor. Bu yüzden haberlerde gördüğümüz sayının gerçeği ve muhtemelen daha azını yansıttığını ekliyor.
   
    Öte yandan çocuk gelin sayısının artmasıyla birlikte bu sorunun daha görünür olduğu da bir gerçek. Bugün daha fazla haberleşme kanalı özellikle internet aracılığıyla hayatlarımıza girdi. Örneğin bundan 10 yıl önce ‘sosyal medya’ ya da ‘blog’ gibi kavramlar henüz hayatımıza dâhil değilken bugün bu yolları etkin bilgi alma ve haberleşme kanalları olarak kullanabiliyoruz. “Çocuk gelin” sorununa günümüzde yalnızca yazılı ya da görsel basın değinmiyor, bu konular üzerinde farkındalık oluşturmak amacıyla oluşturulan birçok blog, açılan birçok sosyal medya hesabı var.
    
    Görsel ve yazılı basın, gelenekleşmiş haliyle büyük ve kemikleşmiş bir kitle ile herkese hitap ederken, özellikle bloglar ve sosyal medya hesapları da gençler arasında kullanımı oldukça yaygın alanlar. Örneğin CHILD BRIDES – @CocukGelin, Cocuk Gelinler – @cocukgelinler3 ve Gelin Değil Cocuk- @GelinDegilCocuk hesapları, bugün kullanımı oldukça yaygın olan Twitter’ da bu amaçla açılan hesaplardan birkaçı. Ayrıca ‘Sır Kadınlar’ adlı blog, çocuk yaşta evlendirilen kadınların düşüncelerini ve deneyimlerini paylaştıkları bir sosyal medya platformu. Yeterli, doğru ve örgütlü bir şekilde sorun bu kanallardan yayıldığında neredeyse ulaşılamayacak kesim kalmıyor. Bu yüzden farklı bölgelerden, farklı sosyo-ekonomik koşullardan ve farklı düşüncelerden insanların deneyimlerini, görüşlerini ve çözüm önerilerini paylaşarak farkındalık oluşturmak açısından bu kanallar önemli bir görev üstleniyor. Ancak bu kanallar ne yazık ki henüz ne çok fazla takipçiye ulaşabilmiş ne de tabana yayılabilmiş durumda. Bu yüzden buralardan yayılan düşüncelerin, bilgilerin ya da haberlerin daha fazla kişiye ve özellikle bu drama maruz kalan kesimlere ulaşabilmesi için daha fazla çaba sarf edilmek zorunda.
    
    Kennedy’nin de belirttiği gibi çocuk gelinler karar verme imkânı bile kendilerine tanınmayan, gelecekleri ellerinden alınmış, fiziksel ve psikolojik şiddete mahkum çocuklar aslında. Bugün onların gelecekleri ellerinden alan toplumsal düzen, uzun vadede kendi kendini doğuran ve tüm yapıya zarar veren bir sistemler bütünü. Bu yüzden eğer çözümler yeterli değilse, çocuk gelinler için yeni çözümler üretilmeli. Üretilen çözümler yasal yaptırımlarla güçlendirilmeli ve etkili hale getirilmeli, yöntemler yeniden gözden geçirilmeli ve somut adımlara dönüştürülmeli. – Burcu Cura COMD 331
 
Pedofili: yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık.
 
Kaynaklar: http://comd331.weebly.com/burcu-final.html
Nilgün Fehim Kennedy (Bilkent Üniversitesi)
Doktor / Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
 
Çocuk Gelinler Bilgi Seti, ucansupurge.org & Sabancı Vakfı
Kız Çocukları da Çocuktur, Eğitici El Kitabı, Türk Kadınlar Birliği
Uçan Süpürge
Morçatı
Çocuk Gelinden Acı İtiraf – Sabah haberi
Türkiye Çocuk Gelinde Avrupa İkincisi – NTVMSNBC
Suriyeli Çocuk Gelinlerin Anlatılmayan Hikayesi – BBC
Hikaye Hırsızı Çocuk Gelinler – Dürsaliye Şahan, Milliyet Blog
Türkiye’de çocuk gelinlerin Psikolojik Açıdan Değerlendirilmesi, Eda Erdener – Milliyet Blog
Sır Kadınlar
CHILD BRIDES – @CocukGelin
Cocuk Gelinler – @cocukgelinler3
Gelin Değil Cocuk- @GelinDegilCocuk

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.