Çiçek Çocuklar ve İlkbahar
Çiçek Çocuklar ve İlkbahar Sonbahar – Avrupa Gazetesi
Dursaliye Sahan
Paskalya tatilinde İstanbul’a gittik. Uçağa oturur oturmaz oğlum kulaklığı taktı. Ona baktığımı görünce hemen uzanıp bana da bir film açtı. Hiç niyetim yoktu ama iyi oldu. Epeydir aklımdaydı. Markus Zusak’ın neredeyse bütün dillere çevrilen Kitap Hırsızı sinemada da ses getirmişti. Bütün Nazi hikayeleri gibi. Yönetmen Brian Percival.
Film çok övgü aldı ama nedense okuduğunuz hikayenin aklınızda kalan cümlelerini hatta sahnelerini arıyorsunuz. O bölüm nerde der gibi? Ya da senaristin eklediği bir repliği hangi sayfada okuduğunuzu düşünüyorsunuz.
Neyse kısaca filmin konusunu aktarmak gerekirse; ikinci dünya savaşı sırasında Nazi subaylarının ortasında, Alman bir ailenin eline düşen küçük bir kız çocuğunun başından geçen dramatik olaylar.
Ne zaman Naziler ile ilgili bir film seyretsem aklıma şu gelir. Seri katilin, en acımasız canilerin bile iç dünyalarını anlatan onlarca film yapıldı. Hatta geçimini kiralık katil olarak sürdüren kahramanların aşkları ballandıra ballandıra defalarca işlenip neredeyse iyi ki kiralık katil olmuş dedirttiler. Peygamber gibi resmedilen karizmatik mafya babalarını saymıyorum bile.
Nazi subayları Mars’tan gelmediğine göre biz bunları anlatan hikâyeleri ne zaman izleyeceğiz? Tarihteki en büyük soykırımını gerçekleştiren Adolf Hitler tek başına değildi ki. Onca adamı nasıl bu kadar kötü olabildi?
Sıradan bir izleyici olarak bir Nazi subayının iç dünyasını ve motivasyonunu anlatacak hikâyeyi fena halde merak ediyorum. (Bir türlü ne olduğu çözülemeyen uyduruk Hitler filmlerini kast etmiyorum tabii.) Kim bilir belki bugün hâlâ devam eden onca savaşa da bir nebze olsun ışık tutabilir. Soykırımlar bitmedi ki…
İki hafta çabucak geçti. Dönüşte oğlum da kızım da aynı filmi izlemeye başladı. İğrenç bir Hollywood aksiyonuydu. Önümdeki menüde dolaşırken Yavuz Özkan’ın İlkbahar Sonbahar filmine rastladım.
Film 2009 yılı yapımı. Konu Yavuz Özkan olunca popüler bir çalışma olmadığını söylememe gerek var mı?
Çiçek çocuklarının hayali barış dolu bir dünyaydı. Ne yazık ki bu hayalleri giderek gök kuşağına dönüştü. Zümrüd-ü Anka efsanesine benzeyen o ütopya mümkün değil miydi?
İlkbahar Sonbahar filmini izlediğimde de aklıma bunlar geldi. Eski kuşak bir yönetmenin gençleri toplayıp, varını yoğunu ortaya koyarak kolektif bir çalışma için kolları sıvaması. Komünist manifestonun hayattaki küçük bir denemesi olabilir mi? Kendi hikâyenizi bulmak için seçilebilecek bir yöntem…
Kaynak: http://www.avrupagazete.com/dursaliye-sahan/56440-cicek-cocuklar-ve-ilkbahar-sonbahar.html