ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Çobanlıktan Fabrikatörlüğe Uzanan Yolda | Ülkü Önal

03.12.2021
677
A+
A-
Çobanlıktan Fabrikatörlüğe Uzanan Yolda | Ülkü Önal

FEVZİ DURMUŞ İLE SÖYLEŞİ:

ÜLKÜ ÖNAL: Kendinizi tanıtır mısınız?

        Ardanuç-Yolağzı Köyümde 1940 yılında doğmuşum. Köyümde 9 -10 yaşlarında iken ilkokula başladım,4.sınıftan sonra Beykoz’a yerleştik. İlkokulu bitirdikten sonra Devlet Parasız Yatılı sınavını kazanarak Haydarpaşa lisesinde ortaokul ve lise kısmını 1962 yılında tamamladım. Aynı yıl İTÜ-Makine Fakültesi’ne girerek 1968 yılında “Makine Yüksek Mühendisi” olarak mezun oldum. Aynı yıl burslu olduğum MKEK-Silah Tüfek Fabrikası’nda göreve başladım. Evlilik, askerlik, Alüminyum Tesisleri ve Alarko A.Ş’de görevler sonunda kendi işimi kurdum. Makine üretiminin önemli bir girdisi olan  transmisyon,6 köşe,4 köşe çelik mil üretmeye başladık. İşi büyüterek fabrikasını kurduk.1999 yılında emekli olunca binaları kiraya verdik.2 kız,2 erkek çocuk ve 2 torunum var. Bu arada Ümraniye-Artvinliler Derneği’nin kurulması, yönetimi ve çalışmalarında katkılarım oldu. Emekli olunca yazı yazmaya başladım. Bilhassa Artvin Valiliğince bir anı  yazım ödül alınca yazma hevesim arttı. Halen yazmaya, araştırmaya devam ediyorum. Her sene köyümü ve dostlarımı ziyaret etmeye çalışırım.

    ÜLKÜ ÖNAL: Kitaplarınızda hep köyünüzü bahsedersiniz. İstanbul’da yaşasanız da ruhunuz Ardanuç’ta. Bize kısaca Ardanuç’la ilgili görüşlerinizi paylaşır mısınız?

        Evet, birçok Artvinli gibi benim ruhum da hep doğduğum topraklarda olmuştur. Orada her ne kadar zor günlerimiz olmuşsa da hala özlemini çekerim. Gidince eski çocukluk günlerimizi göremeyince de fazla duramaz, geri dönerim. Ardanuç ve yöre insanımız genelde çalışkan, dürüst, sevecen, misafir sever ve tarihten gelen köklü bir kültüre sahiptir. Ancak bazı noksan yönlerimiz de vardır. Nedense bir çekememezlik ve birbirimize bir güvensizliğimiz var.”Her kes Artvinliye güvenir, ancak Artvinli Artvinliye güvenmez” sözü pek geçerlidir. Uzun yıllar esaret altında kalındığı, yaptığı fedakârlığın karşılığında çok defa hayal kırıklığına uğradıklarından mı, nedendir, pek bilinmez. Araştırmak gerekir. Bu görev de, yöremizin tanınmış araştırmacı yazarı siz Sayın Ülkü Önal Hanım’ın ellerinden öper, sanıyorum.

    ÜLKÜ ÖNAL: Çocukluğunuzda neler yapardınız? Çobanlık yaptınız mı?  

      Yapmaz olur muyum? Kendimi ilk hatırladığım andır çobanlık. Sabahın karanlığında bizimkiler sapı kızağa yüklerken öküzlere de ben bakıyordum. O esnada ay ışığında sap köklerinin ayaklarıma batmasını hala unutamam. Bunun dışında mevsimler boyu; koyun, kuzu çobanlığı yaptım. Yaz aylarında sürünün peşinde koco,mila gibi çocuk oyunları oynar,köknarlardan sakız,otlaklarda mantar ve çalı diplerinden mahsu toplardık.Derelerde  ve otlaklarımızdan geçen Anç ve Bice Köy sularında çimerdik.Kışın harman yerinde,ahır veya komlarda çocuk oyunları oynardık.Kışın geceleri kızak kayardık.Evlerde toplanır,duyduğumuz masal,hikaye veya manileri birbirimize aktarırdık.Hayvanların beslenmesi ve bakımında büyüklerimize yardımcı olur,iş zamanında da odun,gübre taşır,çift zamanında da hotaklık yapardık.Aynı çalışmamız okul zamanında da olurdu.Hatta İstanbul’a hareket edeceğim ana kadar değneğim elimdeydi.

     ÜLKÜ ÖNAL: Ardanuç’un dağ bir köyünden İstanbul’a gitmenin ilk önceki zorlukları nelerdi?

  Babam ile Hamurlu Köyünde bir Kamyona binerek Hopa’ya geldik. Kamyondan bozma otobüsle Samsun’a hareket ettik. Yolda ahşap köprülerde geçerken aracımızı iterdik. Bir haftaya İstanbul’a gelebilmiştik. Arazinin satışındaki bin lira kaparo babamın cebindeydi. O para ile bakkal dükkânının tezgâh ve raflarını yapacaktık. Para yollarda çalınır diye gözüme uyku girmedi. Çok yorgun bir şekilde Beykoz’a varmıştık, evde başım zonkluyor, yatakta bile kendimi otobüste sanıyordum. O zaman yollar ve vasıtalar yolculuğa hiç uygun değildi.

    ÜLKÜ ÖNAL: Konuşmanızı nasıl düzeltiniz?

   Bizden çok önce Beykoz’a yerleşmiş olan amcalarımın her sene köye gelirlerdi, İstanbul şivesini konuştukları için bir aşinalığım vardı. Köyde ders anlatılırken de öğretmenimiz İstanbul şivesi ile konuşmamızı isterdi. İstanbul’a yerleşince de alay edilmemek için kitap okuyarak, ayna karşısında kendime nutuk çekerek şivemi düzeltmeye çalıştım. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen konuşmamda Artvin Şivesi hala vardır. Bazı toplantılarda şivemden dolayı birçok Artvinli ile tanışmışımdır.

     ÜLKÜ ÖNAL: Eğitim arasında fark var mıydı?

         Köy ve şehir ilkokullarında nitelik ve nicelik bakımından eğitimde çok farklıklar vardı. Şehirdeki okullar, kalabalık sınıflarına rağmen öğrencilerine daha iyi olanaklar sağlamışlardı. Aynı bakanlığa bağlı olmalarına rağmen bu eşitsizlik fırsat eşitsizliğine ve 1968 yıllarındaki devrimci hareketlerin nedenlerinden biri olmuştur.

    ÜLKÜ ÖNAL: Parasız Yatılı Sınavını kazandığınızı bakkal için kese kâğıdı yaparken nasıl öğrendiğinizi anlatır mısınız?

        Sınav sonucunu öğrenemeyince Beykoz Orta Okuluna yazılmıştım. Bir aya yakın zaman geçmişti. Bir Pazar günü evde eski tarihli gazete kâğıtlarından bakkalımız için kese kâğıdı yapıyordum. Hamurdan yaptığı yapışkanı fırça ile kese kâğıdına sürerken sürdüğüm yerde ismim gözüme ilişti, merakla yazının başlığını buldum..”Devlet Parasız Yatılı Sınavını Kananlar listesi”diye yazıyordu.Ben de Arşimend’in “Evreka,evreka” dediği gibi “Kazandım,kazandım” diye bağırıp çağırmaya ve komşulara doğru koşmaya başladım.Sevinçten hüngür hüngür ağlamam da çabası…O andaki tesadüf Haydarpaşa Lisesi’ni ve İTÜ-Makine Fakültesini bitirmeme neden olmuştur.

     ÜLKÜ ÖNAL: Kitaplardan okuduğum kadarıyla aileniz Acara bölgesinden gelmiş?

 Evet, doğru, Araştırmalarıma göre 8.Dedem Molla Yusuf, küçük oğlu Mülazım Mehmet’in Ruslar tarafından 1860 yıllarında Şehit edilmesi üzerine diğer oğulları Ahmet ve Yüzbaşı Osman ile ailece Batum-Çürüksu/Koboloti bölgesinden Ardanuç-Yolağzı Köyüne göç etmişler. Diğer göç eden aileler ile köyü yeniden kurmuşlar. Osmanlı Ordusuna Yüzbaşı Osman olarak katılan 7.Dedemiz, daha sonra Çürüksulu Osman Paşa olmuş, ancak ikinci hanımından olan torunları, birinci hanımından olan bizlerle bağlantı kurmaktan kaçınmışlardır.

      ÜLKÜ ÖNAL: Kaç kitabınız var? Yayına hazırladığınız başka eserleriniz olacak mı?

      Şimdiye kadar 5 kitabım yayımlandı,93 Harbi ve 1.Dünya Savaşı’na katılan iki dedemin yaşadıklarını konu eden iki kitap üzerinde çalışmalarım var. Ancak ülkemizde kitaba ilgi çok az, nedense tarihin derinliğinden gelen bir okuma-yazma özürlüyüz.. Yazarlığı meslek edinen ve geçimini kalemi ile sağlayanları takdir ediyorum. Valilik ve Belediye Başkanlığı yörelerini araştıran ve dile getiren yazarları görmezden gelmeyip bilakis maddi ve manevi yönden desteklemelidir. Üstelik bu durum onların görevleri arasındadır.

    ÜLKÜ ÖNAL: Valilikten aldığınız ödülden bahseder misiniz?

   O dönemde; Artvin Valiliği, yöre insanına çok güzel bir hizmet sunmuştu. Dereceye giren eserler kitap haline getirilmiş, yörenin bir zamanki yaşamı yazıya dökülmüş, ebedileşmişti. Ne yazık ki o yarışma sonradan kaldırıldı.

   İlk yarışmaya; “Berta Köprüsünde Bir Gece” adlı anı yazım ile katılmış, 3.olmuş, davet üzerine ödül törenine katılmıştım. Tören salonunda tüm dereceye giren arkadaşlar vali ile birlikte kürsü önünde toplanmıştık. Vali ile yan yana duruyor, sıra ile yazılarımızı sunmaya başladık. Büyük bir sevinç duygu seli içindeydim, gözlerimin yaşını bir türlü durduramıyordum. Hâlbuki Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a, birçok generale, genel müdürlere sunumlar yapmış, alışıktım. Anı dalında 2.olan Nuri Aksakal okumasını yarı ettiği sırada biraz düzelince Vali Bey kulağıma”Kimse dinlemiyor, sıkıldılar”dedi. İsterseniz ben okumayayım kısa bir konuşma yapayım dedim. Vali Beyin “Olur” demesi üzerine; Valiliğin bu çalışmasından dolayı mutlu olduğumu teşekkürlerimle ifade ettikten sonra kısaca kendimi tanıttım. Büyük bir alkış aldım. Başarıyı mı, yoksa kısa kesmeyi mi alkışladılar, bilmiyorum. Arzum ıssız bir dağ köyündeki bir çocuğa olanaklar sağlanırsa bir yerlere gelebileceğini Artvin’in ileri gelenlerine mesaj olarak iletmekti. Yıllarca uğraşıp aldığım diplomamın yerini bilmiyorum ama o törende aldığım belge çalışmam odamın hala başköşesini süsler.

    ÜLKÜ ÖNAL: Ardanuçlular genelde memur olur fabrika kurma fikri nasıl gelişti?

    Devlet ve özel sektörde ben de 10 sene kadar çalıştım. İyi yerlerde ve takdir görmeme rağmen memurluk benimle uyuşmadı. 1960 yılında kurduğumuz tel çekme ve dokuma atölyemizi bir ortaklık haline getirerek soğuk demir çekme işine de başladık. Fazla sermayemiz olmamasına rağmen bilinçli, doğru ve dürüst çalışma sonunda süreç içinde fabrikamızı kurduk. Ancak Ortak Gümrük Birliğine girilmesiyle rekabet koşullarının bizim sektörümüzde aleyhimize olması, işlerimizi bizden sonra yönetecek yakınımız olmayışı ve kiraya vermenin daha faydalı olması gibi nedenlerle iş hayatına noktayı koyduk.

 ÜLKÜ ÖNAL:   Ardanuç sürekli göç verdiği için köylerimiz boşalıyor. Doğu illerinden gelip yerleşenler oluyor. Ata topraklarımızda insanlarımızın karnını doyurması için neler yapılmalı?

    Köylerin şehirlere akını bir gerçektir. Artvin de göç veren illerin başında gelmektedir. Artvinlinin baba ocağında iş güç sahibi olması ancak yörede turizmin geliştirmesiyle olabilir diye düşünüyorum. Artvin’in doğal güzelliği, yaylaları, ormanları, bitki örtüsü ve baraj gölleri ile bir çekim merkezi haline gelebilir. Bunun için de botanik ormanları, müzeler kurulmalı, tarihi anıtlar restore edilmelidir. Yaylalarda ve uygun yerlerde yöre mimarisine uygun dinlenme kampları kurulmalı, konuklar kır gezisine ve av sporuna özendirilmelidir. Yörenin endebit bitkilerinin üretimi teşvik edilmeli, yemekleri marka haline getirilerek konuklara sunulmalıdır. Bu işler, iyi bir planlama ile yerel yönetim ve halkın el ele vermesi ve devletin gözetimi ve teşviki ile gerçekleşebilir.

    ÜLKÜ ÖNAL: Ğimi/ Kimi bitkisinden şırat (yoğurt suyu)la yapılan turşudan herkes tatmak isteyen çok Artvin’li var. Bu konuda girişimleriniz var. Bahseder misiniz?

  Kimi/Ğimi bitkisi yalnız yörede yetişen bir bitkidir. Çeşitli yemekleri, çorbaları yapıldığı gibi yumrusu da iyi bir besin kaynağıdır. Tarlalarımızda kendiliğinden yetişen çok yönlü ve faydalı bir bitkimiz olduğunu birlikte yaptığımız küçük bir araştırma ile tespit etmiş ve yazısını yayınlamıştık. Köylerde tarlalar bomboş dururken sıladaki Artvinliler de Kimi Turşusu özlemi içindeler.”Su akar, Türk bakar” misali. Üstelik köylü de perişanlığı oynuyor. İletişimin ve ulaşımın zirve yaptığı günümüzde her şeyimiz var, ancak helva yapıp karnımızı doyurmasını bilmiyoruz.

  ÜLKÜ ÖNAL: Dedeniz Kontromlu Deli Ali, Halit Paşa’nın çeteliğini yapmış. Bu konudan bahseder misiniz? Düşmanla işbirliği yapan hainler verilen ceza nasıl olmuş?

  Dedem Ali Durmuş,17-18 yaşlarında iken kardeşi Hafız Mevlit ile birlikte Ardahan Bozgunu’na katılmış. Ardahan’ı Ruslardan geri almışlar ancak Sarıkamış Harekâtı yapan ordumuzun yetişememesi üzerine Rusların ani baskınına uğramışlar, çok kayıp vererek geri çekilmişler. Kardeşi Mevlit şehit düşmüş, kendisi de mermisi bittiği için ölü taklidi yaparak mevzide ölümden kurtulmuş. Kötü hava şartları altında köyüne geri dönmüş ve köyü terk ederek Konya-Çumra’ya yerleşmişler. Üç sene sonra geri dönmüşler. Bu sefer Âşık Âdem/Efkari ile birlikte Almanlara yardım için Romanya ‘nın Galiçya Cephesine gitmiş.1.Dünya Savaşı bitince tekrar köyüne dönmüş. Ardanuç’ta onbaşı rütbesi ile jandarmalık yapmaya başlamış. Türk askeri Ardanuç’u alınca kasabada bir öfke patlaması olmuş. Ruslar ile işbirliği yapanların Müslüman veya Hıristiyan oluşlarına bakılmaksızın evleri yakılmış, Rus kışlası ateşe verilmiş, İşbirlikçiler Cehennem Deresine götürülerek gereken cezayı halkın kendisi vermiş. Ne yazık ki bu anlatılanlar bize masal gibi gelir, fazla önemsemezdik. Artvin Tarihi kitabını okuyunca dedeme hak verdim. Dedem ve silah arkadaşları nur içinde yatsınlar. O adsız kahramanların sayesinde bizler varız.

ÜLKÜ ÖNAL: “Artvinli olmak bir ayrıcalıktır” sözü için ne dersiniz? Nedenleri ile açıklar mısınız?

     Her insan kendi yöresini benimser ve üstün görür. Ancak tarihi gerçekler de var. Artvin ve çevre iller halkı:

a-Malazgirt Savaşında soydaşları Selçuklular ‘in saflarına geçerek Anadolu’yu tekrar bir Türk yurdu haline gelmesinde büyük katkılarının olması,

b-93 Harbi sonunda Ruslar, Balkanlarda Yeşilköye kadar geldikleri halde Kafkas Cephesinde halkın yardımı ile önemli kazanımlar edinmemize rağmen bu yörenin “Harp Tazminatı” olarak terk edilmesi,

c-1.Dünya Harbinde Ruslar, Trabzon-Erzurum –Siirt hattını geçmelerine rağmen halkın orduya büyük yardımı ile Acara Yöresine girememeleri,

d-Yörede yapılan halk oylamasında; Anadolu 7 Devletin işgali altında olması ve Rusların önemli rüşvetlerine rağmen yöre halkının büyük çoğunlukla Türk tarafına oy vermesi,

e-Bu oylama sonucunda Batum, Kars ve Ardahan’ın geri alınması ile tüm halkımızın güveninin artması ve diğer işgal altındaki toprakların da alınabilinir inancının pekişmesi,

f-Çoğunluğu yöre halkından olan Doğu Cephesi Ordumuz, Batı Cephesine giderek zaferden zafere koşan Türk Ordusunun omurgasını oluşturulması,

   Nedenleri ile evet,”Artvinli olmak bir ayrıcalıktır”…

ÜLKÜ ÖNAL: Güzel bir söyleşi oldu, teşekkür ederim, son olarak ne söylemek istersiniz.

  Sizlere aslında ben teşekkür ediyorum. Sevgili hemşerilerime aracılığınızla selam ve saygılarımı sunuyorum. Ata topraklarını boş bırakmamalarını ve hele yok pahasına elden çıkarmamalarını arzu ederim. O yöremiz ilerde bir cazibe merkezi olacaktır. Vatansever, dürüst ve çalışkan hemşerilerime nice mutlu yaşamlar diliyorum.,

                                                                                                              02.08.2014

                                                                                               Röportaj: ÜLKÜ ÖNAL

4-08 HABER GAZETESİ

………..

Fevzi Durmuş
Fevzi Durmuş
FEVZİ DURMUŞ, Kimdir? Ardanuç-Yolağzı Köyünde 1940 yılında doğdu. İlkokulu 4.sınıfı köyünde tamamladıktan sonra ailece Beykoz'a taşındılar. Orada ilkokulu bitirdikten sonra Parasız Yatılı Sınavını kazanarak Haydarpaşa Lisesi'nde okumaya başladı.1962 yılında bu liseyi bitirince İTÜ-Makine Fakültesine girdi ve bursu alarak buradan da 1968 yılında mezun oldu. Burslu olduğu MKEK-Silah Tüfek Fabrikasında girerek G3 ve MG3 silahlarının ilk üretiminde, askerlik görevinden sonra da Seydişehir Alüminyum Tesislerinin kuruluşunda çalışarak ilk Türk alümina ve alüminyumunu üreten mühendislerden biri oldu. Daha sonra kardeşi ve eniştesi ile Ümraniye-Alemdar'da Soğuk Demir Çekme Fabrikasını kurdu. Bu sıralarda Ümraniye - Artvinliler Derneği ve bazı kooperatiflerin kurulmasında ve yönetilmesinde görev aldı. 1999 yılında iş yerini kiraya vererek emekli oldu. Emeklilik döneminde arkadaşlarının ısrarı ile yazı yazmaya başladı. Bilhassa Artvin Valiliği'nin açtığı bir yarışmada 3. ödülü kazanınca yazma isteği daha da arttı ve emeklilik döneminde aşağıdaki kitapları yayınladı ve yayınlama aşamasına getirdi. Evli olan Fevzi Durmuş bir kız, üç çocuk babası ve biri kız üç torun dedesidir. Yazı ve araştırmalarının yanında arkadaşları ile yurt gezilerine çıkmakta ve doğum yerini de her sene ziyaret etmektedir. Yayınlanmış Kitapları: 1-Orda Bir Köy Anıları 2-Orda Bir Köy Ardanuç-Yolağzı 3-Bir Mühendisin İzdüşümü (2 cilt) 4-Artvin Fıkraları 5-Şehre İnen Udmilerin Uyumu B-Yayıma Hazır olanlar: 1-Orda Bir Köy Anıları-2.Cilt 2-Damla, Damla Damlarlar(Şiirler)
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.