Babam gelsin canım gelsin
Dursaliye Şahan Köşe Yazıları / Avrupa Gazetesi
Dursaliye Şahan
Karanlık geceler bitmedi
Babam neden gelmedi
Kara kömür sönmedi
Babam gelsin babam gelsin
Elbiseni katladım
Telefonunu sakladım
Hiçbir şeyini atmadım
Babam gelsin
Canım gelsin
Esma Esranur
Yukarıdaki şiir Soma madeninde babası ölen sekiz yaşındaki Esma Esranur’a ait.
Kim bilir Soma’da kaç çocuk babası için şiir yazdı, resim çizdi?
Kim bilir kaç kadın hıçkırıklarını çocuklarından saklayıp, içinden; “Ben şimdi ne yapacağım?” korkusunu yaşadı?
Kim bilir kaç ana baba madende ölen evladı için Tanrı’ya sitem etti?
Kim bilir madenlerle ilgili bilmediğimiz daha nice gerçekler var?
Madenci tarihine şöyle bir bakacak oldum…
Daha ilk satırlarda tüylerim diken diken oldu.
Öyle bir yere geldim ki devam edemedim hemen kapattım.
Osmanlı döneminde madenlerin çıkartıldığı bölgelerde erkeklerin madenlerde çalışma zorunluluğu varmış. Bundan kaçanlar ağır hükümlerle cezalandırılıyormuş.
14 yaşındaki çocuklar bile zorla madenlerde çalıştırılmış.
İşte okuduğum son satır bu oldu. Gözünüzün önüne 14 yaşında bir çocuk getirin. Sonra onun zorla madene götürüldüğünü tahayyül etmeye çalışın….
Oğlum 15 yaşında. Biri gelse oğlumu zorla çalışmaya götürse hem de yerin altına.
Bu çağda, Londra’nın ortasında düşününce; kesin oğlumu götürecek adamı o dakikada öldürürmüşüm gibi geliyor.
Nurgün Yeşilçay gezi olaylarında dedi ya; “Eğer oğlum hayata Ali İsmail Korkmaz gibi veda etseydi, elime silahı alır tek tek vururdum hepsini.”
Sonra Maliye Bakanlığının da Nurgün Yeşilçay’ı takibe aldığı iddia edildi filan.
Muhtemelen birçok erkek Nurgün Yeşilçay’ın çıkışını sanatçı kaprisi ya da sansasyonel olmak isteyen şımarık kadın havaları olarak yorumlamıştır.
Oysa tamamen annelik içgüdüsü. Ortalama her annenin hatta anne olmamış kadınların ortak tepkisi bu olur.
Neyse; hafta sonu Troy Cafe’de kadınlar buluştu.
Londra Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği’nin düzenlediği bir etkinlik vardı.
Katılımcılar arasında her kesimden kadın vardı.
Avukat Sevim Özdemir Sönmez işçi hakları ile ilgili konuştu.
Gençler şiir okudu.
Göçmen edebiyatı ile ilgili sohbet ettik.
Sonra da hep birlikte Yavuz Özkan’ın Maden filmini izledik.
Cüneyt Arkın’ın en çok övündüğü filmlerinden biri olmalı.
(Benim gördüğüm en iyi filmi diyeceğim ama cahillik etmiş olmaktan korkuyorum.)
Daha çok şiirler okunmalı, resimler çizilmeli, heykeller yapılmalı, şarkılar söylenmeli, filmler çekilmeli.
Değil mi ki; tarihin en büyük sırdaşı ve kanıtı sanat.
Bizim yüzümüz de hep sanata dönük olmalı ki yeni Somalara meydan vermeyelim.