Çocukların Yazdıkları ve Sildikleri | Erhan Tığlı
Öğretmen, öğrencilerine, ellerinde sihirli bir kalem olsaydı ne yazacaklarını
sordu. Yazarken niye olduğunu belirtin demeyi de
ihmal etmedi. Çocuklar biraz düşündüler ve yazdıklarını okumaya başladılar.
“Barış yazardım” dedi içlerinden biri, “Savaşlar sona ersin ve gençler,
çocuklar ölmesin, her taraf yakılıp yıkılmasın diye.”
“Güzel”
diye ellerini çırptı öğretmen. “Başka ne yazardınız?”
Öğrenciler
birbiri arkasına, yazdıklarını okumaya başladılar:
“Bilgi
yazardım. Okumak yazmak bilmeyen kalmasın, herkes bilgili olsun, kimse kimseyi
aldatmasın, kandırmasın diye.”
“Sevgi
yazardım. Herkes birbirini sevsin, kavga etmesin diye.”
“Gül
yazardım. Gülelim, somurtmayalım, bahçelerimizi gülle donatalım diye.”
“Dostluk
yazardım. Dostça, arkadaşça yaşayalım, birbirimize yardım edelim diye.”
“Çiçek
yazardım. Çiçek dikilsin de, dünyamız güzelleşsin, insanlar çiçeklensin diye.”
….
Öğretmen
onları dinleyip yazılanları beğendiğini belirttikten sonra:
“Bu
şeyleri nereye yazardınız?” diye sordu.
“Nereye
olacak, kâğıda yazardık” diye güldüler.
“Başka
nerelere yazardınız?”
“Duvarlara
yazardık.”
“Duvarları
kirletirdiniz ama…”
“Hayır
öğretmenim. Kirletmeden, tertemiz bir şekilde yazardık, yanına da resim
yapardık, gelen geçen görsün, etkilensin diye.”
“Cep
telefonunun mesaj bölümüne yazardım” diye arkadaşlarını güldürdü Ali.
“Bilgisayara
yazardım” dedi Mukaddes.
“Herkesin
bilgisayarı mı var, nereden görecekler o yazıyı?”
“İnternet
kahveleri var akıllım.”
Öğretmen
cebinden bir gazete kesiği çıkardı:
“Bakın
bu konuda neler yazılmış” diye okumaya başladı.
“Kavgayı
ağaçların yapraklarına yazardım, sonbahar gelsin, yapraklar kurusun diye.”
“Öfkeyi
kara bir bulutun üstüne yazardım, yağmur yağsın, bulut yok olsun diye.”
“Nefreti
karların üstüne yazardım, güneş açsın, karlar erisin diye.”
“Dostluk
ve sevgiyi yeni doğmuş bebeklerin üstüne yazardım, ikisi birden büyüsün,
dünyayı sarsın diye.”
Bu
sözler öğrencilerin hoşuna gitti, alkışladılar.
Öğretmen
bunun üzerine, “Siz de bu sözlerden örnek alarak bir şeyler yazın bakalım”
dedi. Çocuklar tekrar kaleme kâğıda sarıldılar, yazmaya başladılar:
“Kavgayı
eski bir kâğıda yazardım, çöp sanılıp ortadan kaldırılsın diye.”
“Öfkeyi
bir mendile yazmak isterdim, kullanılıp atılsın diye.”
“Nefreti
sahildeki kumlara yazardım, denizin dalgaları gelip yok etsin diye.”
“Sevgi
ve dostluğu bir tohuma yazmak isterdim, dünyayı sarsın diye.”
“Kavgayı
kömürün üstüne yazardım, kömür yanınca, kavga onunla birlikte yanıp dumanı
havaya karışsın diye.”
“Kini
ve düşmanlığı gecenin karanlığına yazmak isterdim, gün ışıyınca karanlıkla
birlikte ortadan kalksın diye.”
“Yalanı
toprağın üstüne yazardım, insanlar basınca ezilsin, bir daha olmasın diye.”
“Arkadaşlığı
çınar fidanına yazmak isterdim, yıllar boyu büyüsün, dal budak salsın, canlı ve
güzel kalsın diye.”
Öğretmen,
verilen yanıtların hepsini de beğendi.
“Şimdi
de neleri silmek istediğinizi yazın son olarak” dedi.
Öğrenciler
büyük bir hevesle gene yazmaya koyuldular.
“Kötülüğü
silerdim, insanları kötü şeyle yapmaktan alıkoysun diye.”
“Çirkinliği
silerdim. Dünyamızı çirkinleştiren, göz zevkimizi bozan bir şey olmasın diye.
Böylece kadınlar çirkinlik korkusundan kurtulurlar, estetik ameliyatı olmaya
kalkmazlar ve makyaj malzemelerine, ruja para vermezlerdi. Babalarımız onlara
verilen parayla bize yiyecek, içecek alırdı. Karnımız iyice doyardı.”
Mehmet
böyle deyince sınıfta bir kahkaha koptu.
“Hastalıkları
silerdim efendim” dedi Ayla.
“Onu
silmek için kendimizi iyi korumalıyız. Temiz olmalı, sağlığımızı bozacak eylem
ve davranışlardan kaçınmalıyız” diye konuştu öğretmen.
“Kıskançlığı
silerdim” dedi Halim. “Kıskançlık erkeklerde ve kadınlarda sorun yaratıyor,
ailelerin dağılmasına, hatta cinayetlere yol açıyor.”
Mustafa,
“Tecrübe konuşuyor” diye espri yaptı.
Nuran,
parayı silmek gerektiğini söyledi ve bu görüşünü şöyle açıkladı:
“Para
yüzünden de cinayetler işleniyor, aileler dağılıyor. Paran olmayınca aç
kalıyorsun, beğendiğin şeylere karşıdan bakmak zorunda kalıyorsun. Paranın
varlığı bir dertmiş, yokluğu da yara. Para yüzünden çok şeyler geliyor
başımıza.”
“Onu
silip de yerine ne yazacağız?”
Kimse
bir şey diyemedi…
Kerem parmak
kaldırdı, öğretmen söz vermeden heyecanla konuştu:
“Çevre
kirliliğini silerdim öğretmenim. Ne demişler: Çevreyi temiz tut, yeşili koru;
budur bence en iyi, en güzel doğru.”
“Aferin!
Çok güzel bir noktaya değindin.”
Selim
aşağı kalmak istemedi:
“Sigara,
içki ve buna benzer uyuşturucular, kötü alışkanlıklar da silinmeli” diye söze
karıştı. “Hele sigara hem insan sağlığına hem de çevreye zarar veriyor. Bakın
bu konuda şöyle bir söz aklıma geldi: Dışı ak, içi kara; sigara küçüktür ama
çok kötülük eder insanlara, açar içimizde derin bir yara. İçki ve uyuşturucular
yüzünden de birçok insan ölüyor.”
“Ölüm
dediniz de aklıma geldi” diye konuştu Gönül. “Kim onu silerse büyük bir hayra
girer. Ölüm ortadan kalkınca sevdiklerimizle bir ömür boyu mutlu yaşarız.”
“Kötülerden
de kurtulamayız ama” dedi Osman.
Erhan
başını salladı, acı bir gülüşle şöyle dedi:
“Ölümü
ancak Allah kaldırabilir. Bizim buna gücümüz yetmez”
“Aslına
bakarsanız, bu söylediklerimizin hiçbirini silmeye gücümüz yetmez” diyerek
arkadaşlarını tatlı hayallerden uyandırdı Güvenç. “Ancak bazılarını
büyüklerimiz silebilir.”
“Hadi
öyleyse hep birlikte Tanrı’ya bir dilekçe yazalım, büyüklere akıl fikir versin,
onları gaflet uykusundan uyandırsın diye” konuştu öğretmen.
Bu
teklifi kabul ettiler. Düşünüp taşındıktan sonra ortaklaşa şu şiiri yazdılar:
“Tanrım!
Kocaman
bir silgi ver büyüklerimize
Otursunlar
da silsinler iyice
Benliğimize
kazıdıkları
Yalanı
kini kavgayı…
Sevgi
barış dostluk yazsınlar
Bu
kara, bu kötü kavramların yerine.
Dikkat
etsinler bundan sonra
Okuyup
yazarken…
Karalama
defterine
Döndürmesinler
dünyayı!”
YAZAR: EDEBİYATÇI, ŞAİR, ÖĞRETMEN. Erhan Tığlı