Çağı Nasıl Okursunuz? | İbrahim Uysal
Erdem denilen şey, bilgi, görgü ve deneyim ile elde edilir ve bedel ödene ödene yaşanır!..
Hep verici olan erdemli olanlar, erdemliler mi olmalıdır?
Elbette ki zor bir soru.
Bu nerede, hangi toplumda ve çağda yaşadığınıza bağlı…
Günümüzde çevremize, ülkemize bakınca neler görüyoruz peki!..
Elbette ki önyargılı, kesin hükümlü olmamak gerekir ama olanları görmemek, görmezden gelmek de başka acıların kaynağı oluyor.
Şimdi şöyle etrafımızda bir bakalım, neler oluyor, biz neleri ne kadar görüyor ve olanların ne kadarının farkındayız?
Bir başka deyimle bize gösterilenler, doğru diye anlatılanlar ne kadar doğru?
Olanlardan ya da olmayanlardan kişiler ne kadar sorumlu ya da sorumsuz? O kişilerin dışında sorumlu olan, olması gerekenler var mıdır ya da olmalı mıdır?
İlk insandan, günümüze neler değişti de bu günlere kadar geldik?
Dünyanın bir kenarında duran bizler, bugün için “bize ne ya!..” diyebiliyor muyuz?
Aslında her şey ilgimizin olduğunu görmek için olanların ve olayların akışına bir göz atalım.
Örneğin bize İlkokuldan bu yana “Amerika’nın keşfi”nin, Kristof Kolomb tarafından, son derece masum bir şekilde yapıldığı öğretilmişti.
Peki, Türkçe sözlükte “Keşfetmek”, nasıl tanımlanmıştır?
“Var olduğu halde, varlığı daha önceleri bilinmeyen bir şeyi bulmak!..”
Peki, İşin aslı nedir?
Kolomb, İtalya Cenova’da bir kumaş tüccarının oğlu olarak dünyaya gelir. Babası ile dünyanın birçok yerini gezer. Daha sonra, o dönemin güçlü devletlerinden (padişah ve kral) ganimet toplamak için yardımlar ister. (Osmanlı Sarayından da istediği yönünde bilgiler vardır). Portekiz ve İspanya krallarından yardım almak için ilk önce Portekiz kralı II. Joao’nun kapısını çalar ama II. Joao, Kolomb’un bu projesine destek olmaz.
Bu sefer şansını İspanya Kralı Fernando ve Eşi Isabella’dan ister. Kolomb’a, gerekli gemi ve tayfa (korsan) sağlanır.
Küçük Antiller’e 1493’te, 1498’de Trinidad’a ve Güney Amerika’nın kuzey kıyılarına yolculuklar yapar, ama istediği sonucu pek alamaz. 1502’de Orta Amerika’nın doğu kıyılarına yaptığı yolculuk ise ona bol ganimet ve ün sağlamıştır.
Amerigo Vespucci için de benzer öyküler anlatılır.
Oysa Amerika kıtası ilk olarak M.Ö 12.000’lerde Asya’dan yola çıkıp, Bering Boğazını geçer. Gelen Homo Sapiens’ler olan ilk insanlar tarafından, keşfedilmiş ve yaşanmaya başlanılmıştır.
Her nedense günümüz tarihini yazanlar, hep kendinden öncesi yok sayılar. Buna, iyi ya da kötü demenin bir yararı da yoktur.
Yok, saymanın şusu-busu yoktur.
Örnekte, tamamen Osmanlı bütün çağları kaçırmış, saray emperyalist güçlerin sömürge yönetim merkezi haline gelmiştir. Zamanla aydınların öncülüğünde ihtiyacı karşılamak için 1848’den itibaren Erkek Öğretmen Okulu (Darülmuallimin) ve 1870’den itibaren Kız Öğretmen Okulu (Darülmuallimat), devamında da Yüksek Öğretmen Okulu açılmıştır.
Cumhuriyet döneminin okullaşma ve aydınlanma süreci, KÖY EĞİTMEN OKULLARI ile başlar. Projenin zirve yaptığı KÖY ENSTİTÜLERİ ile sürer. Bu yüzden Köy Enstitüleri projeleri, Cumhuriyet tarihinin çok önemli aydınlanma projesidir. Zira gelecek nesiller eğitilmiş bir toplumda ile yeşerir;.eğitimli bir toplum ile çağı yakalar ve yaşar.
Karl Marx, “Her çağın hâkim fikirleri, o çağın hâkim sınıflarının fikirleridir,” der.
Şimdi daha çok anlıyorum; neden hep başka sofralara oturup, hep aç kalktığımı… (Burada gülünecek!).
Cumhuriyetin ilk dönemki bu gibi devrimci çabalar, günün hâkim sınıfı olduğunu sananlarca görmezlikten gelinse de bu çabalar eğitimden sanayiye, tarımdan bankacılığa kadar her alanda ülkeyi, toplumu çok farklı bir seviyeye taşımıştır.
Geçenlerde bir konu için bir şeyler araştırırken fark ettim.
Son zamanlarda gerek basılı kaynaklar, gerek ise internet ortamı bilgilerinde bir gariplik vardı.
Tarihimiz, Türklerin hep İslamiyet ile tanışmasından sonra başlar. Öncesi yokmuş gibi sayılıyor. Bu günler pek sık görülmese de bazılarının masalarının arkasında 16 Türk Devletinin bayrağı vardır. Ama Türk destanları Yunus Emreler, Şeyh Bedrettinler, Dede Korkutlar, Nasrettin Hocalar, Pir Sultanlar görmezlikten gelinir.
Örnek olarak, bazıları İslam tarihi açısından Farabi’yi göklere çıkarırken,, Gazali’nin görmezlikten gelmeye çalışırlar.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, bu ülkenin bütün etnik, dini inanca sahip yurttaşlarının kanları, canları ve emekleri ile yazılmıştır.
Türk Milleti (Atatürk’ün tanımı ile “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir).
….