Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Herkes Bunları Bilmek Zorunda! | İlber Ortaylı

29.10.2022
339
A+
A-
Herkes Bunları Bilmek Zorunda! | İlber Ortaylı

İlber Ortaylı’dan Tarih dersi | Aycan Dinç Bozok

Osmanlı diye insan yoktur, Türk vardır,

Çerkez vardır,

Kürt vardır,

Gürcü vardır ama Osmanlı yoktur.

Osmanlı olunmaz osmanlı doğulur, onun için de “Osmanoğulları’ndan” olmanız gerekir.

Bu da bir millet değil ailedir.

Kendi soyunu inkar edip de taht efendisinin soyunu benimsemek bir tek bizim ülkemizde görülüyor sanırım.

Kimliğini yitirip bir aile adının boyunduruğu altına girmeye heves edenlerin vecizesi. Ancak kul köle olmayı bilenlerdir bunlar.

1920’de ; nüfus

12 milyon dolayındaydı,

11 milyon kişi köyde yaşıyordu.

40 bin köyün 38 bininde okul yoktu.

Traktör yoktu;

Hititlerden kalma Kağnı ve Kara saban kullanılırdı.

  1. bin köyde sığır vebası vardı.

Hayvanlar da, insanlar da kırılıyordu.

Yaklaşık ;

  1. milyon sıtmalı,
  2. milyon frengili ve
  3. milyon trahomlu insan vardı.

Anadolu’da verem, tifüs, tifo salgını kol geziyordu.

Doğan her iki bebekten biri (AS: bizdeki bilgilere göre her 5 bebekten 1’i) 1 yaşına gelmeden ölüyordu;

Ortalama yaşam süresi 40 yıl kadardı.

Memlekette

Doktor sayısı 337,

Ebe sayısı 136,

Eczacı sayısı 60 idi. Diplomalı Diş hekimi yoktu.

Limanlar, madenler, demiryolları yabancılara aitti. Toplam sermayenin yalnızca %15’i Türk sermayesi sayılabilirdi.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan yalnızca dört fabrika vardı,

Hereke ipek,

Feshane yün,

Bakırköy bez,

Beykoz deri…

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras” listesinde

85 milyon Lira (600 ton altın) borcu da unutmayalım. Elektrik yalnızca İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı. Otomobil sayısı 1500 kadardı…

Kadın, insan değildi.

Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken… Osmanlıcıların yere göğe sığdıramadıkları Abdülhamid Han Hazretlerinin (yaş olarak tümü “çocuk” sayılacak 16 karısı vardı: Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste,

Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur…..

Osmanlıcıların “dedemiz” dedikleri Abdülmecid’in de 22 karısı vardı. (Ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)

Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.

Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak ya da çalınmış, gemilerle, trenlerle Avrupa müzelerine götürülmüştü.

Takvim ve Zaman birliği de yoktu;

Kimisi güneş batarken ‘grubi saat’i esas alıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi güneşin tümüyle battığı ezani saat’i esas alıyordu; kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu.

“Saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.

Kimisi ‘hicri takvim‘ kullanıyordu, kimisi ‘rumi takvim‘ kullanıyordu. Kimisinin şubat’ı kimisinin Aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda, farklı saatlerde yaşıyordu!

Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı.

Ne Ortaçağdan kalma ağırlık ölçüleri dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne de uzunluk ölçüleri…

*

Erkeklerin yalnızca % 5’i, kadınların binde 5’i okuma – yazma biliyordu.

Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi.

Okul yaşı gelen her dört çocuktan zaten üçü okula gitmiyordu.

Toplam,

4894 ilkokul,

72 ortaokul ve yalnızca

23 lise vardı.

Ülkedeki liselerin tümünde salt 230 kız öğrenci kayıtlıydı. Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, Darülfünun, medreseden halliceydi.

lke bilim’den çoook uzaktı.

100 yıl boyunca Türkçe’nin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti.

Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Elimelerin yalnızca %5 kadarı Türkçeydi.

Arap alfabesiyle Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.

Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik..”

falan deniyor ya…

İbrahim Müteferrika’dan başlayarak 150 yılda basılan toplam kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz?

Yalnızca 417’ydi ki, zaten, ülkeye matbaayı getiren Abraham Müteteferrika da Macar kökenli bir devşirmeydi.

Oysa Gutenberg’in çalışan ilk matbaasından sonra, yani 1453’ten 1850’ye dek 400 yılda Avrupa’da 8 milyon kitap basılmıştı..

oltaire, bir kitabında şu belirlemeyi yapmıştı:

İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan daha azdır!

E neymiş efendim, mezar taşı okuyamaz haldeymiş… Öncelikle nesnel bilgi veren iki tarih kitabı okumak lazım.!.

 

İlber Ortaylı

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.