Edebiyatta, Hatay Buluşması Gerçekleştirildi
Edebiyatta Hatay buluşması ve Şair Ali Yüce’yi anma etkinliği gerçekleştirildi
Hatay’ın yetiştirdiği değerli şair ve eğitimci Ali Yüce, ölümünün 2. yıl dönümünde anıldı. Bu kapsamda Defne Belediyesi ‘Ali Yüce’yi anma’ ve ‘Edebiyatta Hatay’ olmak üzere iki ana bölümden oluşan bir etkinlik düzenledi.
Defne Belediyesi Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe Defne Belediye Başkanı İbrahim Yaman, yazarlar ve vatandaşlar katıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını Defne Belediye Başkanı İbrahim Yaman yaptı.
Ali Yüce Belgeseli’nin gösterildiği ve şiirlerin okunduğu etkinliğin devamında, Araştırmacı-Yazar Müslüm Kabadayı’nın derlediği ve Defne Belediyesi’nce yayınlanan ‘Edebiyatta Hatay’ kitabı da sanatseverlerle buluştu. Başkan Yaman, kitabı davetlilere tek tek hediye etti.
Etkinlik sonunda Ali Yüce’nin yazdığı şiirler ve Edebiyatta Hatay kitabında yer alan şiirler şair ve yazarlar tarafından okundu.
Etkinliğin sunum özeti:
29 Nisan 2017 / DEFNE (20.00-22.00)
Selamet Bağcı: İl dışından, kentimizden katılan değerli edebiyatçılarımız ve değerli sanatsever dostlar, katılımınızla güzelleşen bu anlamlı edebiyat akşamına hoş geldiniz, onur verdiniz.
Musa Artar: Defne Belediyesi’nin himayesinde gerçekleşen bu güzel gece, “Ali Yüce’yi Anma” ve “Edebiyatta Hatay” olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. İç içe akıp gidecek olan bölümlerin ilki, bu toprakların yetiştirdiği halkı büyük ozanı Ali Yüce’ye ayrıldı.
Selamet Bağcı: Vefa yüklü bu gecenin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm dostlarımıza, Başkan Sayın İbrahim Yaman’ın kişiliğinde, incelikli katkılarını esirgemeyen Defne Belediyesi çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Etkinliğimizin açılış konuşmasını yapan Defne Belediye Başkanı Sayın İbrahim Yaman, “Edebiyatta Hatay” adlı kitapta yer alan yazarlara bu kitap sunumu.
Selamet Bağcı: Doğum ve ölüm, yaşamın ikiz kardeşidir. Ölümsüzlük ise, bunların üçüzüdür. Doğum ve ölümü, evrensel düşünceleri, toplumsal duyarlıkları ve yaratıcılıklarıyla kalıcı eserler bırakanlar bunu başarır ve insanlığın belleğinde ölümsüzleşir. Hatay’ın yetiştirdiği ölümsüz değerlerden Ali Yüce’ye selam olsun!..
Musa Artar: “Halk Çağı”nın şairi Ali Yüce, esas doğum tarihinin 1924 olduğunu vurguladıktan sonra, 1926 ve 1928 tarihlerinin doğum tarihi olarak kayıtlara geçtiğini açıklar. Daha sonra da 1946’da Düziçi Köy Enstitüsü’ne kaydolduğunda yeniden doğduğunun altını çizer. “Düziçi Köy Enstitülü Yıllar” kitabına da alınan şiirinde şöyle diyor şairimiz:
“Yıl 1946/Düziçi Köy Enstitüsü’nde/Bu dünyaya ayak bastım ben/Ekmeğime ışık sürdü Tonguç/Eşitlik özgürlük sürdü beynime/Bin yıllık uykudan uyandım/Bir gramcık bilgi için/Tırmanmadık yokuş koymadım ben/Saç döktüm ömür tükettim/Öğrenmeye doymadım ben.
Selamet Bağcı: Uygarlıklar beşiği Akdeniz’in verimli ikliminde “Şiir Sıcağı”nı oluşturan Ali Yüce, sözcüklerin duygu ve düşünce zenginliğinde bizi bağımsızlık-özgürlük-kardeşlik halayına davet eder.
“Şiir Sıcağı”nda hem Yunus Emre’yle sevgi ve içtenliği anıştırır (telmih) hem de “Moğol ateşi”yle yağmacı-istilacı zihniyetin ya(ı)kıcılığının altını çizer.
Bizim sıcağımız Akdeniz sıcağı canım
Yunus Emre sıcağı
Pişirir ekmeğimizi yakmaz
Toprağımız
Halk toprağı kimseyi ekmeksiz bırakmaz
Musa Artar: “Kalkıp Gelmiş” şiirinde, insanın milyonlarca yıllık serüvenini, sözcüklere tarih şeridinde dans ettirerek betimler Ali Yüce. Aynı zamanda insanlığın geleceğinin nereye doğru evril(diğine)eceğine ışık tutar.
Kaşla göz arasında
Geçip gitmiş milyonlarca yıl
Kalkıp gelmiş insan dedem
Taş çağından atom çağına
Buyur dedecik buyur
Elimde insan kemiğinden kaşık
Tenceremde nükleer bir çorba
Bekleyin insan torunlarım
Atlayıp tarihin atına
Ben de geleceğim bir gün
Beton çağından ışın çağına
Elimde insan kemiğinden bir iğne
Dikeceğim ipek mendilinizi
Gizli dikişlerle
Selamet Bağcı: Ali Yüce’nin şiiri, toplumsal çelişkilerin kaynaklarını ve insanın özgürleşme-kişilik geliştirme serüvenini sorgular sürekli. Bu çelişki ve çatışmayı anlatırken tezat sanatını ustaca kullanır şair. “Aç Ağzını Karanlık” şiirinde “ak-kara, çirkin-güzel” zıtlığını şöyle verir:
İşim gücüm bu benim
Sorguya çekmek gerçeği
Sevginin rüzgarı ak da
Savaşın bayrağı niçin kara
Bütün suçum bu benim
Evreni kucaklamak
Çözmek kör düğümleri
Bu şiirdeki “uygarlığı halklamak” imgesinin o kadar derin çağrışımı vardır ki, halkın ve emeğin söz sahibi olmadığı uygarlıkların, sömürü ve savaşların nedeni olduğuna dikkat çeker. Üzerine sayfalar dolusu yazıların kaleme alınabileceği bir konuyu/sorunu Ali Yüce, iki sözcüklü imgeyle betimleyivermiştir.
“Tutkal” şiirinde de emperyal güç haline gelen uygarlıkların, insanları hem makineleştirdiğini hem de kavramların içini boşalttığını ustaca dile getirir:
Sen ne biçim uygarlıksın
Parmağın tetiğe yapışık
Özgürlük beslersin kafeste
Kadınların çiçek açmış
Sıcaklığı vitrinlere yapışık
Musa Artar: Bu şiirde, kadınların metalaştırılarak nasıl sömürüldüğü de “vitrin”le dile getirilmiştir. “Sıcaklığı vitrinlere yapışık” imgesini, duyguların da “piyasalaştırıldığı” biçiminde yorumlamak yerinde olur.
Günümüz dünyasına bakıldığında açık biçimde görüldüğü üzere kendilerini Dünya’nı efendisi olarak gören ülkelerin, oligarkların, diktatörlerin “barış, demokrasi” gibi insanlığın önemli kazanımlarını bile kendi çıkarları için nasıl kullandıklarını “Efendimizle Söyleşi” şiirinde şöyle işler Ali Yüce:
-Bu barış meleğini
Kaça aldınız efendim
Bir dudağı yerde bir dudağı gökte
Ağzında özgürlük barış
Gizli bir kırbaç elinde
Her şeyin sahtesini, sentetiğini “piyasa” mekanizmasıyla insanların beynine, yüreğine ve eline yerleştirmeye çalışanların karşısında duran Ali Yüce, insanın eşitlik ve özgürlüğü için kendini adayan güzel insanların varlığına işaret eder “Şairler de Uçar Ama Görünmez Kanatları” şiirinde:
Özgürlük görecedir oğul
Tutsaklık da öyle
Güzelliğin tutsağıdır
Dünyanın yiğit
En yürekli
En özgür insanı bile
Gerçek barış ve özgürlüğün, sömürü ve savaşlara yol açan mekanizmaları ortadan kaldırmakla mümkün olabileceğine vurgu yapar “Olmaca” şiirinde. 1994’te İtalya’da “Akdeniz Şiir Ödülü”nü alan bu şiirinde Ali Yüce, teşhis ve intak sanatını alaycı diliyle ustaca kullanır.
Tarihi, mozaikleri, hoşgörü kültürü kadar edebiyat birikimiyle de önemli kentlerimizdendir Hatay. Bir kente edebiyat kapısından da girilebilir diyoruz.
Ben çiçek olsaydım eğer
Hiç saksı giymezdim ayağıma
Ödünç kanat alırdım
Güvercin teyzemden
Barış uçardım üstünüze
Verimli toprakların, cömert Akdeniz ikliminin çocuğu olarak yaşama hep evrensel bakmayı, başka insanları ve doğayı düşünmeyi, bizlere aşılamayı hedefler şair. Şiir serüveninin başında İkinci Yeninin sanat anlayışından 1960’lı yılların ortasından itibaren toplumcu gerçekçi sanat anlayışına evrilen Ali Yüce’nin yüreği -Nâzım Hikmet gibi- “Evrensel Kardeş” şiirinde Dünya’nın her köşesinde atar:
Çarpar yüreğim
Bütün göğüslerde
En uzak ülkenin
Komşusuyum ben
Haydi artık
Doğsun güneş
Batsın karanlık
Bütün çocukların
Kardeşiyim ben
Musa Artar: Karanlığın içinde Köy Enstitülerinin aydınlığıyla çıkan, Hisarcık gibi dağların arasındaki küçük bir köyden tüm dünyaya seslenme olanağını yaratan Ali Yüce, şiir var oldukça yaşayacaktır. Şiir çınarımız o güzel insan, ölüm atına binip aramızdan ayrılırken şiir atını bize emanet bıraktı. O emaneti geleceğe taşımak, kuşaktan kuşağa yaşatmak, şiirseverlerin görevidir. Onu sevgiyle ve onurla yaşatacağız.
Selamet Bağcı: Aydınlanmacı, eşitlik ve özgürlüğün savaşımcısı, barış ve sevginin şiir dili Ali Yüce’yi, ölümünün ikinci yıldönümünde saygıyla ve özlemle anmak için bir araya gelen şair-yazarlarımıza, kentteki Hataylılara selam olsun.
Müslüm Kabadayı’nın hazırladığı Ali Yüce Hatay denince akla gelen ilk şairdir Ali Yüce.
Bizimle olan kitaba katkılarını sunan yazarlar:
Ali Yüce’yle yıllarca mektuplaşarak kendi şiirine de yön veren Bedran Cebiroğlu onun için kaleme aldığı “Ölçüşme” şiiri.
Mesrur Sabahoğlu’nu Ali Yüce’nin “Antakya Çarşıları şiiri.
Mersin’den aramıza katılan Yonca Yaşar arkadaşımız, Ali Yüce’nin “Bir Kişilik Sokak” şiiri.
Ferhat Zidani, Ali Yüce’nin “Dersimiz Sevgi” şiiri.
Selamet Bağcı, arkadaşımızdan bir Ali Yüce şiiri.
Musa Artar, Ali Yüce’nin “Sözleşme” şiiri.
Son olarak, aynı coğrafyadan yetişmiş Müslüm Kabadayı’ıdan Ali Yüce’nin “Şiir Sıcağı.
“Edebiyatta Hatay” adlı kitabı hazırlayan araştırmacı yazar Müslüm Kabadayı, edebiyatta Hatay’da yer alan şair-yazarlardan şiir ve kısa konuşmalar.
“Edebiyatta Hatay” adlı kitabı ürünleriyle besleyen Hatay hayranı, dostu yazar “Aşkdeniz”in usta kalemi Sabahattin Yalkın’ı şiiri…
Edebiyatın birçok türünde yapıtlar veren Şaban Akbaba arkadaşımızı “Edebiyatta Hatay”ı betimlemesi.
Halk şiiri geleneğimizi sürdüren Ali Çuhadar Ağabeyimizi, şiiri.
Karadeniz’den gelip Akdeniz sevdasıyla Hatay’ı şiirinde betimleyen Nevruz Uğur şiiri.
Felsefi şiirleriyle edebiyatımıza zenginlik katan Mustafa Akyürek arkadaşımızdan şiiri.
Bedran Cebiroğlu, coğrafyamızı yürekten sarmalayan şiiri.
Edebiyatımızın genç şairlerinden Alev Mersin’e kulakverelim şiiri.
Edip Yeşil, Haziran direnişimizin üç asi çocuğunu betimlediği şiiri.
Selamet Bağcı: Değerli sanatseverler, Aşkdeniz’in güzel insanları, programımızı burada sonlandırırken, hepinizin yüreğine, ayağına sağlık diliyoruz.
Musa Artar: Uzun ömürler coğrafyası Defne’den, sevgi dilli olarak ayrılmanızı diliyor; programa emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Şiir dilli olmanız dileğiyle efendim…
Kaynak: Müslüm Kabadayı, Defne Belediyesi ve HRT TV