Günün Kitabı | Beş Duvar Bir Oda | Handan Altın | Duygu Uzel
Okur olarak, Handan Altın’ın “var olma kavgası veren tüm kız çocuklarına ve kadınlara…” diyerek açtığı kapıdan içeri usulca giriyorsunuz. Bazen kendinizi mangaldan, kıvılcımlar halinde başlayıp gecenin karanlığında palazlanan alevleri izler halde, bazen de ruhunun derinliklerindeki çöplerden arınarak yüzünü yeniden güneşe dönen karakterlere eşlik ederken buluyorsunuz.
Annesinin karnına yeni düşen bir ceninin kulağınıza fısıldadıklarıyla başlıyorsunuz yol almaya, onun doğumuna, bebekliğine tanıksınız artık. Bu arada üzerinde yaşadığınız toprakların ayak bileğinize taktığı görünmeyen prangalarına bir kez de onun aracılığıyla dikkat kesiliyorsunuz. İçinde olduğunuz yüzyılda bile batıllığın kapladığı alana bir kez daha şaşkınlıkla bakıyorsunuz.
Raylarda dumanını savura savura yol alan kara tren, bilinmezliklerle dolu coğrafyalara umut yolcularını taşıyor. Sarsılarak ilerliyor, yanı başınızdan akıp giden manzaralarda kendi tablolarınızı seyre dalıyorsunuz.
Okuma köşenize çekilmiş, çayınızı yudumlarken bakışlarınız ufukta bir yerlerde kaybolmuş. Ansızın hareketlenmiş köşeniz; Zülfo, Suzinaz, Selma ve Süreyya gelmiş yanınıza. Gülümseyerek karşılıyorsunuz onları. Sırayla her birinin hikâyesini yanınızda taşıyacak, hep birlikte yeni hikâyelere yöneleceksiniz. Kafa kafaya verip doğum günlerini düşüneceksiniz; sahi nedir doğum günü denen şey?
Dört duvar arasına sıkışmayan, sıkışmış hissedenleri öykülerle özgürleştirip kurgusuyla ölümsüzleştiren, beşinci duvara umudu, özgürlüğü çizerek görünmeyen nice duvarları yıkan bir kalemin yolculuğu bu…