Ateşin Harı | Rafet Canpolat
Ateşin harına yanmış bacaya benzer hanemiz, karanlık puslu ve her gece aynı bilmece. Ocaktaki görünmez tencere canı çıkar bize ses verince. Füme kokulu annem alev yalazında hayal meyal tok bir siluet içinde…
Babam dizlerine kadar kar, gerisi karartı. İçeri girer ve yere vurduğu ayakları ağırlığı kadar ev. Kutni kedi; dünya yansa kaçı yanmaz, davul zurna çalsan uyanmaz, hiçbir yaşlıya ocak başında yer ayırmaz. Biz çocuklar gümüş derede doğar istikbale susarız.
Böyle kurulmuştur tazecik bedenimiz. Köyün durağan zamanı işliyor bizi birer siyah cevher gibi. Öyle bir kuyudayız ki; debelendikçe derinde, güneş her zamanki yerinde. Şimdilik ahvalim; kibrit kutusunda üç beş arı’dan solistler geçidi.
Nihayet karlar eriyor ve dam deliniyor, tam bahar canlandı derken loğ bir solucanı çamura gömüyor ve aşağı düşüyor, çekirge gibi zıplayıp, kelebek gibi uçuyorum mübarek kapı eşiğini doyasıya öpüyorum.
Uzatıp durmayayım sizleri yormayayım velhasıl; İstikbalin sırrına yandık köyün hayaline uyandık.
…
Rafet CANPOLAT