Bir şiir olup düşüyorsun dudaklarıma | Yılmaz Pirinççi
Her gece olur olmaz yerlerde geçiyor adın.
Ve ben her gece aynı şiiri yeniden yazıyorum.
Yok. Silip atmadım resimlerinin hiç birini
Ama hiç birine de değmiyor gözüm.
Sen yoksun ya artık.
Kırıldı sanki kolum kanadım.
Kırıldı dillerim
Bir kıyamet yalnızlığı bu
Yerin yedi kat altına düşmek gibi bir şey işte.
Sessiz. Soluksuz.
Ne dün. Ne yarın.
Ne zaman düşer üstümüze toprak
Yada ne zaman açar gökyüzünün mavisi
Hiç bilinmez
Bildiğim bir şey varsa eğer
Ömürden gidiyor olsa da
Ömürden sayılmıyor geçen günler.
Sahi, sen ne alemdesin.
Yine ve hep dağınık mı yatağın
Hiç olmayacak bir zamanda seninde boğazında düğüm düğüm oluyor mu anılar.
Ya sigaralar…
Daha da acı artık değil mi?
Ve inadına daha çok içiyorsun
İçimden beter ol diyesim geçiyor ama …
Diyemiyorum.
Resimlerine bakamadığım gibi sana hiç bir şey diyemiyorum.
Kaç kez düşündün, kurumuş çiçeklerden arta kalan vazoyu kırıp atmayı söylesene.
Kaç kez dudaklarını ısıra ısıra, Allah’ın belası dedin.
Sövdün, saydın.
Hıçkırıklar içinde.
Geçecek merak etme.
En çok kırk yıl sürer çile törenleri.
En çok bir ömür aldın benden.
Ki, on tane ömrüm olsaydı esirgemezdim senden.
Yine severdim…
Yılmaz Pirinççi