Aşkın Matematiği | Ali Asafoğulları
Oysa ki en başarılı şairler sayısalcılar arasından çıkmıştır.
Edebiyatımızdaki ‘Doktor, Biyolog, Kimyager ya da Veteriner Şairler’ saymakla tükenmez. Ben mesela 😀
Şaka bir yana, Mehmet Akif desem kâfi gelir sanırım.
Nedense matematiği hiç sevmedim ben. Ne gizemli geldi, ne de çekici… Cebirde üç meçhullü bilinmezlere kafa yorulurken; Literatürde, neyi-neden yapmıştır, nasıl ama soruları saç-baş yoldurur… İşlemde her açının, her çapın ya da yarıçapın, her bilinmezin bir değeri vardır. Heceler ise çapkındır, sözü nereye vardıracağı kestirilemez… Her arananı, bir formülle bulursun mesela… Yani sonucu hesaplamak kolaydır… Yitik sevdaları da bulsaydı ya!
Bir de şairin formülüzasyonu var;
Şiiri her şeyden önce şiir olarak sevmeliyiz. Bir güzeli anlamadan sevdiğimiz, sevebildiğimiz gibi… Denizi, gökkuşağını anlamadan sevdiğimiz, sevebildiğimiz gibi… Çünkü anlam kolayca kavranabilir… Hâlbuki insanlar, anladıkları, kolay kavradıkları şeyleri değil;
Daha çok anlayamadıkları, gizemli şeyleri ancak sürekli severler…
Ispat edilemeyen tez gibi… Sonu olmayan yolculuğa hevesle çıkmak gibi bir şey… Ölüme gönüllü yazılmak… Hesap yok… Kitap yok… Para yok… Pazarlık yok…
Ne dedik yıllar evvel;
’PAZARLIK EDEN YAR İLE MUHABBET OLMAZ!’ Olmuyor da zaten…
O yüzden aşkın matematiğinden söz etmeyin bana… Gücenirim…
Peki ya ‘’Edabiyat!’’
İşte odur maneviyat… İşte odur hakikat…
İnanın ki ‘Pi Sayısı’nda değil, platoniklikte gizlidir Aşk… Yutan elamanın, lirizmini anlatın mesela bana… Etkisiz elemanın, karşılıksız sevdası, hiçbir beklentisi olmamasından mı mütevellit? Pastoral işleme örneğiniz nedir? Hece sayısı var mı veya uyak? Çarpım tablosu dediğiniz şey ne ayak? Trigonometri ‘divan’ şiirindeki hangi Aruz ölçüsüne denk düşer? Çarpma bir ‘taşlama’ ve toplama bir ‘koşma’ mıdır? Bölmeyle çıkarma ‘naat’ mıdır ‘ağıt’ mıdır yoksa?
Onu, bunu çarpmak, düşeni, döküleni toplamak, işine gelmeyeni oyundan atmak ve gönülden vermeyenin, ayağını kaydırmak yok bizde… Biz insanı Yaradan’dan ötürü severiz. Yarası olanları, yarasından ötürü…
Biz edebiyatçılar;
Bölme deyince;
Ekmeği ve gönlümüzü ikiye bölmeyi,
Toplama deyince;
Yârenleri etrafımıza toplamayı,
Çıkarma deyince;
Bir aşktan bir şiir ya da roman çıkarmayı,
Çarpma deyince;
Yâr için yürekten ve harbiden ‘Tik Tak’ – ‘Tik Tak’ çarpmayı öğrendik.
Geometriye gelince…
Üçgenden kareye, daireden dörtgene, beşgenden yamuğa her tür acayiplikle ilgilenen bilim dalıymış… Öyle diyorlar! Hay seni bilim dalı ilan edene e mi!
Kalp’ten haberi olmayan ilim mi olur?
Antakya, 13 Aralık 2018
Ali Asafoğulları