Hatice Yakut: Ben, Kahramanmaraş Afşin’in Köyü Marabuz’da Sekiz çocuklu ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Beşi kız, üçü erkek kardeşim var. Bizim oralarda küçüklüğümde çok etkilendiğim çok kötü bir töre vardı; kan davalılar barışmak için birbirlerine kız alıp verirlerdi. Kızın yaşı hiç önemli değildi. Çocuk gelin olarak kan ödüyordu adeta. İşte bu benim beynime kazanmıştı. Evlenip çocukları da evlendirdikten sonra kursa giderek, okuma yazmayı öğrendim. Çünkü içimde sanki – şimdiki kadar iyi ifade edemezsem de – o zamanlar, eğer bu hikayeyi yazmazsam kendimi kötü hissedeceğimi duyuyordum. Kursta okumaktan çok yazıyordum. Öğretmen Hatice hanım yazmaya daha heveslisin derdi.
Hocam ben kitap yazacağım demiştim ona…
Yalçın öner öğretmenim, yaparsın azmin elinde hiç bir şey kurtulamaz dedi.50 yaşındaki bir öğrenci olarak üç ay kursa devam ettim. Öğretmenimin sözleri hem güç hem de umut vermiş , adeta beni daha da hırslandırmıştı. Sınav ile kurs bitirme belgesini aldım. Evde yazmaya devam edebilecektim artık. Çok sevinçliydim. Ama eşim evde yazmama şiddetle karşı çıkıyordu;’ okumayı öğrendin fazlasına gerek yok diye yazdığım defterleri fırlatıp atıyordu.’
Buna rağmen ben başladım gizli yazmaya. O, mutfağa fazla girmezdi; yemeklerle birlikte pişiyordu yazılarım. Bu şekilde bir seneden fazla yazdım ama yazım düzgün değil, bu yazıyı her babayiğit okuyamazdı. Usanmadan devam ettim, tam dört yüz sayfa yazdım. Bu yazım güzel olmadı diye üç defter daha doldurdum, gizli. son yazdığım biraz okunur hale gelmişti.
Harika bir roman olur dedi
Bu defterimi alıp Hatay yazarlar derneğine gittim. Dernek başkanı Mehmet Karasu defteri okudu, ‘harika bir roman olur ama iyi bir editörün elinden geçmesi lazım’ dedi.
Bu arada İnci Gürbüzatik gelmişti, ona yaklaşıp bunu nasıl edite ettiririm diye sordum. O bana bir telefon numarası verdi Abdülkadir Ayhan bey ile görüştüm. ” Tamam dedi, ama bu defterin bilgisayara geçmesi lazım” dedi. Yazılarım tam iki yıl, bilgisayara geçmeden torunlarımın ellerinde dolaştı. Oğlum ,bana bilgisayar al dedim. Oğlum, anacığım belli yaştan sonra bilgisayar öğrenmek kolay değil, ama alırım dedi. Sağ olsun oğlum Serkan bana bilgisayar aldı .
Arkadaşım Hatice Elleri’nin yanına gittim, o öyküler yazıyordu. Bir gün bana bilgisayarı açmayı, kapatmayı öğretti. ”Sabır ve azim lazım arkadaşım ”dedi . Ben torunlarımla öğrenmeye çaba gösterdim ve öğrendim. Bu arada Üç sene geçmişti Abdülkadir bey ile tekrar görüştüm.
Bir İsyanın Adıdır ”Ödek Kızı”
Yazı metnini Abdülkadir beye gönderdim bir yılda orada kaldı. Nihayet bir yıl sonra romanım gün yüzüne çıktı. Romanımın ismini ”Ödek Kızı” olarak koydum. Kan davalarının bitirilmesi için kızların verilmesi adetine isyanımı böylece anlatmak istedim. Hatay Dörtyol da ikamet ettiğim için, Dörtyol’da imza günü yaptım.
Çevremde çok etkilenenler oldu; hiç kitap okumayan insanlar, benim kitabı okuyup devam eder oldu, kitap yazmaya başlayanlar da oldu; bütün bunlar beni çok mutlu etti.
Hatay Dörtyol’da portakal bahçesinin içindeki evimde çocuk romanları ve ezilmiş kadınların romanlarını, kadının gücünü dile getirecek roman ve öyküler yazmaya devam ediyorum. Şimdilik yazdıklarımın tümünü yayınlayamadım ama yazmak beni mutlu ediyor diyebilirim. Hiç bir şey kazanmasam bile torunlarıma miras bırakmayı düşünüyorum çocuk masalları. öyküler, romanları ömrüm yettiği kadar yazmaya devam edeceğim .inşallah..
Nuri Kaymaz; bizleri de çok mutlu ettiniz Hatice hanım. Bizlerde sizleri tanıtmaktan onur duyduk,çok memnun olduk. Faydalı çabanızdan dolayı size teşekkür ederiz. Tekrar görüşmek üzere hoşça kalın efendim.
Hatice Yakut; ben teşekkür ederim Nuri bey size ve Haber Kontak’a. Çalışmalarınızda başarılar dilerim . Hoşça kalın.
Içerik kaynağı: Haber Kontak