Dağ Oyuğu | Gülçin Yağmur Akbulut
Kendini bir dağ oyuğuna kapatıp bütün yaşamını heba etmeye hakkın olmadığını düşünüyorum. Neden yokuşu tırmanmak yerine, dibinde dolaşıp duruyorsun. Bitecek bir ömrü cam şişenin içine hapsetmişsin. Payına düşen vakti, üç beş santim içinde sıkıştırmanı anlamsız buluyorum.
Grisi, siyahı olduğu kadar beyazı, kırmızısı da var bu hayatın. Gökyüzünü, kuşları, nehirleri görmüyor musun? Aradığın düşü gerçekleştirmek için kendine bugün fırsat vermelisin. Yarın, belki de düşlerini gerçekleştirmek için dünyaya merhaba deme şansını bulamayacaksın.
Takvimlere küsmek niye? Bulutun karanlığı yerine güneşin ışıkları dolsun göğüs boşluğuna. Sen aydınlığı izle. İllaki bir yol bulacaksın kendine. Sevmeyi dene. Denizi sev mesela, ya da ağacı. Bir kedinin başını okşa. Selam ver martılara. Üfleyen kavalın masalını dinle. Gönlünce dans et kıvrak ezgili bir şarkıda.
Sakın âşık olmaktan korkma. Değil mi ki ayaklarımızı yerden kesen sevda? Mecnun’u ol Leyla’nın. Ferhat’a Şirin gibi görün. Özlemeyi öğren sevgilin gözlerine bakınca. Taşın yumuşak, buzun sıcak olduğunu göreceksin canan ile tanışınca. Gül rengi hayaller uçuşacak terlemiş avuçlarında.
Bir kere yıkılmak yıldırmasın seni. Hatta iki defa… Önünde koca bir ömür olmalı yeniden kahkahalar atmaya. İnfilak etmesine izin ver yalnızlığının üzerine döşediğin mayınlarının. İllaki bir boşluk arıyorsa yüreğin… Sal bedenini yarenliğin rüzgârına. Derle topla sızlayıp duran yaralarını. Bindir bir kayığa. Geri dönmemek üzere sal okyanus sularına.
Elbette kederleneceksin günü gelince. Lakin sevinçleri sırma, hüzünleri nokta olarak gör. Ölümden başka hiçbir tasanın senden büyük olduğunu düşünme. O da günü gelince… Madem ölüm var, aç kollarını bahara. Yaban bir öykünün son ünlemi olarak kalma. Haşarı bahçelerin çiçeklerinde filizlensin umutların.
Düzlükte meltem ol. Dağ başında karayel… Hiçbir engel taş koyamasın yoluna. Mevsimlerin lehçe değiştirsin. Kışın yaz olsun, sonbaharın ilkyaz. Deli ve tutkunca yaşa. Devşirme mutluluklar satın al mahalle pazarından. Şımarık bir uçurtma ol. Göğe süzül işveli ve edalıca. Seyrek olsun suskunlukların. Taşkın ve hoyratça olsun tutkuların.
Bak yolcu taşıyan tramvaylara. Nasıl da akıyor raylardan. Ya yelkovanla akrep… Bir kez olsun durmadan ilerliyor hızlıca. Aynaların içinden geçen aşina bir gençlik kervanı… Hem hatasız kul olur mu? Bırak artık bu şunu yaptı, şu bunu yaptı. Kimseyi çekiştirme, yargılama. Unut gitsin bütün yaşanmışlıkları. Bin bir otobüse. Ardına bakmadan dal zamanın içine… Eğer ki istediğin buysa. Hudut çizgisine ulaşmadan geri çekilme.
Hem iyiler de var bu dünyada. Yunus Emre de bu dünyadan geçti. Hacı Bektaş Veli de. Bakarsın bir gün Mevlana’nın ellerine benzer bir el sıvazlar başını. İyiliğin olmadığı bir yeryüzünü muhakeme etme. Barışın gözbebeği ol, insanlığın eli ayağı.
Ne çok üzdün kendini olmuşluklarla. Bir tane canın var. Olmayacak ikincisi asla. Çarpıp toplasan da bölüp çıkarsan da en fazla sana bahşedilen yetmiş seksen yıl. O da o kadarı sana takdir edilmişse. O halde bırak gamı kederi. Çık girdiğin gözelerden. Poyrazca es hayatın sinesine doğru.
…
Zil Edebiyat Dergisi Temmuz Ağustos 2021