Behçet Necatigil’in şiirine genel bakış | Canan Aktaş
Behçet Necatigil “Nilüfer”şiirinde ki bu dizeler onun şiir anlayışına denk düşen dizeler gibi gelir bana ,yani onu başkalarına gösteren ayna gibidir onun şiirleri saklı ama ara sıra çıkarılıp bakılan aynadır bu şiirler bizim toplumumuzu ve şiirimizi anlatan.
“Ben oraya koymuştum, almışlar,
Arasına sıkışık saatlerin…
Çıkarır bakardım kimseler yokken;
Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar.”
Necatigil’in en temel özelliği kendi şiirini keskin kopmalarla dönüştüren bir şair olmasıdır.Bunu da ilk şiirlerini reddederek gerçekleştirmiştir .İlk dönem şiirlerinde daha çok hikayeleme ,anlatımsal şiirler yazarken ikinci dönem şiirlerinde daha radikal daha bağımsız hiçbir sınır ve dönemin içine girmediği bir şiir yazma eğilimi vardır.1970 -80 ‘den sonra farklı bir şiir dili geliştirmiş öykü ve hikayeleştirmeyi şiirinden tamamen çıkarmıştır.
İlk dönem şiirleri Garip Şiiri’nin etkisindedir ,yazdığı şiirlerde ironiyi kullanır Garip akımının şiirlerinde olduğu gibi.
1970’ lerde yaptığı bir röportajda 1970 ‘den önceki şiirlerini inkar ettiğini söyler daha önce yazdığı şiirleri reddederek soyut şiire yönelir.Aslında reddetmesine rağmen ilk dönem şiirlerinden biri olan “Kır Şarkısı”nda doğa ve insan ilişkisini mitolojik bir yaratığın nefes almasıyla benzeştirerek farklı bir çizgi sergiler .Onun bütün kitapları değişkenlik ve farklı bir şiir çizgisi sergiler.
“Tam otların sarardığı zamanlar
Yere yüzükoyun uzanıyorum
Toprakta bir telâş, bir telâş
Karıncalar ötedenberi dostum.
Ellerime hanım böcekleri konuyor
Ne şeker şey onlar!
Uç böcek, uç böcek diyorum
Uçuyorlar
Pan\’ın teneffüsü bile
Ilık, okşamakta yüzü.
Devedikenleri, çalılık vesâire
Bir âlem bu toprakların üstü.
Tabiatla haşır neşir
Kırlarda geçen ikindi vakti.
Sakin, dinlenmiş, rahat
Bir gün daha bitti.”
“Solgun Bir Gül Dokununca”da bunlardan biridir.Eğitiminden dolayı batı ve doğu edebiyatına hakim olduğu için onun şiirinde bu sentez belli etmeden arkadan gelir ,gelişir.Bir yandan toplumsal gerçekçi bir yanda sergiler “Pan” şiirinde ince bir hümanizm vardır.
“Yoksullar açlar hastalar sürünürken
Kentlerin göbeğinde, kuytu köşelerinde;
Hıncını alamamış sanki insanlardan
Uygarlığı zalim, daha da azıtıyor
Atom bombalarında, uzay füzelerinde.”
“Renklerde, emeklerde,ırklarda…
Yahudiler, işçiler, zenciler.. Pan!
Şu dünyada insanca yaşamak da yoksa
Ne kalıyor geriye, yüzyıllardan?”
Şiirde eksitilmiş dil kavramı her şeyi bir anda söylemenin, gereksiz ve fazla anlatımın şiiri boşa düşürmesine yol açar ,dolaylı ve serzenişle anlatımla dilin başka bir tür kullamının şiirde mümkünlüğü Necatigil şiirinde İkinci Yeni’ye denk düşen ,belki onun da ötesine götüren anlatımlar kullanması onu farklı bir yere koyar Türk şiirinde.Anlatımdan kurtaran farklı yorumlara açılan şiiri onu farkını ortaya koyar ve her dönemde okunmasını sağlar.
Necatigil şiirini kültürel alt yapısının üstüne kursada mesela mitoloji sözlüğü yazsa da şiirinde bunu bir bilgi aktarımı olarak kullanmaz somuttan soyuta varoluşsal bir problemin işaretleri ,imleri gibi taşır şiirde sezilmeyen imlerle bunu ustaca kullanır.
“Kareler Aklar “şiir kitabında değişimin ve hayatın köşeliliğinin ve yaşamın karanlığından çıkmayı incelikli , özlü ve çok anlamlı düşünmeye yönlendiren kısa şiirlerle belki onun baş yapıtı olacak tarzda yazmıştır.Bu kitap onu Türk şiirinde üst bir yerde tutmuştur .
Hassas Terazi
“ben nerde a dediysem
orda a
önümde ibresi sağa sola
kımıldayan terazi.
az uzağınıza gittiysem
böyle daha iyi göresiz
bir hafif yankı denizler ötede
ses eder siz.
hep kendim için mi bazı şeyleri
gizlediysem bilmeseniz
başka dünyalarda a vardı
görülür hesabı ben/de a dediysem.”
Behçet Necatigil’in evi anlattığı şiirleride en az Kareler Aklar kadar önemlidir anlatımlarında yeni dünya düzenindeki insanın yalnızlığının evlerde paylaşılıp giderildiğini ,yuva olmanın ve ev olma hallerinin insanı dış dünyadaki savaştan soyutladığını özgün ve değişik imgelerle anlatır.mesela “içerlek “şiirinde şöyle der:
“nasıl yaşanırdı dönüşler de olmasa unutuşlarda
bir şifalı su gibi ılık, arı dönüşler
ah, nasıl taşınırdı sürüp gitseydi hınç!
gene de hiç kimse kurtulamaz içinde büyüyen
bu korkunç boşluktan, diyorum.
kurtarırsa o kurtarır bizi, ne aşklar, ne yaşlanmak
ne avuntular dışarda.
dünyada mutluluk adına ne varsa başkaca
evcek, evlerde yaşar yaşarsa.”
“evin halleri “ şiirinde dilin kullanımıyla evin hallerini benzeştirerek ironik bir tarzda anlatır.Aynı zamanda zekası yadsınamayacak bir şair olduğunuda görürüz bu şiirlerde.
evin yalın hali
ister cüce, ister dev
camlarında perde yok
bomboş, ev.
evin -i hali, sabah,
geciktiniz haydi!
uykuların tatlandığı sularda
bıracaksınız evi.
evin -e hali, gün boyu,
ha gayret emektar deve!
sırtınızda yılların yorgunluğu
akşam erkenden eve.
evin -de hali, saadet,
isınmak ocaktaki alevde
sönmüş yıldızlara karşı
işıklar varsa evde.
evin -den hali, uzaksınız,
hattâ içinde yaşarken
aşkların, ölümlerin omzunda
ayrılmak varken evden.
“Necatigil, ölümüne dek bu apartman dairesinde yaşadı. “Yazar önce odasından çıkar, sonra evinden, sonra şehrinden, sonra ülkesinden; yazarken olgunlaşır, yoğunlaşır, esrir, yetkinleşir. Önce ülkesine döner, sonra şehrine sonra evine, sonra odasına.” Bu söylem sanki Behçet Necatigil’i anlatır.Evine, odasına dünyayı, evreni sığdıran bir şairdir o. Çok sınırlı sayıda dostu olan Behçet Necatigil’in odası Hilmi Yavuz’un deyişiyle “dünyadan büyüktür”. Yalın ve dingin bir yaşamın içinde düşünsel ve dilsel fırtınalar vardır o yaşamda.”*
Canan Aktaş
*alıntı :https://www.idefix.com/yazar/behcet-necatigil/s=216109
https://youtu.be/tpiUe9JUYN8 faydalanılmıştır.