Babamın Sineması | Aydın Sihay
Tepemde milyonlarca yıldız.
Ara sıra başımı kaldırıp göz göze geliyoruz.
Elimde gazoz şişesi.
Tahta sandalyede tünemiş filmin başlamasını bekliyorum.
Üçüncü gongdan sonra ışıklar sönüyor ve film başlıyor.
Film şeridinin bir makaradan diğer makaraya sarılırken çıkardığı ses
öylesine hoşuma giderdi ki.
Gözüm filmde kulağım hep makine dairesinde olurdu.
Belleğimden hiç silinmedi o ses.
Ve hep o sesin peşinden gittim.
Büyülü sesin.
——–
Babam fotoğrafta gördüğünüz film makinesini çantasından itinayla çıkarır -bugün
ben de öyle yaptım- masaya yerleştirirdi.
Sonra makaraları takar, üst makaradaki film şeridini yuvasından geçirip diğer
makaraya biraz sarardı.
Bunlar olurken biz izleyiciler ve aynı zamanda filmin oyuncuları kimimiz yere
kimimiz sandalyelere oturmuş heyecanla beklerdik.
Ve babam lambayı söndürür düğmeye basardı.
Yine o büyülü ses odaya yayılrdı.
Perde de bir takım şekillerden sonra bizler görünürdük.
Babamın el kamerasının karşısında türlü muziplikler yapardık.
Annemi yakın plan alır sonra neneme geçerdi.
Nenemin eli kameranın önüne uzanır kapatır gülerek birşeyler söylerdi.
Bir Şarlo filmi izler gibiydik.
Hepimiz birer Şarloyduk aslında.
Film biter oda aydınlanırdı.
——–
Sinema beni çocukluğumdan itibaren sarıp sarmalamıştır.
Sinema meraklısı nenemin bunda büyük etkisi olmuştur diyebilirim.
Babam da bu sinema tutkumu iyice perçinlemiştir.
Uzun yaz gecelerinin en güzel eğlencesiydi sinema.
Eve yakın olması nedeniyle biz üç kardeşi ya Nur ya da karşısındaki Halk
sinemasına götürürdü nenem.
Nur da yabancı film Halk da yerli film oynardı.
Ama koşarak, neşeyle gittiğimiz sinemadan uykuya yenik düşmüş ve adeta
sürünerek dönerdik.
Şimdilik izninizle yazımı burada kesiyorum.
Nenem kapıda bekliyor.
Bugün Halk sinemasındayız.
Fikret Hakan ve Muhterem Nur’un oynadığı ÜÇ ARKADAŞ” filmini izleyeceğiz.
Bana sinemayı sevdiren nenemin ve babamın ellerinden öpüyorum.
Sinema büyüsüne kendini kaptıran oğlum Ozan’a da aydınlık bir yol diliyorum.
Üçüncü gong çaldı.
İYİ SEYİRLER
Aydın Sihay