Endoplazmik Retikulum | Cemil Biçer
Konu başlığını okuyunca hepinizin yüzünde hüzünle karışık bir hınzır gülümseme oluştu eminim bundan…
Sadece gözlüklü, bodur biyoloji hocasını hatırlamakla kalmadınız, lise yıllarının tümü flu bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçmeye başladı.
Ruhsal olayların, irademizin aracılığı olmadan, kimi kez de iradenin karşı koymasına karşın, birbirlerini bilinç alanına çekmesi olarak açıklanabillir bu durum, felsefe literatüründe buna “çağrışım” deniyor.
Sözcüklerin yansıttığı kavramlar, çoğu zaman bu kavramlara birçok tasarımın eşlik etmesiyle zihnimizde canlanır.
Örneğin “endoplazmik retikulum” sözcüğü, zihnimizde sadece bir dersi, canlandırmaz.
Bu sözcük, çağrışım yoluyla öğrencileri, öğretmenleri, müdür odasını, öğretmenler odasını, derslikleri, okul bahçesini, yazılı sınavları, arkadaş ilişkilerini, piknikleri, gezileri, müsamere gecelerini, acemi öpüşmeleri,flörtleri anma günlerini, törenleri, veli toplantılarını, karne günlerini, kısacası birbiriyle bağlantılı birçok tasarımı zihnimizde uyandırır.
Çağrışıma en
güzel örnek,Cemal Süreya‘nın Üvercinka şiiridir.
“Üvercinka”, Türkçede olmayan, şairin türettiği bir öğedir.
Cemal Süreya, bilinçli olarak kullanmıştır “Üvercinka” söcüğünü ,okuyucular bu sözcüğü“güvercin”! olarak algılarlar.
“Üvercin” Slav dilinde bir kadın adıdır. Sözcüğün onundaki -ka- eki ise Slav kadın adlarına getirilen küçültme ekidir.
“Gerek güvercin tasarımı gerek İslav kadınları imgesi, şiirde anlatılan kadınla birleştirilmekte, böylece okuyan/dinleyenin zihninde değişik ve zengin tasarımlar yumağı oluşturulmaktadır.”
Halk türkülerinde gurbeti ve hasreti betimlleyen “yeşil başlı gövel ördek” bende “Üvercinka” sendromu oluşturur.
Ne zaman kanadına gurbetten hasret yüklenmiş bir sıla yolcusu gövel ördek görsem, yâdıma çocukluk aşkım düşer.