BECAUSE | Necdet Arslan
Sözcüklerinin adımlarından çoğalıyor izler
Sonsuz anlamlara açık, kavranışları güç ve kroniksel
Sanki biraz ağdalı,biraz girift, biraz inatçı
Çift katlı bir tuvalin alt
tabakasında süzülüyorlar
Kırlangıçlara hiç benzemiyorlar
Yaşama katılışın gibi
desem,değil
Tümü kalın puntolu tümü koyu gri.
Kaşlarına,dudak büklümlerine ,gamzelerine
benzemeyen türden.
Şimdi Kule sanıldığından
da koyu sise gömülürken
Bu yaka’da sen biraz uçuk biraz deli
Ellerin bir goncayla hemhal /Belli ki
Bir kronik saplantı derdest etmiş seni.
Nasıl da yarışa itmeye
çabalıyorsun beni
Leb demeden leblebiyi anlamak da var
Bir günahın girdabına saplanmak
Ve oradan kurtulmak
sanma ki aşılamayacak duvar
Kotarıyorsun toy saflığımı
Yani oltana takılan son kurbanlardan biri
Tanığım
Nasıl da yutuyorsun diri diri
Peşinden koşmakla
anlamlarını sökmek olası değil
Ama ben yine de
Bileğinle yüreğinin arasındaki hangi noktada
Dursam / ve oracığa kıvrılıp bir eşkıya
edasıyla
uyusam
uyusam
uyusam
Belki o şiir belki bu
şiir,belki de
Şiirlerin alayı bir andaç bir bellek kaydı
bir ileti sağanağı
Korkup daha tahkimli yerde/
Zamanda mı saklansam
Bu şiir biter bitmez
Üstü örtük bu dalgalardan
Fersah fersah kaçmaya kalkıştığım an
Yüreğimde bir sancı başlar
Ötelerde bir yerde bu dil
bir ölü far
Sana tutunan ben değilim
izlediğim tuvalde şimdi İhanetinin gölgesi var…