Güversin İntihal Genel Haberleri
DURSALİYE ŞAHAN ile RÖPORTAJ
Dursaliye Şahan sessizliğini DHA’ya bozdu
İstanbul 1.Fikri Sınaî Haklar Mahkemesi’nin Senarist Levent Kazak, Profesör Dr. Mustafa Özkan ve Hukuk Doçenti İlhan Yiğit’ten oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin görüşlerine dayanarak verdiği kararın ardından dizi yapımcılarının kararı Yargıtay’a götürdüğünü söyleyen Şahan, “Ben projemi çocuk gelinler için sinema projesi olarak hazırlamıştım. İnternetten bularak gönderdiğim firma 79 bölümlük “Sıla” dizini yaptı. Başlangıçta 2 ay birlikte çalıştık sonra bana projeyi yapmayacaklarını söylediler. Ben de o sırada yurt dışına çıkmıştım. Dizinin bitme aşamasında haberim oldu. Sonra da mahkemeye gittim. Yerel mahkemeyi kazandım. Karşı taraf Yargıtay’a gitti. Gerekçeli karar çıktı ve Yargıtay da eser hırsızlığını affetmedi ve intihal olduğu kararını verdi” dedi.
3 yıl mahkeme, 2 yıl Yargıtay olmak üzere toplam 5 yıl süren dava sonucu yapımcı firmanın tazminat ödemeye mahkum edildiğini söyleyen Şahan, “Burada önemli olan telif ihlalinin yani eser hırsızlığının tek 1 lira ile de olsa cezalandırılmış olmasıdır. Bu alınan tazminattan daha önemlidir. Onların kazandıkları yanında benim aldığım tazminat çok küçük kalıyor. Yazarların çoğu mahkemeye gitmiyor zira mahkeme masraf işi” diye konuştu.
Şahan:
“Çocuk gelinler için, üç yıla yayılan bir zaman diliminde hazırladığım sinema projem; gönderdiğim yapımcı firma tarafından benden izinsiz dizi haline getirildiğini çok geç öğrendim. İstanbul 1.Fikri Sınai Haklar Mahkeme’sinde açtığım telif davasında mahkeme, yapımcı firmayı maddi manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Yargıtay kararı onadı. Şu anda bir yazın emekçisi olarak telif yasası sayesinde adaletin yerini bulduğunu düşünüyorum. Bazen insanlar özellikle de yazmaktan uzak olanların; bir kağıt, bir kalem, taş atıp kolları mı yoruldu tarzında bir yaklaşımları oluyor. Oysa sanıldığı kadar kolay değil. Hele hele iyi bir iş çıkarmak istiyorsanız çok yorulmak zorundasınız. Eser yazarın çocuğu gibi oluyor. Kötü bir eser bile yazarına çok kıymetlidir. Bu nedenle de her sanatçının emeğine saygı gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. İntihal ile karşılaşmak bir sanatçı için en kötüsü olsa gerek. Benim için öykülerim çok değerli. Onların benden izinsiz alınıp kullanılmasını, hunharca katledilmesini kabullenemezdim elbette. Şu anda bile kendimi kazanmış gibi hissedemiyorum. Çünkü sonuçta ben hikayemi sinemada veya ekranda görmek için yazmıştım. Mahkemelerde parçalanmış haliyle önüme koyduklarında kendimi morgdan cenaze almış gibi hissettim. Bunu nasıl anlatabilirim ki? Yaşadıklarımdan sonra hep iyi ki hukuk devletinde yaşıyoruz, iyi ki kanun var, yaşasın telif yasası dedim. Avukatlarım Kamil Tekin Sürek’e ve Sera Kadıgil’e minnettarım” dedi.
Mahkeme sürecinde eserin öyküsünün kendisine ati olduğunu kanıtlamada zorluk çekmediğini söyleyen Şahan, “Mahkemede eserin benim olduğunu kanıtlamam kolay oldu zira basılmış bir öykü var, noter tasdiki var firma ile yapılmış mail yazışmaları var” dedi.
Mahkeme masrafı olarak 50 bin lira harcadığına dikkat çeken 200 bin lira civarında alacağı tazminatın değil, kazandığı davanın önemli olduğunu söyledi. Şahan, “Burada telif ihlalinin yani eser hırsızlığının tek 1 lira ile de olsa cezalandırılmış olmasıdır. Bu alınan tazminattan daha önemlidir. Onların kazandıkları yanında benim aldığım tazminat çok küçük kalıyor. Yazarların çoğu mahkemeye gitmiyor zira mahkeme masraf işi” dedi.
Töre, kadınve göçmen öyküleri ile tanınan Dürsaliye Şahan’ın telif davası bitti. Hikâye Hırsızı Kitabı Çıktı.
“Çoğu zaman büyük biraşkla yazıyorum.”
“Bilinçli bir kadın olarak çocuk gelinkavramını sindirmekte mümkün değil. Bunun içinde bizler bunun mücadelesinivermek zorundayız.”
IsikBinyili.Org Dernegi – “ISIK BINYILI’nin OZU SIZ’siniz ve biz, ‘büyük insanlik ” için variz.”http://www.isikbinyili.org
&&&
TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI ÖYKÜ GÜNÜ ETKİNLİĞİ
2006-2008 yılları arasında özel bir kanalda yayınlanan Sıla’nın Dürsaliye Şahan’ın projesinden intihal yoluyla gerçekleştirildiği kanıtlandı.
Bianet’in haberine göre, Cansu Dere ve Mehmet Akif Alakurt’un başrollerini paylaştığı ‘Sıla’nın hikayesi, yapımcı firmanın söylediği gibi yönetmen Gül Oğuz’a ait değildi; yazar Dürsaliye Şahan’ın, Hikâye Hırsızı kitabındaki “Güvercin” adlı öyküsünden ve Most Yapım’a gönderdiği dizi projesinden yola çıkarak hazırlanmıştı.
Şahan’ın yapımcı firma aleyhine açtığı telif davası sonuçlandı. İstanbul 1.Fikri Sınaî Haklar Mahkemesi, Senarist Levent Kazak, Profesör Dr. Mustafa Özkan ve Hukuk Doçenti İlhan Yiğit’ten oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin görüşlerine dayanarak karar verdi.
Üç yıl süren davanın sonucu olumlu: Sıla dizisi, Şahan’ın hazırladığı dizi projesinden, intihal yoluyla gerçekleştirildiği kanıtlandı. Most Yapım ve Gül Oğuz; eser sahibi Dürsaliye Şahan’a maddi-manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Yazar Dursaliye Şahan, 1996 yılında doğudaki çocuk gelinlerden biriyle tanışmış; berdel, bedel, kan davasına karşılık tazminat gibi verilen küçük kız çocukları hakkında bir proje hazırlamaya karar vermiş.
Önce birkaç tane öykü yazmış. Ama insanlara ulaşacak daha etkili bir yol bulmak gerektiğini düşünerek bir sinema projesi hazırlamaya karar vermiş. Biraz araştırdıktan sonra, güvenilir görünen ilk yapımcı firmayı aramış. “Gönderin bir bakalım” demişler.
Bir hafta sonra arayarak, “Proje, dizi için daha uygun” diyerek yan hikâyeleri de istemişler.
Görüşmeler iki ay kadar sürmüş. Sonra iletişim kopmuş. Şahan, Londra’ya gitmiş. Dizi başladığında arkadaşları arayıp, “Sıla diye bir dizi başladı. Senin hikâyene benziyor” demişler ama Şahan ihtimal vermemiş.
Zaman geçmiş, başka bir yapımcı firma Şahan’dan bir proje isteyince “Güvercin” tekrar raftan indirilmiş. Ancak ikinci yapımcı firmadan gelen cevap işleri değiştirmiş: “Bu hikaye Sıla’da işlendi.”
Şahan, dava açmayı istememiş ama bir özrü hak ettiğini düşünerek Most Yapım’ı aramış. Aldığı cevap: “Sizi hatırlamıyoruz” olunca, Şahan’a kendisini mahkemede hatırlatmaktan başka yol kalmamış.
kaynak: iha
&&&
SILA DİZİSİ’NİN GERÇEK KAHRAMANI DURSALİYE ?AHAN HABEREVET’E KONU?TU
14.09.2011 23:51:26
Gösterimde olduğu dönemde ATV’ye zirve yaptıran Sıla adlı dizinin hikayesinin intihal yani çalıntı olduğu mahkeme kararıyla belgelendi. ?Hikayenin sahibi olarak ödül alan Gül Oğuz sessizliğe bürünürken Mahkeme kararı ile ‘Sıla’nın gerçek sahibi olduğunu ispatlayan Dursaliye Şahan Haberevet’e konuştu…
Yazarlar eser hırsızlığına karşı ayaklandı.
Ünlü töre dizisi Sıla’nın hikayesi çalıntı çıkınca yazarlar ayaklandı.
Kadın Yazarlar Derneği, İlesam ve SENDER’in de aralarında
bulunduğu bir çok meslek kuruluşu ve derneğin önderliğinde
yazarlar, Cağaloğlu’ndaki Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde toplanma kararı aldı.
17 Eylül Cumartesi günü saat 13-15 arası toplanacak olan yazarlar,
sanatçılar ve sanat severler basın toplantısı ile intihalin önüne geçecek
önlemleri konuşacak.
Yazar Dürsaliye Şahan ve Most Yapım arasında süren üç yıllık telif davası
bitti ama yazarlar Bakanlığı harekete geçirmek için öneri paketi hazırlığına başladı.
Fikri Mülkiyet Haklarının geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan yazarlar kanalların da yapımcılardan özgün eser taahhüdü istemelerini talep ediyor.
Tarih: 17 Eylül 2011 Cumartesi
Saat: 13-15
Yer: Gazeteciler Cemiyeti Lokali (Türkocağı Cad. No: 1/A Cağaloğlu – İstanbul)
&&&
Başrolleri Cansu Dere ve Mehmet Akif Alakurt tarafından paylaşılan dizinin, kendisinin yazdığı Hikaye Hırsızı kitabındaki “Güvercin” adlı öyküden ve Most Yapım’a gönderdiği dizi projesinden yola çıkarak hazırlandığını belirten Dürsaliye Şahan şunları söyledi:
“Londra’daydım. Arkadaşlar Sıla adlı diziden bahsetti ve bu filmin hikayesinin benim hikayeme çok benzediğini söyledi. Önce buna ihtimal vermedim. Derken, iki yıl sonra bir başka yapımcı benden proje istedi. Ben Güvercin’i gönderdim. Arayıp bu hikayenin Sıla olarak gösterime girdiğini söylediler. ?aşırdım. Ve hemen Sıla’nın yapımcısı Most yapımı aradım. Beni tanımadıklarını söyleyince, ben de kendimi mahkeme yoluyla hatırlattım!.. Kazandığım tazminatın miktarından çok, mahkeme kararının sanatçının emeğine saygı bilincinin yerleşmesine katkı sağlaması önemli.”
BU GELİŞME SANATA VE EMEĞE SAYGI AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ!..
Dursaliye Şahan Haberevet’e gönderdiği metinde ise şu değerlendirmelere yer veriliyor:
Üç yıldır sürmekte olan bir telif davası sonuçlandı.
Bu davalardan edindiğimiz deneyimlerle anladık ki; fikri mülkiyet hakları yasasının bazı maddeleri eksik ve işlerliği henüz oturmamış.
Yazarlar olarak bizlerin, haklarımızı ve eserlerimizi koruyabilmek için yasanın geliştirilmesine katkı sağlamamız gerektiğini düşünüyoruz.
Gelin, fikir emekçileri olarak küçük ama önemli bir konudan başlayalım:
“Özgün eser taahhüdü” nün hayata geçmesi için ilk adımı atalım.
Zaten Kültür Bakanlığı sunulan bütün projelerde yazarlardan “özgün eser taahhüdü” istiyor.
Biz de; yapımcı firmaların çalıştıkları kanallara ve diğer kurumlara sundukları projelerde “özgün eser taahhüdü” vermeleri yönünde bakanlığa ve gerekli mercilere öneri götürelim.
Basın bildirisinin altına adınızı yazmanız, ilk adımın atılmasını sağlayacak, yasanın bir maddesinin lehimize değişmesine yol açacaktır.
www.yaziatolyesi.org
Dostlukla
Arzu İmseytoğlu:
0534 527 8487
Sıla dizisi ile ilgili telif davası sonuçlandı
Mustafa Oğuz ve Faruk Bayhan’ın yapımcılığını üstlendiği, 2006–2008 yıllarında ATV’ de 79 bölüm oynayan Sıla dizisi ile ilgili, Dursaliye Şahan’ın yapımcı firma aleyhine açtığı telif davası, İstanbul 1.Fikri Sınai Haklar Mahkemesinde sonuçlandı.
Cansu Dere’nin ve Mehmet Akif Alakurt’un başrollerini paylaştığı Sıla dizisi oynadığı yıllarda reyting rekorları kırmış; yönetmeni Gül Oğuz’a kadın hakları savunucusu olarak da ün getirmişti.
Mahkemenin tayin ettiği, Senarist Levent Kazak, Profesör Dr Mustafa Özkan ve Hukuk Doçenti İlhan Yiğit’ten oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti; hazırladıkları rapor ile davaya neden olan dizi projesinin, yapımcı firmanın kaydettiği gibi ünlü yönetmen Gül Oğuz’a ait olmadığını; Yazar Dürsaliye Şahan’ın Hikâye Hırsızı kitabındaki ‘Güvercin’adlı öyküsünden yola çıkarak hazırladığı ve Most Yapım’a gönderdiği dizi projesinden, intihal yoluyla gerçekleştirildiğini saptamıştır.
Avukat Kamil Tekin Sürek ve Avukat Sera Kadıgil’in savunduğu davanın son duruşmasında Mahkeme sunulan kanıtları da göz önüne alarak bilirkişi raporu doğrultusunda Most Yapım’ı ve Gül Oğuz’u; eser sahibi Dürsaliye Şahan’a maddi-manevi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir.
Biz aşağıda ismi bulunan sivil toplum örgütleri, meslek birlikleri, yazarlar, sanatçılar ve sanat severler olarak ülkemizdeki yazın ve fikir emekçileri ile birlikte tüm sanatçıların haklarının korunması yönünde, RTÜK, resmi kurumlar ve Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, özellikle yazılı ve görsel medyanın gerekli hassasiyeti göstererek fikir sömürüsüne müsamaha göstermemelerini talep ediyoruz.
TRT’nin ve özel kanalların yapım şirketleri ile gerçekleştirdikleri dizi projelerinde veya benzer işanlaşmalarında; “özgün eser taahhüdü” koşulunu uygulayarak bu konudaki ihtilafların önlenmesine katkı sağlamalarını ve eser hırsızlığına karşı alınan önlemlerin desteklenmesini bekliyoruz.
Her çağdaş toplumda olduğu gibi ülkemizde de bilginin, sanatın ve yaratıcılığın hak ettiği değeri bulacağıinancı ile Kültür Bakanlığımızın duyurumuzu dikkate alacağını umuyoruz.
Saygılarımızla;
KYD (Kadın Yazarlar Derneği)
SİNEBİR (Sinema Eserleri Sahibi Meslek Birliği)
SinemaTek
SENDER (Senaristler Derneği)
İLESAM(Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)
Canlandırmacılar Meslek Birliği Girişimi
Aalen Antakya Kültür Derneği
Avrasya Kentsel Kalkınma Derneği
FATAL( For the Advancement of Turkish-speaking Arts and Literature / Aydın Mehmet Ali.)
CADENCES (European University of Cyprus / Aydın Mehmet Ali)
SGAK (Sürgünde Güney Azerbeycan Kalem)
Ayla Kutlu (Yazar)
Ahmet Ümit (Yazar)
Gülseren Engin (yazar)
Yusuf Recepoğlu (Tiyatro Yönetmeni)
Selçuk Akman (Senarist)
Nalan Büker (Yönetmen)
Ahmet İnam (Yazar)
Setenay Özbek (Yazar)
Oya Uslu (yazar)
Fergun Özelli (Yazar çevirmen)
Mehmet Ali Solak (Gazeteci)
Oya Tekin (Gazeteci-Yazar)
Nur Ersen (Yazar)
Şebnem Pişkin (Yazar)
Zübeyde Seven Turan (Şair Yazar)
Edip Polat (Yazar)
Setanay Özbek (Yazar)
Orhan Miroğlu (Yazar)
Abir Zaki (Yazar)
Nalan Yılmaz (Yazar)
Buket Akkaya (Yazar)
Mine Ömer (Yazar)
Sedef Erken (Avukat)
Meltem U. Ruscuklu (Yazar)
Vicdan Doğan (Aktivist)
Neşe ?aha (İş kadını)
İrfan O.Hatipoğlu (Akademisyen-Yazar)
M. Çetin Kalkan (şair)
Av Ayşe Miçoğulları
Mehmet Atilay Turabi (şair-Yazar)
Nurhan Sağlar (Yazar)
Seval Karataş
Ayşe Delioğulları (şair)
Aydın Mehmet Ali (Editör – Sosyolog)
Kerim Dönmez (Eleştirmen-Edebiyatçı)
Duran Yaşar (Edebiyatçı)
Hülya Tozlu (Yazar)
Fatma Çetin Kabadayı (Eğitmen-Yazar)
Suha Kıyak (Çevirmen-Yazar)
Zeynep Alanç (AraştırmacıYazar – Senarist)
Esra Odman İyier (Yazar)
Atay Sözer (Yazar-Senarist, Karikatürist)
Dr Muhsin Boz (Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı-Yazar)
Fevzi Yavuz (Edebiyat Öğretmeni)
Filiz Demir (Yazar)
Semih Bulgur (Karikatürist-Yazar)
Ahmet Kanbolat (Genel Müdür)
İsmihan İpek (Stilist)
Nazım Mert (Ressam)
Şivan Balcı (Ressam)
Umut Kart (Edebiyat Öğretmeni)
Nevra Çağlayan (Sunucu-Yazar)
Nevin Konuk (Yazar)
Aysen Kaypak (Yazar)
Yücel Ünlü (Yönetmen)
Kamile Yılmaz (Yazar)
Nihat Ziyalan (Yazar)
Tuncer Cücenoğlu (Oyun Yazarı)
Mehmet Sadık KIRIMLI (şair-Yazar)
Serap Gökalp (Senarist-Yazar)
Aysel Korkut (Eğitimci-yazar)
Esra Ünal (Edebiyat öğretmeni– Yazar)
Selamet Bağcı (Edebiyat öğretmeni – Yazar)
Seçkin Yaşar (Senarist, Sinebir Üyesi)
Gönül Uğurlu (Proje Danışmanı)
Mehmet Ali Çolak
Sevim Habib
Süleyman Sayman Kaynarca
Ali Ekber Erdoğan (Edebiyat öğretmeni-Yazar)
Yılmaz Onay (Yazar-Yönetmen)
Arzu(Alır)Demir (Yazar)
Reyhan Yıldız (Yazar)
Hüseyin Yurttaş ((Yazar)
Asuman Susam (şair)
ALİ EKBER ATA? (şir, ressam)
Turan Parlak (Yazar-Çevirmen)
Gülser Han Akkaş (Yazar)
Namık Kuyumcu (Şair-Yazar)
Hakan Sürsel (Yazar)
Derya Derin (Sender – Senarist)
İbrahim Tığ(Gazeteci-Şair-Yazar)
Pakize Küçük (Yazar)
Arjen Ari (Yazar)
Ergün Veren (Yazar)
Recai?eyoğlu (Yazar-Kütüphaneci)
T.Ayhan Çıkın
Hatice Elveren Peköz (Yazar)
Haluk Işık (Yazar-Yönetmen)
Handan Göksel
Eşref Karadağ (Yazar)
Aslı Durak (Yazar-şair)
Haşim Hüsrevşahi (Yazar-şair-Çevirmen)
Selah Özakın(Tiyatrocu – şair – Yazar)
Uğur Pişmanlık (Gazeteci-Yazar Yayın Yönetmeni)
Emre Caner (Yazar)
Derya Derin (şair)
Ozan Telli (şair)
Sedef Kandemir (Yazar)
Sergül Vural (şair)
Sabahattin Çetin (Senarist –Yapımcı)
Faik Akçay (Yazar)
Ergün Veren (Yazar)
Ayfer Tuzcu Ünsal (Gazeteci-Yazar)
Bülent Tekin
Rıfat Kaya (şair Yazar)
Döndü Türker (Yüksek İnşaat Mühendisi)
Kaynak HaberEvet.Com
TARAFSIZ MEDYA SORUYOR ‘
bu hırsızlık nereye kadar gider?’
29 Temmuz 2011 Yazan Reis Bedel
Medya soruyor ama ATV’den hala ses çıkmıyor!
Duymazdan gelip ramazanın ilk gününde çalıntı diziyle iftar açacaklar.
Kendilerine tabi olmayan ve doğruları sormaktan çekinmeyen korkusuz gazete, dergi ve internet siteleri ATV’de ki ‘Reis’ dizi hakkında çıkan haberleri araştıralım demişler… demek ki insan biraz araştırınca işin gerçeği ortaya çıkıyor misali belli bir karara varmışlar…
Ve Şunu söylemişler… “ Onlar gerçekten hırsız…”
Çünkü kendi yalanlarını kendi yanlışlarıyla açığa çıkarmışlar…
Nasıl mı?
ATV ile bir yıldır dizi senaryolarını çalışıyoruz diye açıklamada bulunmuşlar ama daha teaserları dönerken hırsızlık yaparak çaldıkları Reis tiplemesinin adını Ömer iken hala senaryoları tam yazılmadığı ve öykü biçimlenmediği için Murat olarak değiştirmişler. ‘Allah’ın sopası yok’… Siyasi, maddi ve mafyavari her türlü güç sahibi olsanız da Allah öyle bir açık verdirir ki yoldaki 5 yaşındaki çocuk bile bu işin yalan dolan olduğunu anlar ve sizlere ‘ Yalancılar…!” diyerek üstünüze güler, hepinizi mahcup eder.
Korkmadan, çekinmeden doğrunun ve haklının yanında olan tarafsız ve de onların büyük baskılarına rağmen teslim olmamış medya kuruluşlarına bize verdikleri destek için çok ama çok teşekkür ederiz. Aşağıda birkaç örnek gazete, internet sitesi ve dergiden aldığımız capsları ekleyeceğiz … Bu haberi paylaşıp aynı soruyu soran o kadar çok mecra var ki inanın hepsinin adını ve linkini vermemiz mümkün değil.
Allah tüm dost yürekli gazeteci arkadaşlardan razı olsun…
Şimdi yayımlamış oldukları makalenin tam metnini aynen yazıyorum….
ATV’ye bir hırsızlık davası daha geliyor!
Most Yapım ve yazar Dürsaliye Şahan arasındaki Üç yıldır süren ‘Sıla’ dizisinin çalıntı davası hala sonuçlanmamışken Most yapım başka bir projeyle de davalık olmayı başardı. Bir yılı aşkın bir süredir gündemde geldi geliyor haberleriyle büyük bir kitle oluşturan Reis Bedel dizinin adını ve senaryosunu oyuncu Mehmet Akif Alakurt ve Most yapımın çalarak Atv ile anlaştıkları dedikoduları dolaşıyordu.
Bu soruyu ünlü televizyoncu ve köşe yazarı Mesut Yar Posta gazetesindeki köşesine taşıdı “ hangisi gerçek reis” diye sorunca Most’tan yanıt gelmişti.
– Bir yıldır bu projeyi ATV ile görüşüyor ve üzerinde çalışıyoruz, Reis Bedel dizisiyle hiçbir alakamız yok. Demişlerdi.
Fakat işin aslının öyle olmadığı ve bir hayli karışık olduğu da apaçık ortaya çıktı. Bir aydır Atv ve Most yapımın resmi sayfalarında dizinin kısa öykünde reis karakterinin adı Ömer diye yazılırken birkaç gün önce değiştirildi ve adı Murat oluverdi. Daha teaser dönerken oyuncu isminin değiştirilmesi kafaları karıştırınca biraz araştırma yaptık ve işin diğer ucundaki Reis Bedel tarafının açıklamalarına ulaştık.
Reisbedel.com sitesinde dizinin senaristi Soner Gümeci Atv’nin sahibi Ahmet Çalık’a bir mektup yazmış ve bu yazdığı mektupta inanılmaz belgelerle açıklamalarda bulunmuştu. Şimdi size sitedeki o uzun mektubu vermek yerine şu kısacık soruyu tekrarlayacağız… Bir yıldır Most yapım Atv ile dizi ve senaryo çalışıyorsa neden hala ortada bir senaryo yok, hatta öyküdeki oyuncunun ismi bile daha bir iki gün önceye kadar sabit değildi?
Beyaz Perde
10 Ekim 2011 Pazartesi – 15:46
Sıla intihal mi, değil mi iddialarına Most Production’dan yanıt..
2006-2008 yılları arasında yayınlanan ve yayınlandığı dönemin en çok izlenen dizilerinden bir olan, başrollerini Mehmet Akif Alakurt ve Cansu Dere’nin paylaştığı Sıla‘nın hikayesinin çalıntı olduğu iddiaları bir süredir konuşuluyordu.
Sıla’nın hikayesinin kendi kaleme aldığı, Güvercin isimli eserden çalıntı olduğunu ileri süren Dursaliye Şahan’ın açtığı davanın, yapımcı firmanın aleyhine sonuçlandığı haberi Most Production tarafından yalanlandı.
Most Production yaptığı basın açıklamasında şu sözleri kullandı;
“Son günlerde medyada; Most Yapım ve Gösteri Hizmetleri A.Ş’nin yapımcılığını üstlendiği “SILA” dizisinin, Dursaliye Şahan isimli kişinin Güvercin adlı eserinden çalıntı olduğu, müvekkilin maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edildiğine ilişkin olarak haberler yayınlanmaktadır.
Ancak; Dursaliye Şahan tarafından İstanbul 1. Fikri Sınai Haklar Mahkemesi nezdinde müvekkil aleyhine açılan davaya ilişkin yargılama süreci devam etmekte olup, henüz kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır.”
&&&
Güvercin Hikayesinden, Sıla Dizisi ve intihal süreci ...
Haber: Necla Karataş
Haber: Necla Karataş
Dürsaliye hanım siz bir öykü yazarı aynı zamanda yazı atölyeleri düzenleyen, bir yazarsınız. Son olarak da telif davanız ile gündeme geldiniz ama ben yazarlık serüveninizden başlamak istiyorum. Yazmaya nasıl başladınız?
Herkes gibi okula gittiğim günlerde başladım.
Aynı anda hikâye yazmaya başlamadınız herhalde
Neredeyse aynı anda.
Nasıl oldu?
Hikâye değil ama hikâye cümleleri yazıyordum. Ali top at cümlesine benzer Ali top sakla yazıyordum. Sonra kendimce aritmetik problemleri yazmaya başladım. Ahmet’in on şekeri var ikisini düşürdü geriye kaç tane kaldı gibi. Dördüncü sınıfta Malazgirt Savaşını kendi yorumumla yeniden yazmıştım. Sonuç aynıydı ama kurgu epey farklıydı. Öğretmen şaşırmış biraz da azarlamıştı.
Bunlar ilk hikayeleriniz mi oluyor?
Denemeler demek daha doğru olur. İlk öykülerim üçüncü sınıfta çıkmaya başladı. Öğretmen öğrenci ilişkisini anlatan karalamaları.
Bildiğim kadarı ile öykü ödülleriniz de var. İlk ödülünüzü ne zaman aldınız?
Orta birde, yani altıncı sınıftaydım. Hayvanları Koruma Cemiyeti Türkiye çapında bir yarışma açmıştı. O yıllarda Göztepe Ortaokulunda okuyordum. Türkçe öğretmenimiz çok destek olmuştu. Hep minnet duymuşumdur.
Disiplinli bir yazar mısınız?
Hiç disiplinli değilim. Zamanımın büyük bir kısmını okuyarak ve yazarak geçiriyorum ama bunu disiplin altında yapmıyorum. Sabah kalktığımda kahvemi içerken kitabımı elime alıyorum. Okurken keyif alıyorum. İş gibi yapmıyorum ki. Ya da aman saat ilerledi, şunları okumam gerek, mutlaka da iyi bir öykü yazmalıyım kaygısını taşımıyorum.
Yazmaktan sıkıldığınız olmuyor mu?
Bazen evet. Aynı öyküyü veya metni tekrar tekrar ele aldığımda evet biraz bıkkınlık oluyor ama çoğu zaman büyük bir aşkla yazıyorum.
Konularınız daha çok kadınları, göçmenleri, çocukları ve etnik grupları anlatan türden. Bilinçli bir seçim mi?
Bilinçli yerine doğal bir seçim demek daha doğru herhalde. Yıllarca İngiltere’nin en bilinen göçmen gettosunda, Hackney’de yaşadım. Üç beş tane göçmen hikâyesi ne ki? Beş kalıncilt roman bile Hackney’i anlatmaya yetmez. Şimdi Hackney’de yaşayıp İstanbul sosyetesini yazmam imkansız değil ama daha uzak bir ihtimaldi.
Yani İstanbul ya da Londra sosyetesi ilginizi çekmedi mi?
Çektiği anlar oldu. Londra’da yaşayan Türkiye’li sosyeteleri bir ara ele aldım. Birkaç öykü çıktı ama hadi fazla konuşmayayım.
Londra’da Türk sosyetesi var mı ki?
Olmaz mı?
Çok merak ettim. İstanbul’dakilere mi benziyorlar.
Çok merak edilecek kadar ilginç olduklarını düşünmüyorum.
Öykülerinize dönecek olursak göçmenlerden sonra töre ve çocuk gelinlere el atmışsınız.
Evet.Yazdığım töre hikâyeleri içinde en çok çocuk gelinlerin hikayesi içime dokundu.
Çocuk gelinler diye bir kavram var değil mi? İnanmak çok güç.
Biliyorum çoğumuz için inanmak ve kabullenmek zor. Bilinçli bir kadın olarak çocuk gelin kavramını sindirmekte mümkün değil. Bunun içinde bizler bunun mücadelesini vermek zorundayız.
Yazdığınız çocuk gelin hikayelerinden biri de telif davası nedeniyle mahkemelik olmuştu.
Evet maalesef oldu.
Şu meşhur Sıla dizisi sizin öykülerinizden birinden intihal yoluyla yapılmıştı değil mi? Hangi öykünüzdü.
Güvercin adındaki öyküm.
Ben Sıla dizisini çok severek izlemiştim. Naif bir yanı vardI.
Evet. Ağa ve üçgen aşk ilaveleri ile sulandırılmış olmasına rağmen naifliğini korumuş.
Sizin hikayenizde ağa yok muydu?
Hayır yoktu. Biliyorsunuz her dizide ağa, holding patronu, mafya babası fon kağıdı gibi kullanılıyor. Oysa o proje bir çocuk gelini anlatıyordu. Ana karakterin yaşı 13 idi. Sıla da ise ana karakter 17 yaşında. Ve tabii ağa ile evleniyor.
Şimdi Mahzun Kırmızıgül bir çocuk gelin hikâyesi işliyor.
Evet, çok şükür biri konuyu gündeme taşıyor.
Mahzun Kırmızıgül bir erkek olarak konuya el attı, keşke bir kadın el atsaydı dediğiniz oldu mu?
Hayır. Önemli olan birilerinin yapması. Ben bir kadın olarak yazdığım çocuk gelin hikayelerimi sinemada ya da televizyonda işlemek istedim, talihsizlikler yaşadım. Ama şimdi bunu bir erkek yapıyor. İnşallah projeleri başarılı olur.
Yaşadığınız talihsizliğin size bir kadından gelmesi üzücü oldu mu?
Evet. Bir erkek de aynı şeyi yapsaydı yine üzülecektim ama bir kadından gelince daha da sinirlendim.
Kadın dernekleri tarafından da ödüllendirilmiş herhalde değil mi?
Evet. Tabii dernek nereden bilsin başka bir kadının hakkı gasp edilerek yapılmış bir iş olduğunu.
Mahkemeden sonra kitabınız çıktı. Hikâye Hırsızı adını koydunuz. Sanıyorum davaya konu olan öykü de içinde.
Evet, öykü içinde. Proje değil tabii.
Kitabın adı biraz manidar geldi bana.
Yoruma bağlı.
Aklım çocuk gelinlerde kaldı. Kaç tane çocuk gelin hikayesi yazdınız?
25 sanıyorum. Bunların 11 tanesi tamamen bitti. Diğerlerinin biraz daha kurguya ihtiyacı var.
Hepsi yayınlandı mı?
Sadece biri yayınlandı o da işte az önce bahsettiğimiz Güvercin(Isikbinyili.Org’da 7 Aralık 2005’te).
Diğerleri yayınlanmayacak mı?
Yayınlanmak üzere son düzeltmeleri bekliyor. Yakında çıkar herhalde.
Davadan sonra bir de imza kampanyası başlamış.
Evet. Mahkeme sürecinde arkadaşlarla birlikte telif yasasının çok iyi işlemediğini gördük. Birlikte konuşurken öneri geldi. Kazanılmış bir dava var, onun üzerinden gideriz. Telif yasası zaten Meclis gündeminde filan dediler. Bana da mantıklı geldi.
Topladığınız imzaları ne yapacaksınız?
Hele bir toplansın.
Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
– . –