Ellerin lekesiz güneş damlası | Yaşar Üstün
Susuz kalan iklimler
yağmuru
hangi buluttan koparıp getirir
yolcu yolunda ola gerekler
durduğumuz istasyonlara
bileti kesilmemiş aşk
şehirlerde aradığımız tutulmuş
esaret dolu
sokak başları
bir adımdan bir adıma kilometreler
ruhumuz
kule diplerinde sarhoş naraları
sokak şarkıcıları
masalarda napoliten şarkılar
salaş meyhanelerde
kırılan sirtaki tabakları mübadele acıları
aşklar
göçmen kuş yuvaları yalancı düşlere
dağları bozkırı incir ağacını
kumsalları özleyip koştuğumuz yerlerde
mülteci çocukları
mendil satıcıları
ah
kumdan kaleler
kuyu ağızlarında
su da tuz da
bıraktığımız yaralara değiyor
zamana baka baka
bağrımıza kurşun yağıyor
vurulduğumuz yerler
gözlerimizde
ceza suçumuz değil
suçsuzluğumuz
vahim olan
seçimimiz değil
yaşadıklarımızı vahim görmemiz
…
göğümüzün yüzü
umudun
kalbimizdeki açmamış çiçeği saklayan
sevdası
tavında alazlaşan
çekip gidiyor yitiklere
solmayan içimizin sırları kaldı
acılar
güngörmüş
kalbimiz
yaralarımız yalnızken
kanamalarımız toplansa
okyanus suyundan
deniz kumundan
vazgeçmez
aşkın yalın ve yalnız halleriyiz
ömrümüz dört mevsim arası
vuslat
kavuşulamayacak
zamanlar
ıssızlık içimizde katmerleşmiş
ağaç dalının yapraksızlığı
beklemek
bir yüzü unutmak
bir sözü yutmak
bir ucu senli bensiz
bir ucu benli sensiz…
rengini koymadığımız rengimiz
….
eylül
adının zamanı dolmadan
ekime kaldı
ayazını gördüğümüz dünya
sıcağını bizden saklasa da
yar’amızda tuz acıları
çayımıza karanfil
damlası
….
deniz fenerleri
yalnızliğı bildiği için
ağacın kolundaki dal
ormandan ayrılmazmış
“Çiçekçi kızın sepetine”
düşşek de
kışımız kardelen
…
ellerin lekesiz
aşk tutsun
tutamadığımız bıçağın hem ucu
hem sırtı
…
kalbimde ay ışığına
darılmış
güneşsin
…
Ekim / 2019
Yaşar Üstün