Bir (H)içli Adam /Ayşe Dağlıoğlu
Adam yürürken aniden sendelendi. Çamura batan taperedin ucunu çekmeye zaman bulamadan diğer ayağını bataklık içinde buldu. Şimdi dengede duran iki kör ayağının acısını unutmuş, başını her şeyden vazgeçmişlik ile gökyüzüne kaldırdı son kez. Neydi bunca cümbüş, bunca gürültü kim için ne içindi?
İnsanların varlığı hiçbir şeydi onun için. Olmasalar da olurdu. Oldular da bir şey mi güzel gitti sanki. İnsanlar boş bir tarlanın köstebekleri gibi didinip toprağın altına gizlenince tüm dünya onlarındı sanki. Şu an Gustavo bataklıkta ve insanlar dışarda.
Gustavo ölecek, insanlar her zaman kaldıkları yerden günlük iş güçlerine karışacak. İşte hayat senin satın alamadığın kadar pahalı düş kırıklığına gömülürken ucuz bir toplumun elleriyle kazdığı soğuk bir mahzende sonlanacak. Sonuç? Sonuç mu, koca bir hiç!
(Bir kısa konçerto.)
Koro :
Büyük ciddiyetle düştük sahnede
İnsanlar, acımasız…
Komedi sanıp alkışladılar
Ruhunu teslim eden bir Cognito gibiydik
Kapadı kapısını aynı anda sahne ve mezar
Ve son defa Moliere olup ayrıldılar.
(Gustavo bu sefer balo efendilerine yakışır bir kıyafet giyip tekrar sahneye gelir.)
-Ağrıyan harflerimi bıraktım kırık bastona
Harflerim ağır aksak yürürken bastona çelme taktılar.
Kostüm giydirdiler,güldüler.
Nasihat verdiler “nasıl yürünürmüş”
Bir kalemle nehri yüzdürdüğümü göremediler
Silinmişiz, adımıza ait olmayan kimlik taşımak zorundayız, toplum kalmak zor.
Bu, ben miyim? Ben, neredeyim? Buralara ait miyim? Onca isim cümbüşü içinde, çabamız ve gölgelerimiz ne de çabuk silindi.
Ne de çabuk!
Şimdi boşlukla oyalanma vakti, sanki dolacak diye kendimizi avutma vakti.
Ne kadar çok gülüyorum değil mi, ipin ucundaki kaygıların yüzüne, bir asılsam diyorum ayak uçlarıma, ne kadar zafer ilan edebilirdi gerdiğim sözcükler, acaba gerçekten güldürebilir miydim somurtkan sözcükleri o denli? Fotoğrafa yansıyan yanımdan kilometrelerce atlamak istiyor işte tüm yanım.
(Seyirciye selam verir.) (Alkış.Perde kapanır.)
Tiyatro yazısı: Ayşe Dağlıoğlu