ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Bir Akşamdı | Peyami Safa

29.03.2022
425
A+
A-
Bir Akşamdı | Peyami Safa

Ötüken Neşriyat | s.163-165

“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.”

Bir sabah, yatağından kalktı. O gece Kâmil gelmemiş ve bir gün evvel, giderken, “öteki ev”de kalacağını söylemişti. Meliha, apartmanda yalnız geçirdiği o gecenin sabahı, uyanınca kendinde esaslı bir değişiklik buldu. Yatakta gözlerini açınca öyle sandı ki, bütün şahsiyetiyle beraber vücudu ve yüzü de tamamiyle değişmişti, aynaya bakarsa bir yabancıyla karşılaşacağını farz ediyordu. Esaslı bir değişiklik. Hatta bunu eşyada da görüyordu. Renklerde ve biçimlerde de fark var. Büyük bir merakla aynaya koştu. Gerçi karşısına çıkan bir yabancı değil. Kendini tanıyor. Fakat biraz evvel şuuruna mâlik olduğu bu değişikliğin yüzünde de akisleri var. Evvelâ gözlerde bir olgunluk. Vaktiyle, genç kızken, ham ve yeni yeşeren taze birer meyve gibi çiy parıltılı gözlerinde şimdi bir yumuşaklık ve derinleşme. İçlerini geniş bir idrâk dolduruyor. Bu, mevcudiyetin bütün unsurları arasındaki nisbet değişikliğinden gelen ve yepyeni bir terkip ve ahenk mahsulü idrâktir ki, Meliha’ya şimdiye kadar kendinde hiç görmediği olgun bakışlar veriyor. Alnı biraz kırışık -yeni çizgiler- ve kısık gözler. İki kaş arasında yeni bir tefekkür elifi.

Bu gözler Meliha’ya söylüyorlar:

“Yaşamak istiyordun, yaşadın, baktın, bize gösterdin,-biz de gördük, yaşamak mı? Tecrübe mi? İşte bu. Nedir bu? Bir sürü vak’alar silsilesi, biz, şimdi, sihirli birer küçük mavi billur mahfaza gibi içimizde o vak’aların silik hayallerini taşıyoruz. Onun için doluyuz. Kapağımızı aç! Mavi camlarımızın arasından hafızanın ışıklarını geçir. Bak, hatırla.”

Meliha’nın gözleri dalıyor. İki küçük mavi billur mahfazanın kapakları açılıyorlar. Hafızanın soluk ışığı mahfazanın yeşile çalan kadifeleri üstünde geziniyor. Sanki bu mazi çok uzaktır. Asır kadar uzamış anların arkasında silik hareketler yavaş yavaş tecessüm ediyorlar. Işık bazı karartıları yalıyor, siliyor, ayıklıyor, temizliyor. Ve şekiller, mahfazanın camında görünüyorlar.

Ve Meliha, şimdi, başlıyor hatırlamaya.

Hatırlıyor: Bir akşamdı… Oda loş. Kafes delikleri mavi. Sanki, odadan, gündüzün son ışıklarıyla beraber eşya da çekiliyordu: Levhalar, duvarların kararan zeminine batıyorlar, minderler sönüyor, iskemleler dağılıyor ve hepsi, buğulanarak, şekilsiz bir uçuşla gözden kayboluyorlar. Minderin köşesinde, babası bir öksürükten sonra ileri fırlayan başını hâlâ doğrultamamış, iki büklüm. Yüzü gittikçe kararıyor ve siyah ceketinin rengini alıyordu. Her şeyi koyu kurşun renkli bir buğu kaplamıştı. Akşam ve ses yok. Bir öksürük, babasının öksürüğü. Dışarıda bir ayak sesi. Annesi oda kapısına doğru birkaç adım atmıştı. Bir gıcırtı. Eşikte ince uzun bir gölge. Yabancı. Kimdi o?

Ağır bir ses:

“Benim, Kâmil.”

Artık, hatıraların ilk musluğu açıldıktan sonra, ötekiler, bol ve zengin bir cereyanla şuura boşatıyorlar: Harp hikâyesi… Körfezin parıltıları… Bahçe… Elinde kovasıyla baba ve öksürükleri… Tepe… Annesinin gençliği… Kâmil… Babasının azabı… Yemek odasında bardağı yere fırlatıp atış… Gece… Terbiye kavgası… Uykusuzluk ve sinir… Kâmil’in odası… İlaç şişesi… İlk tasavvurlar… Firar… Motor… İzmit’in bir siyah çizgi üstünde küçülerek ufukta sönüşü… İstanbul’un üstünde bir meşale alevi… Otomobil… Apartmanın karanlık dehlizi… Heykeller… Garip oda… Böcekler… Rüyalar… Koltuk altında yürüyen parmaklar… Vücudun bir yay gibi gerilerek birdenbire kopması ve gevşemesi… Hıçkırıklar…

Sükût… Korkular… Teminat ihtiyaçları… İzmit’e giriş… Karanlıklar…

Yemek odasında başı öne düşük anne ve bomboş bakan gözler… Ölünün odası… Mumlar… Beyaz yastıkta sapsarı baş ve baygınlık içinde geçen gece… Yabancı kadın -kimdi o?..- Bahçe… Kâmil’in önünde geçirilen baygınlıklar… Gene apartman… Nikâh… Ümitler… Sakin ve muhabbetle geçen günler… Şüphe buhranları… Davet… Kıskançlık… Mahbesin cehennemliği… Mavi esvaplı kadın… Kâmil’in gözlerini taşıyan çocuk… Son uykusuz gece… Bütün bunlar bir sergüzeşt romanının bab serlevhaları olabilirler.

Meliha’yı teselli eden de bundan ibaret. İşte şimdi biz, yaşamak ihtirasiyle gerilerek sergüzeşt için pusulasız ve haritasız ileri fırlayan kahramanımıza -merhametimizi bir an için susturarak- söyleyemez miyiz ki: “Yaşamak istiyordun ha? Denemek istiyordun ha? Hayat ve tecrübe, al sana!”

Bunu hep bir ağızdan söylemek için yanımda bulunmak isterdiniz değil mi? Gözleri de Meliha’ya bunu söylüyorlar. Ağır bir ses, benim, Kâmil, falan; şarkılar, öksürükler, körfezler, tepeler, falan; denizler, motorlar, apartmanlar, falan; böcekler, rüyalar koltuk altında parmaklar, falan; mumlar, beyaz yastıkta sarı başlar, baygınlıklar, falan; ümitler, muhabbetle geçen günler, davetler, mavi esvaplı kadınlar, falan; hayat, işte bu.

***

ETİKETLER: ,
Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.