ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Hikayesi | Rüzgâr | Gülçin Yağmur Akbulut

Günün Hikayesi | Rüzgâr | Gülçin Yağmur Akbulut

Adım Rüzgâr. Mavzerin tetiğindeyim; yanardağın püskürtüsünde.

Durum durağım yok. Sınırım yok, istasyonum yok. Beyazdan siyaha; uykudan uykusuzluğadır esintim. Sevmediğim bir gerçeğim. Soyuttan somuta uzanan; poyraz, lodos, karayelim. Yerin yedi kat dibinden başlar; yedi kat üstüne doğru yedi düveli gezerim.

Sayısız izleri var gövdemde olur olmaz gürlemelerimin. Baltaladığım ormanların, çok cepheli devrilişindeyim. Zararım ziyanım bizzat özüme. Kırık şişenin keskin kenarıyla kendi bileklerimi keserim. Ellerimle derlediğim; gizli ahlar sererim ömür ipliğime.

Deniz güneşteki pası yıkamaya çalışırken; Rüzgâr çamura bularmış Deniz’in temiz örtüsünü. Tam ortasından hançerledim sevgiyi. Ateşe verdim göğsümün göğünü. Ve desem ki ben nasıl arındıracağım günahlarımdan hayat güncemi.

“Bir şeyler ne kadar değişirse o kadar aynı kalırlar.” Acıdır ki; fırtınalarımın bedeli, çıkrıksız kuyulara ve ışıksız hücrelere vasıl olsa da Rüzgâr yine aynı Rüzgâr. Beşinci gün yıkıp devirdiklerim, yedinci gün söküp parçaladıklarımla eşdeğer. Hiç mi acımam yok kendime? Sırtımda bir küfe dolusu kül var.

Gizli saklı konuşmalar. Olur olmaz vakitlerde dışarı çıkmalar. Karşısında ölüme tutsak, diyaliz hastası bir adam var. Başımın üstünde Azrail meleği tur atar. ”Ölümün yüzü soğuktur.” bilirim. Hadi bitti diyelim aşk. Bari bekleseydin sevgili. Utanma pazarı, nefesim tükenene kadar.

Felaketin hudutları çizilse Rüzgâr siyahi tebeşir olur. İçimde delirmiş bir tay. Şimşek şimşek çaktım. Alfabenin bütün harflerini sayıp döktüm yüzüne. Hakikati susturdum. Ben bile inandım uydurduğum düzmeceye. Seni ihanetle suçladım Deniz. Vazonun daralan boğazıyım şimdi, kayanın taşları ufalayan sabrıyım.

Kaç istasyonun, kaç durağın çökmesi yalnızlık. Yekpare, batmak, yok olmak derinlerde…

Takvim karanlık. Saat yıldızsız gece… Kimsesizliğimi kimde tüketmeye çalışsam dönüp dolaşıp kaburgama çöreklenmekte. Hangi şehre keseceğim biletimi, sen diye hangi iskelede bekleyeceğim güneşi söyle.

Baba deyişini özledim Burçak’ın. Bukle bukle saçlarını… Hazırladığın kahvaltı sofralarını özledim. Göl taşkını kahkahalarını… El ele izlediğimiz yakamozları göresidim. İpsiz bir uçurtmanın çıtasına bağladım ümitlerimi. Senden öncesi mütemekkin hayatım, senden sonrası sığınmacı. Ölümün bir lisanı, lehçesi var mı ey sevgili.

“Rüzgâr eken fırtına biçer.” Durgun haliyle değil de çarpa çarpa yağdım bulutlardan. Bir ok fırlattım yayından. Yürüyüp gittim sonra ardıma bakmadan. Asıldığım yerlerden kopardım yaşamın kasnağını. Tavan arasını vurundum omuzlarıma. Kuru bir dalım şimdi Fırat Nehri kıyısında.

Fal bakan bohçacılar yalancı. Bu haziranda gelir dediler. Dört haziran soyundu mevsimler. Neredesin loş dünyamın yörüngesi. Gözlerinin karasından dağlarıma bir ses ver. Sen yokken akşama doğru doğuyor güneş. Yüzümde kırık çizgiler, dizlerimde hissizlik. Aylar düşüyor avuçlarıma, duvarlar soğuk.

Niçin olduğunu biliyorum artık, ansızın gelen telefonların. Sebebini biliyorum zamansızız evden çıkıp gitmelerinin. Sen bana böbreğinle ikinci bir hayatı bahşederken ben acımasız kollarımla kendi bindiğim dalı kesiverdim. O gün bu gündür kestiğim dalın kıymık sızılarıyla belalı parmaklarım.

Kar yağıyor. Kapımda yamalı bir bekleyiş… Vaktiyle gelip geçtiğin güzergâhlara kilitlendim. Bakma sen esip gürlediğime. Adım Rüzgâr benim. Kâh eser kâh gürlerim. Sen diye tutunduğum yorgun bir asa ile buz tutmuş bir yanardağ içindeyim.

Adım Rüzgâr. Mavzerin tetiğindeyim; yanardağın püskürtüsünde.

 

Kaynak: Çıngı Edebiyet Dergisi Ocak Şubat 2023

 

Gülçin Yağmur Akbulut
Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.