ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Depremde Acının Ayak Sesleri | İbrahim Uysal

11.05.2023
249
A+
A-
Depremde Acının Ayak Sesleri | İbrahim Uysal

Yol kenarında kırmızı renkli, acil yardımcıların giydiği tarzda giysili.

Günlerden pazartesi, sabahın köründe televizyonlar acı haberi paylaşıyorlar.

CNN International “Son dakika-7.8’lik ölümcül deprem, Türkiye’yi vurdu”, başlığı ile olayı paylaşıyordu.

Bir işim dolayısı ile erkenden kalkıp Ankara Keçiören dolaylarına gitmem gerektiğinden, evden erkenden çıktım. İşimi de öğleye doğru (Ninem, bu vakitlere “kuşluk vaktı” derdi) kuşluk vakti işimi bitirdim, park ettiğim yerden arabama binip geri dönüyordum.

Yol kenarında kırmızı renkli, acil yardımcıların giydiği tarzda giysili, sırtında da sırt çantası, ayaklarında botlar olan zımba gibi bir delikanlı yol kenarında bekliyordu.

Geç fark ettim ve akan trafikte bir şey yapamazdım; en yakın sokaktan gencin beklediği caddeye geri döndüm. Önüne gelince de korna çalıp durdum. Arabamın camını açtım. Gencin, deprem için yola çıkmış gönüllü olduğu her halinden belliydi. On, nereye gideceğini sordum. ”UMKE merkezine,” dedi.

Buyurun ben götüreyim, dedim. Mahcup bir tavırla, “ama sizin yolunuz neresi bilmiyorum? Orası, size ters gelmesin,” dedi.

Doğru, o yol bana ters bir yerdeydi. Sabahın köründe kar serpintileri altında bekleyen, sırtına sırt çantasını almış, yüce gönüllü birinden daha öncelikle ne işim olabilirdi?!

Biraz utangaç bir tavır ile arka koltuğa sırt çantasını koydu ve gelip yan koltuğuma oturdu.

“UMKE” Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri diye Sağlık Bakanlığına bağlı bir birimdi. Bu genç hemşire, Keçiören’deki bir Devlet Hastanesinde, sağlık personeli olarak çalışıyormuş.

Biraz görev gereği, biraz da gönüllü, iki küçük kızını ve eşini evde bırakıp deprem bölgesine, acılı insanlara yardıma gidiyordu.

Onu, Ankara’da Mustafa Kemal Mahallesinde ki UMKE birimine bıraktım. Büyük bir minnet ile teşekkürüne, “siz değil ben size büyük bir minnet ve içtenlikle teşekkür ederim,” dedim.

Çalışma yaşamı Kamu’da geçmiş birisi olarak, bu gibi özverili insanların çabalarının ne denli özel ve başarılı olduğunu bilirim.

Elbette ki böyle durumlarında kamu, gereken her türlü işi yapıyor ve çalışanını da görevlendiriyordu.

Fark etmesem, bu özverili genç hemşire beklediği Ulus dolmuşu ile Ulus’a gidecek, oradan da Mustafa Kemal Mahallesine giden ilk Belediye otobüsü ile UMKE yakınlarında bir durakta inecek, bir hayli yol yürüdükten sonra yorgun argın, deprem bölgesine giden ilk araç ile gidecekti.

İşte sorun burada başlıyordu.

Keşke çok zamansız gelişen bu süreç içinde kamu kaynakları ya da gönüllülerden, bu güzel insanlara daha fazla dokunulsa; en azından sıradan sorunları aşılabilinse, diye düşündüm. Oralarda yaşanacakları, merak bile etmiyorum.

Deprem olmuş, ölen sayısı onlar ile hesap edilse de bir iki gün sonra binleri aşıp on binlere ulaşacağından koruyordum!

Yıkılan evlerin sayısı bile belli olmayacak. Köylerde, kasabalarda, kenar mahallelerde başlarını sokacakları evlerde yaşayanların evleri ile birlikte, şaşalı yaşamlı şehir insanlarının evleri, REZİDANSLAR da yerle bir olmuş olabilirdi.

Gölcük Depremi olarak bilinen depremde, resmi sayı 20 bin dolayı hesaplanmıştı. Oysa resmi kayıtlara girmeyenler, göçük altından çıkarılamayanlar ile bu sayı 30 binin üstünde olduğunu herkes biliyordu.

Muhtemelen burada da benzer şeyler olacaktı.

Bu deprem sıradan bir deprem değildi. Kaç kişinin yaşamını yitireceği konusunda bir tahmin yürütmek olası değil. Ülkenin dörtte birini kaplayan bir bölgede olan depremde, can kaybının Gölcük depreminden az olmayacağı da açıktı.

AFAD tarafından açıklanan verilere göre merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık (saat 04.17) ve 04.26’da Gaziantep’in Nurdağı İlçesi’ndeki (04.26) depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Adana, Malatya, Osmaniye, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır ve Gaziantep’te de büyük yıkımlara, can kayıplarına sebep olmuştur.

Acı içimizde, yaraları birlikte saracağız, birlikte iyileşeceğiz, biliyorum.

Yine biliyorum ki geçmiş ile ilgili bir takım defterler açılacaktır, ancak “ateş, düştüğü yeri yakar!” O yüzden yaşanan olayları, yaratacağı sorunları hesaplayarak ve kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerekli.

Nereden çıktı(?) ise ülkedeki bu ekonomik kriz; ne var ise satılsa da atılsa da geçirilemediğine göre, depremin yaratacağı ekonomik sıkıntı ve yıkıntıyı, tahmin etmek zor değil.

Bu nedenle konuyu yöre halkı ve yörenin “kır/aç saçlıları” oturup bir kez daha düşünse iyi olur.

Bu olağanüstü dönemin (ekonomik kriz, uluslararası siyasi krizler vb.) kazasız, belasız ve çok az hasarla atlatılması için çok iyi düşünmek gerek.

Osmanlı’nın tarihini TV dizlerinden öğürenlere bir sözüm yoktur. Fakat onlara siyasi ve düşünsel olarak yakın olanların, tarihte yaşanan bir takım değişiklikler ve yıkımların sebeplerini araştırmalarını salık verebilirim.

Unutmayın, ülkelerin ve milletlerin kaderi yalnız savaşlar ile değişmez.

İstilalar, depremler, sel ve savaşlar sonucunda değişir. Tarih kitaplarına bakıldığında, Tarihte bu tür yıkıcı gücü olan afetler birçok kez yaşanmış ve birkaç yüzyıl da bir yaşanması muhtemeldir.

Başta TBMM başkanı, ülkenin kaderinde önemli roller üstlenmiş yurtsever insanlar oturup sorunu bütün boyutları ile bir konuşup değerlendirmeleri gerek. Ülkemiz ve milletimiz için ne yararlı olacak ise bir karara varmalıdırlar. Nasıl, depremin her şeyi için HALKA ÇAĞRILAR yapılıyorsa, çözümü için de benzer çağrılar yapılmalıdır. Yoksa bu işler, şeyhlerin ve Şıhların akıllarına uyarak camilerden salalar verilerek çözülecek şey sorunlar değildir.

Din, bir toplum ve milletin olmazsa olmazı ise böyle zamanlarda birleştirici söylemlerle halkı kutuplaştırmamalıdır.

Gel gör ki bu durum ülkemizde, deprem kadar ayrıştırıcı ve yıkıcı süreçlere kadar varmıştır. Her tarikat ve cemaatin camileri bile ayrı bir söylem içinde iken birlik ve beraberliği düşünmek hayalcilik olur.

Yine de iyimser olmayı ve umut etmeyi istiyorum.

Deprem ve yaratacağı süreç, deprem kadar yıkıcı ve yıpratıcı olmasını temenni ediyorum.

Sonuç itibarıyla ülke de bizim, acılar da… Yarınlar ise hepimizindir.

Cenazelerimizi toprağa, acılarımız yüreğimize gömecek kendi yaralarımızı kendimiz saracağız. Bütün acılara dayanarak, birlikte birlik olup birlikte iyileşeceğiz.

Başımız sağ olsun, ülkemize çok geçmiş olsun!..

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.