Günün Hikayesi | Gülnaz |Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
Oğlum daha çok küçüktü, hem çalışıp hem ev işlerine yetişemiyordum. Ev temizliği için bir kadın çağırmaya karar verdim, başladım araştırmaya. Temizlik için de olsa hiç tanımadığın güvenmediğin birilerini evine çağıramazsın, başladım araştırmaya. Merdivenlerimizi süpüren yaşlı teyzeye sordum ‘tanıdığın var mı? Diye ‘var var, dedi. Ben eveli gidiyodum temizliğe emme artık yapamam cam filan silemem ben artık ama benim gelin geliversin, başka yere yollamam ama sana gelsin, temizleyiversin evini, hocam, dedi. Olur, dedim sözleştik gün belirledik, evde olduğum bir gün getirdi kaynanası Gülnaz’ı temizliğe, her yeri bir güzel temizlesin ben akşam beşte gelir alırım onu, dedi. kapıdan bıraktı gitti.
Kısa boylu, buğday tenli, iki uzun saç örgülü, güzelce yüzlü, bal rengi gözleri hep ışıl ışıl, güleç yuvarlak yüzlü, genç bir kadıncağız Gülnaz. Kahvaltısını yaptırdım ilkin, yapacağı işleri söyledim, kullanacağı malzemeleri verdim, salondan başla temizliğe dedim. Evimiz dördüncü katts idi, camı silerken dikkatli ol, hatta dışarı çıkma içten sil, dedim. Tamam, dedi sürekli gülen yüzüyle, kahvaltı bitti, sofrayı topladım, salona geçtik beraber, şöyle bir süpürdü salonu, cam önündeki üçlü koltuğu sildi, camı sildi sonra. Eli çok ağırdı, çok yavaş yapıyordu işini, daha önce fazla gitmemiş temizliğe pratiği yok ama temiz yapıyor neyse, dedim içimden kendimi avuttum.
Derken sıra balkona açılan cam ve kapının silinmesine geldi, Gülnaz balkona çıkınca büyülenmiş gibi oldu, gerçekten görev yaptığım okula yakın olduğundan taşıdığımız Akdere Çeşme durağındaki o zamanki evimizin balkonundan görünen manzara çok güzeldi, Ankara bir tablo gibi göz önüne seriliyordu, Önce yakından uzağa İncesu ve Topraklık daha ilerde Atakule ve çevresi olduğu gibi görünüyordu uzaktan. Biz her gün gördüğümüz için kanıksamıştıkartık bu panoramik Ankara manzarasını lakin ilk kez kim bu balkona çıksa çok beğeniyordu manzarayı. Hele gece ışıl ışılken bir başka güzeldi balkon manzaramız. Gülnaz da kapıldı bu büyüye, aman Allahım meğer dünya ne güzelmiş, Allahım dünyanın böyle güzel yerleri de mi varmış deyip deyip etrafa baktıkça ben de yeni görmüş gibi bakıyordum etrafa, nedir ki sanki altı üstü önü açık alelâde bir balkon manzarası diyor şaşırıyordum. Gülnaz, bu eve temizliğe geldiğini unutmuş, balkondan etrafı seyredip duruyordu, toz bezlerinin ve cam sileceği bezleri bir kenara bırakmış, unutmuş gitmişti iş yapmayı, durmadan hayret ve beğeni sözleri söyleyip balkonda etrafa bakıp duruyordu. Ben bir fevkaledelik olduğunu sezmiştim bir eğitimci olarak çünkü evimiz çok lüks bir ev değil, semtimiz ortalama bir semt, sadece balkon manzaramız güzel, bunları düşünerek, var bunun içinde bir iş diyerek, mutfağa geçtim, Onu orda bırakarak, öğle yemeğini hazırladım, bir tepsiye koydum salona geldim, Gülnaz’a seslendim, gelip yemeğini yemesi için.
Yine büyülenmiş gibi gözü ve gönlü dışarıda isteksiz isteksiz masaya geldi, dünyada ne güzel yerler varmış, Allahım deyip duruyordu. Yavaş yavaş yedi yemeğini, küçük oğlum yanımıza geldi, onu aldım kucağıma yemeğini yedirdim. Onun da üç çocuğu varmış, en küçüğü senin oğlun kadar, dedi. Ötekiler de ikişer üçer yaş büyük. Sen kaç yaşındasın? Dedim, yirmi altı dedi. Çok şaşırdım’ rahat otuz beş yaşında gösteriyordu. Köylük yerde pek bilmez bunlar yaşlarını, bıldır doğdun, oğlaklar doğunca doğdun, tarlalar ekilirken doğdun derler, diye geçirdim içimden. Çayını da içtikten sonra işine devam etmek için yine balkona çıktı, akşama kadar ancak o camı sildi, balkonu yıkadı, suyunu bile ben taşıdım, süpürgeyi iki kez sürüyor yine aşağıda gelen geçen arabalara, uzun uzun bakıyor sonra doğrulup uzaklara bakıp duruyordu. Salonun yemek masasının ve vitrini olduğu bölümü bile temizleyememişti, balkondan içeri girmemiştir ki. Ya sabır dedim, demek ki bu günün sınavı da bu, hep sen sınav yapmazsın ya hocahanım, bazen de seni sınarlar böyle dedim. Gülnaz’ın durumu normal değildi anlaşılan, çünkü ne bu semtin, ne evin ne de çevrenin büyülenecek denli bir albenisi yoktu. O gün sadece salonumuzu temizledik, akşam saat beş oldu, kaynanası geldi, parasını konuştuğumuz gibi verdim, teşekkür ettim, Gülnaz’ı aldı gitti.
Ertesi gün kapı zili uzun uzun çaldı. Açtım baktım Gülnaz’ın kaynanası. Buyur dedim, ne var? Hocam sen ne sabırlı bir kadınmışsın öyle dedi. Niye? Dedim gülerek, niye olacak eve gidince sordum neler yaptınız anlat diye Gülnaz’a, sadece salonu temizledim, başka dedim, başka yok dedi.Çok kızdım, öyle olur mu, öteki odaları, banyoyu, tuvaleti de temizlemeliydin, kadın sana bir şey dememiş, yemeğini çayını vermş, evi temizlemediğin halde paranı da tam verdi, dedim kızdım çok, dedi. Olsun dedim, gülümsedim, bir daha çağırmam temizliğe olur biter, dedim içimden de. Olmaz katiyen olmaz hocam, Gülnaz gelsin bu haftasonu kalan yerleri temizlesin. Uzun boyu, heybetli gövdesi, ağzından dışarı fırlayan yan yatmış, ağzındaki tek dişiyle öyle zavallı görünüyordu ki kadıncağız, merdivenleri süpürürken mevsimine göre yaz ise soğuk su, kış ise bir bardak çay, bazen de kokusunu almıştır diye pişirdiğim yemekten veriverirdim, bu yüzden severdi beni.
Olurdu olmazdı derken ben cumartesi getiririm Gülnaz’ı tekrar, dedi kestirip attı ve gitti.
Haftasonu tekrar geldi temizliğe Gülnaz. Kızarıp bozarıp özür diledi, ben geçen hafta işimi iyi yapamadım kaynanam haklı, bugün tertemiz yaparım her yeri hocam, dedi. Tamam önemli değil sağlık olsun dedim. Bu sefer biraz daha çabuk yapıyordu işleri, yine kahvaltısını verdim. Hocam sana bir şey diyeceğim, dedi, tamam, dedim, huyum gereği karşımdaki güvenip anlatmadan kimseye fazla soru sormam, deşelemem, sorgulamam ama çoğu insan biraz tanıyınca hemen anlatır derdini. Hem yemeğini yiyor hem de anlatıyordu, ben bir orman bekçisinin kızıyım dedi, ormanın içindeydi bizim evimiz, çok az insan gördüm kasabaya da gitmedim hiç okula da, babam gider ihtiyaçlarımızı alır gelirdi kasabadan, çok çocuğu vardı ailemin durumumuz da çok iyi değildi, ormanda büyüdüm, kuşları çok severdim ağaçları da konuşurdum onlarla. Biraz büyüyünce yaşım onbeş onaltı demeden evlendirdiler beni, babamın asker arkadaşıydı kaynatam. Onlar da fakirdi ama Ankara’da oturuyorlar, şehirde yaşayacaksın, dediler verdiler beni bunlara ne de olsa hem bir boğaz eksiliyordu evden hem de ormanlık yer genç kız için çok da güvenli değildi, ikiletmeden verdiler beni bunlara. Allı morlu bir elbise giydirdiler, topuklu da bir ayakkabı almışlar, kulağıma da bir küpe, hepi topu bu, ellerimi kınaladılar gönderdiler beni bunlarla Ankara’ya. Anam da yününü eğirip ördüğü birkaç çorabı ve eşyalarımı koyduğu bir bohça tutuşturdu elime, düştük yola. Gele gele geldik bu semtin gecekondu evlerinin olduğu evimize, ilk günler güzel geldi yeni yerim, kurtulmuştum dağdaki ormandaki hayatımdan. Sessiz ve söz tutan biri olduğumdan bunlar da sevdiler. Kocamsa genç işsiz güçsüz biriydi, evlenirse adam olur, diye evlendirmişler işte. Kaynanam, kaynatam gündelik işlerde çalışıyor, ben ev işlerini, yemekleri yapıyordum, kocam bomboş geziyordu, günler böyle geçerken birinci çocuğum oldu, çocuğuyla ilgilenmedi bile kocam. Kaynatam eşimle sürekli tartışıyordu çalışmadığı için. Bu böyle devam etti durdu, bir çocuğum daha oldu artık eşim günlerce eve uğramaz olmuştu. Ormandan ibaret olan dünyam şimdi de bahçe içindeki bu daracık ev olmuştu. Ankara’da yaşıyordum ama hiç bir yere gitmiyor hiç bir yeri bilmiyorum. Üzülsem ağlasam da alışmıştım bu hayata, derken kocam geldi aylar sonra bir işe girdim, dedi bir kaç ay kadar gitti geldi, çalışıyorum diyordu ama hiç bir şey almıyor hiçbir şeyle ilgilenmiyordu, çocuklar baba baba diye dizlerine sarılsa da bakmıyordu bile yüzlerine, sonra bir akşam bir kavga çıkardı, babasıyla kapıyı vurdu çıktı gitti, ardından çok ağladım çünkü üçüncü çocuğuma hamileydim.Üç dört senedir de hiç haber yok kocamdan, kaynanamla kaynatam bakıyor çocuklarıma, ailem de arayıp soramıyor, ben babamların yanına gitmek istiyorum ama çocuklarını bırak da gel diyorlar onlar, söyle bana ne yapayım hocam, dedi ve başladı içli içli ağlamaya. Ne diyebilirdim, ne desem doğruyu demiş olurdum acaba, üzüldüm kaldım, anlaşılmıştı kadıncağızın balkonu ve şehri görünce bu kadar şaşırmasının sebebi. Bak Gülnaz, dedim, babaevine dönersen seni ne yaparlar, dedim, başka birine verirler kuma üstüne dedi, peki çocuklarını bırakabilir misin? Onlardan ayrılmaya dayanabilir misin? Dedim yok yok Allah göstermesin, dedi, o zaman dedim çalışacaksın, çocuklarını okutacaksın, dedim. Hıçkırıklara boğularak tamam, dedi, gözlerini sildi işleri bitiriyim kaynanam geldiğinde kızar bitmezse, dedi ve kalktı başladı yavaş yavaş kalan işlerini yapmaya koyuldu. Bir müddet kalakaldım sofra başında, şu genç yaşta şu başına gelenlere bak şu kadıncağızın dedim. Çok üzüldüm onun ruh halini, özlemlerini, imrenmelerini düşündüm içim kanağladı. Gülcan o gün öncesine göre daha iyi yaptı işlerini bitirdi, akşam oldu, kaynası geldi almaya, tekrar parasını verdim ikisi de almayız deyip durdular ama kabul etmedim verdim parayı, çocuklarına da yiyecekler, fazla olan giysiler ve oyuncaklar gönderdim.
O evde oturduğumuz süre içinde hep o yaptı temizliğimizi, artık alışmıştım, eli de yatıyordu o işlere. Bir seferinde hocam dedi kaynanamla konuş da beni anamgile göndersin, o seni dinler, çok özledim anamgili, tamam dedim, ama dedi bavulum yok benim. Güldüm hele bir izni koparalım bavul işi kolay dedim. Kaynasıyla konuştum kem küm etti ya ben de yardım edeceğim, deyince kabul etti. O yaz gitti Gülnaz çocuklarıyla annesigile. Döndüğünde çok mutluydu, iyi ki seni dinledim de çocuklarımı bırakıp gitmedim hocam anamgile hocam diyordu, ellerime sarılıp sarılıp. Artık ustaca yapıyordu her geldiğinde temizliği ve hep gülüyordu balkonun camını silerken ilk günü hatırlayıp.
Tayinimiz çıktı, başka bir şehre taşındık, bir daha da görmedim Gülnaz’ı. Yirmi beş yıl sonra geçen gün yine geçtik o semtten ve o apartmanın önünden. Apartmanın tam karşısına dev gibi çok katlı binalar yapılmış, kalmamıştır şimdi o manzara kapanmış gitmiştir, dedim ve Gülnaz’ı hatırladım. Senin gibi yüzlerce binlerce kadersiz Gülnaz’ı var ülkemin Gülnazzz huuuu, ne yaptın ki acep yenildin mi hayat mücadelesine? Yendin mi yoksa, dedim arabamız asfaltta kayıp giderken, epey emek harcamıştım bu uğraşında başarılı ol diye Gülnazzz, inşallah boşa gitmemiştir.
Şükran Uçkaç Yargı
Sazsızozan
2.1.2020 Ankara