Doksan Dokuz | Yusuf Gökbakan
Adın muştu bana
Acın nimet yunusun karnında
İsrafil almış surunu ruhuma üfleyecek
Bir istisna olacağım kartpostallık
Kıyamet önce bende,
Kıyamet önce bana kopacak.
Dirlik göstermeyecek ecelere,
Kazan kaynatan cadılar;
Atları beyaz olmayan prensler türeyecek.
Gün batımında,
Karanlığa karışıp uzaklaşacak,
Uzaklaşıp kaybolacak nal sesleri,
Kaybolup dirilecek,
Dirilip kendi miracına erecek şair;
Şair dedimse aşık şair.
Miraçta zindan hediye edilecek ona,
Ahiretinin özgür olması adına.
Bir an gelecek ağustosböcekleri dahi
Söyleyecek şiirlerimi.
Karıncaların ağzında azık olacak acılarım,
Bir dahi söyleyecek önce üveyikler,
Sonra diğer kuşlar divaneliklerimi,
Efsane olup dolaşacağım kuş dilinde.
Sana dönecek güneşin yüzü, ayın
yanağı.
Elimde rengarenk bardaklar
Sunacağım hepsini bulutlara,
Yağmurlar boşalacak.
Ben gözlerimi yitireceğim bir pınarın başında
Sırtlanlar heybesine dolduracak etimi.
Ruhuma burak sahip çıkacak kanatlarıyla
Gün gelecek, gün olmayacak
Zamansız mekanlar
Mekansız zamanlar öğütecek bu sevda değirmeni
Oturacağım işte o an,
Bir fenerin yaydığı hüzünlü ışıkların avucuna,
Avuçlarımdan içecek kuşlar ab-ı hayatı,
Kıpırdamadan oturacağım o fenerin ucunda
Sonsuza dek
Acını saklayacağım yokluğunda
Doksan dokuz kere haykıracağım gökyüzüne
Sevdana sahip çık insanlık diye…..
YUSUF GÖKBAKAN