Geç kalınmış Tiradlar | Gökhan Barış Pekşen
İnandığım bütün zehirleri içtim
ama tükürdüm
bir gün dönersin diye..
Bir gün dönersin diye
kendimi buna inandırdım budalaca,
dedim ya bir gün dönersin diye..
y i n e g e l d i k ö r g ü n l e r
Yoksun ki,
ruhum bomboş vagonlar gibi bu köhne
kırık dökük tren istasyonunda..
Yalnızlık dediler bunun adına
ve sürekli tekrarlattılar bana
her tekrarladığımda en başa döndüm ve üfledim mumu..
Yüzümdeki lekeler,
neşemdeki şımarıklık aslında hep kendimi saklama niyetimden
çünkü;
her sevgi içinde bir ölüyü taşırmış Marianna..
Şubat/14 Marsala 1968
Zaman felaketindir diye fısıldadı düşümde bir kadın,
kan ter içinde uyandım
suyu soğuğa çevirip ağladım
aynadaki yüzüme bakıp ağladım o gece Marianna
renklerimi ruhumdan söküp koparttılar diye haykırdığımı ..
Ne sen duydun sesimi
ne de Tanrı..
06/Mart Padova 1968
Ama bir tarafımız yetimdi seninle
çan sesleri kadar sessizdi içimizdeki bu inanç
ve hatırla ne olur o geceyi Annamaria,
Rahle’nin önünde sana yazdıklarımı okuyan kör bir Tanrı’nın avuçlarıydı gözlerim
lakin bazı insanlar kendi kendine iyileşemez sevgilim
ama görünce bilirsin –
en basitinden onlarla veya yanındayken
iyi,
çok iyi hissedersin..
Kendime baktığımda
saçları beyazlamış,
benlerim bedenimde affedemeyeceğim günahlar biriktirmişti
söyle bana şimdi Annamaria,
kimin parmak izleri bunlar..
Ben,
gökyüzünde gezinen bir Tanrı olmaktansa
riyakar bir kul olmayı seçmiştim,
bu yüzden gerçek acının ne olduğunu anlamıştım.,
bilmiştim..
23/Haziran Trieste 1968
Vallahi de kadeh tokmaklarının sesi geliyor aklıma..
Sabahın ilk ışıklarında turnalar geçiyor gözlerimin önünden
ruhum, çocuğunu savaşa
ruhun, çocuğunun kefenini hazırlıyor..
Kahinler suskun,
deryalar pusuda..
Bir yelkenli savruluyor dört bucakta
içimizde yeşeren o ilkel ormanda..
Kadim çağlardan kalmış bir ses bu Annamaria
kimsenin okuyamadığı bir haritada
gizlenmiş bir Tanrı’nın gözyaşı düştü toprağa
çekilmesi güç bir halattır dedim kader
ve kapattım gözlerimi senden arta kalan bir zamana..
05/Kasım Messina 1968
Sır tarafına dönen bir aynayla seviştim dün gece Annamaria
sırf seni unutabilmek için hayatıma giren tüm kadınları aradım
ve o aynanın önünde çırılçıplak soyunarak kırdım kalplerine sapladığım hançeri..
Artık hiç ses yok,
kimse tanıdık değil,
gideceğim bir adres de yok artık..
Bundan sonra korku olmayacak,
aşk kendi kaybının küllerinden doğacak Annamaria..
Bunun altında yıllarca yaşadık,
gözyaşlarımdır sabah..
12/Aralık Siracusa 1968
Bazen ücretsiz bir fahişe gibi hissediyorum senin bastığın ve ertesi gün terk ettiğin bu şehirleri,
iyi ki gittin benden Annamaria..
Gökyüzü kadar ağır kalbim geceleri
hiçbir insanı sevmemiş erkek kalbim nasıl da anlar bunları..
Ben erkeğim,
çocukken de erkektim
dövülürken de
tacize uğrarken de erkek..
Ayakkabımı bağlarken,
uyuşturucu içerken
sevdiğim kadınla sevişirken de erkek..
Daha ne söyleyebilirim..
Adını duyuyorum
Tanrı mı fısıldıyor bunu kulaklarıma..
Ama bu çok güzel
ama yaralayan..
22/Şubat Bologna 1969
Duydum ki;
ağır ağır ilerleyerek kaybolmuşsun beyaz bir bulutun içinde
hangi gözyaşı düşer ki toprağa ve devam eder yaşamaya..
O yüzdendir bu son saatler
O yüzdendir rakıya bastığım tertemiz sular..
İnsan kendi kalbi kırıldığında
aynasında suretinin ağladığını izler
senin ağladığını..
Bu gece saçlarımı okşayan Tanrı’nın elleri olsun istemezdim Annamaria..
Ne kolum kırıldı
ne de Tanrı,
ne de su çiçekleri..
Kimseye muhtaç olmamak için insanlığımı yok ettim bu gece
şimdi konuşmamak için gündelik şeylerle öldürüyorum ruhumu,
midem bulandıkça tüm çiçekler üzgündür sevgilim..
Mayıs ayı,
öyle sesli akşamın olduğu bu gece
sensizlik yarası olan bir bahçe o koyu mor ruhtan,
utandığımız her ne varsa?
04/Mayıs Florance 1969
Bu gece bir kitap bitirdim
o beni anlamadı..
İşte sevdiğimiz her şey böyle devam ediyor..
Ben yüzümdeki ve bedenimdeki benlerin masalını,
kör olduğumda yazacağım..
Gördükçe uzun uzun hayali sanıyor insan odasındaki katlı mezarlığı..
Orada mısın Annamaria;
israf edilmiş anlar geri dönmeyecek
neden tek başıma öldüğümü merak ettin mi hiç?
Öylece parmaklarımdan kayıp gittin sen
ve utanıyorum –
ve bedelini ödedim..
Ve şimdi sussun herkes,
ucuz bir şarabın şişesi düştü ellerimden denize..
O ilk kez açtığım gözlerle dünyaya
attım kulaçlarımı ölüme..
Güneş de tutuldu
Ay da..
20/Nisan Roma 1969
– Gökhan Barış Pekşen
– Geç kalınmış tiradlar
– 12122020