Cehennemin Yolları | İbrahim Uysal
Çok bilinen ve birçok yerde de sık sık kullanılan; ama benim biraz abartılı bulduğum bir söz vardır, “Bir kitap okudum, hayatım değişti.”
Elbette ki insanın yaşamını etkileyen, anlam katan, hatta değiştiren yapıtlar vardır, bunları yok sayamam. Ama bir kitap okuyarak da öyle değişecek hayatlar ya yoktur ya da yalandır.
Atilla İlhan’ın dizeleri gibi, “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular”.
Olmayan kadınları sevmenin, olmayan yaşamları değiştirmenin bir sakıncası yoktur. Sorun olan, oluşturulmuş, var edilmiş, imalat hatası yaşamların, hayatların değiştirilmesi.
Önce bu söz nereden çıkmıştır onu bir araştırdım, gördüm ki; bana da anlamlı geldi. Bu söz, her ne kadar ülkesini her yerde yüceltme yerine, yerden yere vuran ve her nedense de en çok okunduğu söylenen çok ünlü ve ödüllü bir yazarın bir romanının ilk tümcesi olsa da, asıl ilk kullanıldığı yer çok enteresandır.
Haydi onu da söyleyeyim de, içiniz rahat etsin.
Şimdi çoğu kişiye sorsanız, “İncil nedir?” nedir diye, yanıt hazırdır. Hz. İsa Peygambere indirilmiş, kitaptır”
İşte sorunda burada başlıyor. Peygamberlere, daha sonra yazılı, haline gelecek, kitap olacak, tanrı buyrukları “Vahiy” gelmiştir.
Bunlardan İncil, Hz İsa’nın ölümünden, çarmıha gerilmesinden (göğe çıkmasından) yaklaşık 60 yıl sonra havarilerince;
Daha önceleri tabletlere bazı bölümleri yazılmaya çalışılmışsa da asıl Kur’an ise Hz Muhammed’in ölümünden yaklaşık 20 yıl sonra derlenip, Hz Osman tarafından yazıya geçirilmiş ve çoğaltılmıştır.
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” tümcesinin de, incilin baskılarının birinin okunması sonrası söylendiği bilinir.
Bütün burada değindiğim şeyler, toplumun ve bireylerin nasıl bir algı ile yönetildiği ve yönlendirildiğini göstermek içindir.
Peki, toplumu ilgilendiren bir başka konu ise, ülke siyasetidir. Kamu yönetimidir. Bu nedir ve neler yapılıyor, bir bakalım.
Sevelim, sevmeyelim, mutlu olalım, olmayalım günün siyasi iktidarı, kendi yönetim süreçlerini son derece bilimsel ve gerçekçi yönetiyor.
Böyle olmasa, siyasi iktidarı boş verin, sıradan bir yönetimi bile yıpratmaması, entropiyi (olağan yıpranma süreci) yaşamaması olası mıdır? Elbette ki değil.
Siyasi iktidar, ister Ak Parti kişiliğinde ister R.T. kişiliğin de ve Cumhurbaşkanı pozisyonu ile olsun, yönetim süreçlerini son derece kendisi açısından akılcı ve gerçekçi yönetmektedir.
Şunu herkesin aklının bir köşesine yazmasında yarar vardır. Toplum kesim kesimdir. Bir Ülkenin içinde de onlarca, toplum kesimi vardır ve beklentileri, çıkarları birbirinden çok farklıdır. Gel gör ki siyaset, bütün bu farklı kesimleri aynı çuvalın içinde tutma işi olmuştur.
Çok somut bir örnek. Siyasi İktidarın yaşanan ekonomik ve sosyal sorunları aşmak için uygula koyduğu “döviz garantili kur sistemi”, bankada üç aydan vadeli hesabı/parası olanların ekonomik çıkarlarını korumak için uygulanıyor.
Peki bu ödenecek paranın kaynağı nedir, elbette ki yurttaşların, halkın ödediği vergilerdir. İyi de bundan ödeyenlerin çıkarı ne?
İşin enteresan tarafı, parası olanın parasının değerini korumak, iktidarın çıkarına olabilir. Peki aynı siyasi sürece oy veren ve sürmesi için de, vergilerinden bu paranın kur artışını ödeyecek, evine ekmek götüremeyen yurttaşın bu anlayışına; nasıl akıl erdirmek gerekir ki?
İşte siyaset, politika, günümüzde beş benzemezi aynı oy sandığının içine koyma işi olmuştur.
Siyasi iktidardan, yönetimden tek ses çıkıyor. Laf kalabalığı, günden değişikliği gerekiyor ise, konuşacak üç beş kişi de zaten hazır.
Ama çok üzgünüm ki, muhalefetin baş aktörü, her kafadan bir ses çıkartarak, gerekli gereksiz her topa girerek, kendisini tanımlamaktan uzak, iktidarın değirmenine su taşıyor.
Bizim “Cehennemin yolları, iyi niyet taşları ile döşelidir” olarak bildiğimiz, İngilizlerin “The road to hell is paved with good intentions” dedikleri bu olay/söz, dünyanın her yerinde elbette ki oluyordur.
Bizde ki gibi, kendi ayağımıza kurşun sıkarak değildir sanırım.
Herkes ayağına dikkat etse iyi olur; birliğe, beraberliğe, hep birlikte…