ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Aşkın Kalpte Bıraktığı Emare İle Özdemir Asaf’ın Lavinia Şiirine Bakış | Sude Yenin

Aşkın Kalpte Bıraktığı Emare İle Özdemir Asaf’ın Lavinia Şiirine Bakış | Sude Yenin

Aşk… Yazarken bile insanın içini kıpır kıpır eden, kalbinin atışını hızlandıran bu kelime bazen de ‘ah’ ettirir insana. Tek hece ve sadece üç harften oluşan bu kelimenin bu kadar can yakabileceğini kim söylerdi ki? İnsanı, göğün üstüne çıkarıp, özgürlüğüne düşkün bir kuş misali heyecanlandıran da aynı duygu, yerin yedi kat dibine gömüp küstüren de.

Aşka teslim olmuş bir insanı kalbi dışında hiçbir şey durduramaz. Bazen insanın önüne engeller çıkar, ‘yasaklar çiğnenmek için vardır.’ mantığı ile kalp buna rağmen söz dinlemez. Uslanmayan bir çocuk gibi, arsızca çarpa çarpa sevdiğinin adını zikretmeye devam eder. O andan itibaren çıkmaz yolların ne önemi kalır ki? Seven sevdiğinin yollarına kavuştuktan sonra, çıkmaz olan yolların adı, ‘senli yollar’ olur artık. Hasret bittikten sonra çıkmaz yolları anmak yerine, ‘’Senli yollara kavuştum artık,’’ der sevdalı olan yürekler.

Bütün bunlar olduktan sonra insan hiç kendine soruyor mu acaba, sevdiğime kavuştum lâkin kalbim bundan ne kadar hasar gördü diye? Yürek imkânsızı isterken, mantığın sesi ağır bastığı zaman belki de insan yaptığının yanlış olduğunun da o zaman farkına varıyordur. Sol tarafımızda, yumruk şeklinde olan küçücük şeyin ‘aşk’ kavramı söz konusu olduğu zaman nasıl da kocaman bir yangın yerine dönüştüğünü anlayabilmiş değilim.

Aşk, kalpte âdeta bir yangın başlatıyor ve o yangın sönmeden, insan küle döneceğini bile bile kalbinin sesine doğru yürüyor. Her şeyi göze alarak yürünen bu yol ne kadar sapa olursa olsun, seven sevdiğine kavuştuğu zaman küle dönen yangının yerini, ebediyen kalacak olan aşk alıyor. İnsanı, efsunkâr (büyülü) bir şeymiş gibi çevreliyor ve çıkışsız bırakıyor.

Bu yüzden bence her aşkın kalpteki emaresi (iz) farklı. Kimi sevdiğine kavuşmak için Ferhat ve Şirin’in hikâyesinde olduğu gibi dağları deliyor, kimisi de Kafka ve Milena misali imkânsızlıklar ile boğuşup, birbirini hayâlinde yaşatıyor. Edebiyatımızda da bunun gibi çok sayıda artık ölümsüz olmuş hikâyeler var. Masallara konu olmuş; kimsenin dilinden düşürmediği, her aşkın kendi tonunu yansıtan ve başrolü olan öyküler…

Gelgelelim Özdemir Asaf’ın Lavinia şiirinin hikâyesine. ‘’Adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinia.’’ dizelerinde, Özdemir Asaf aslında, şiirin içinde ucu açık da olsa sevdasının imkânsızlığını dile getirmiş. Yüreğine hapsettiği kadını, gizlediği sevdasını kimse bilmesin diye üstü örtük bir mahlas takarak şiirine konu edinmiş. Belki de kimseler onu içinden söküp alamasın diye, aşkını dizelerine saklamayı tercih etmiştir, kim bilebilir ki? O kadını eminim ki çoğumuz merak edip araştırma eğilimine gitmişizdir.

Özdemir Asaf’ı bu dizeleri yazmaya teşvik eden, sevdiği kadın kimdi? Elbette o kadını merak etmemizin yanında, bir de aklımıza takılan şu soru vardır; böylesine güzel seven bir adamın, nasıl bir yarası veyahut da kabine gömüp, yıllar sonra da olsa ortaya çıkabilecek bir aşk hikâyesi vardı? Belki de en çok merak edilen konulardan biri de bu olmuştur Lavinia şiirini okuduğumuz zaman.

Özdemir Asaf, Lavinia şiirini üniversite yıllarında platonik olarak âşık olduğu kıza yazmıştır. Her insanın gençlik yıllarında karşılıksız duygular beslediği ya da aşkın karşı konulmaz çekimine kapılıp, unutamadığı bir insan olmuştur. Biz kadınlarda bu durum daha duygusal yaşanırken, erkeklerin de şiirler yazanı ve sevdiği kadına hissettiği aşkla dolup taşanı muhakkak ki vardır; Özdemir Asaf gibi. Böyle seven insanların öykülerine bakarken insan şu anı değerlendirmeden de edemiyor. Eskiden öyle aşklar varmış, evet ama artık seven erkekten ziyade terk edip, yüzüstü bırakanları mevcut. Aşka inanç kolay kurul kurulmuyor mesela; saygı, güven, sadakat gibi kavramlar iki insan arasındaki ilişkinin sağlıklı yürüyebilmesi için gerekli olan şeyler. Saygı bittiği takdirde sevgi otomatik olarak köreliyor zaten, birbirini dengeleyen iki unsur; kalp ve mantık gibi. İkisini birbirine bağlayan ortak duyguların bulunması misali, saygı ve sevgi de duyguları ortak paydada buluşturan iki kelime.

Neyse, gel zaman git zaman Özdemir Asaf, bu özel olan kadına yazdığı dizeleri, bir şiir yarışmasına göndermeye karar verir. Katıldığı yarışmada şiiri büyük bir beğeni toplar ve yarışmayı da kazanır. Yarışmada kendisinden şiirini kürsüde okuması istenir ve o da bu isteği geri çevirmeyerek kabul eder. Bazı rivayetlere göre ise Özdemir Asaf kürsüde bu şiiri okurken, âşık olduğu kız da salondadır ve şiirin okunma esnasında salondan ayrılır. Özdemir ise bu duruma bir hayli içerlenir ve duygularını asla alenen belli etmez. Peki tüm bunlar olurken sevdiği kadın yani Mevhibe Hanım neden salonu terk ederek, böyle bir tavır sergiler? Çünkü, o kadının kalbi başkasına aittir. Ressam hocası Edip Hakkı Köseoğlu’na âşıktır. Ve tabii bir de usta gazeteci İlhan Selçuk’a. Ama İlhan Selçuk o dönemlerinde çok hızlı bir gençtir. Mevhibe Hanım, sonrasında Öztürk Seren ile evlenir. Fakat evlilikleri çok da uzun sürmez ve ayrılırlar. Mevhibe Hanım daha sonraysa fotoğrafçı Muhlis Hasa ile evlenir.

Özdemir Asaf, bu kadını perestiş (delicesine sevmek) bir şekilde sevmesine rağmen, kalbine gömer ve onu Lavinia şiirindeki ölümsüzlükte saklar. Asaf’ın hayatına bir kadın girdi ve farkında olmadan belki de kalbini binlerce kez parçalara ayırdı, kırdı ve onarılması güç bir şekilde mahvetti. O da dilhun (kalbi yaralı) bir şekilde hislerini, satırlarında yaşatarak hayatına devam etmeyi tercih etti. Velhasıl, karşılıksız aşka düşen ve kalbi cayır cayır yanan Özdemir Asaf, her şeye rağmen aşkını ölümsüz yaptı ve bunu da şiirlerinde bize yansıttı. O hisleri belki de oluk oluk kanayıp, kalbine akarken bu dizeleri yazdı; bunu da kimse bilemez.

Son olarak da bu kadar güzel seven bir adamın, yazdığı şiirin öyküsüne konuk olmuşken ‘Lavinia’ kodlamasının anlamına değinmek istiyorum. Lavinya ismi aslında ‘’yüzü ay ışığı kadar parlak ve güzel olan kadın’’ anlamına gelir ve kökeni de Roma mitolojisine kadar uzanmaktadır. Zaten Mevhibe Hanım da o kadar güzel bir kadınmış ki, sırf bu yüzden birçok erkeğin de kalbini yakmış. Mevhibe’nin en yakın arkadaşı Melda Kaptan onun için şöyle demiş; ‘’Öylesine özel ve farklı bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez.’’ ve kendisine şöyle sorulmuş:

‘’Niçin bütün erkekler âşık oluyordu Mevhibe Beyat’a; sırf güzelliği, albenisi yüzünden mi?’’

Cevap şu olmuş: ‘’Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe’nin. Yüzüne bakar bakmaz sizi tanır, anlar; ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi.Özdemir Asaf bu yüzden ona, ‘’Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı.’’ demişti. Çok keskin gözleri vardı.’’

Zaten Lavinia’nın bir diğer anlamıysa ölüm çiçeği idi. Ayrıca hayalimdeki muhteşem sevgili manâsına da geliyor. Şüphesiz ki, Özdemir Asaf için birçok anlam barındıran bu kelimenin en dikkat çeken yönü de ‘’hayâlimdeki muhteşem sevgili’’ olmuştur. Tek bir kelimede ortak duyguların harmonisi gibi olmuş âdeta. Şüphesiz ki bizi de bu kadar mest edip, şiire çeken; yaşanmadığı hâlde bu kadar özel olan duygular ve ömür boyu unutulmayacak olan yarım kalan bir aşk hikâyesi olmuştur.

Yarım kalmışlıklarla bezeli bu şiirin hikâyesinde saklı aslında aşkın kalpte bıraktığı emare. Çünkü, her hikâye bir yaşanmışlıkta gizli. Başroller farklı belki ama duygular ortak. Tıpkı Özdemir Asaf’ın Lavinia’sındaki gibi… Belki Mevhibe Hanım da o şiirin kendisine yazıldığını asla bilemedi lâkin ne önemi var ki? Milyonlar tanıdı onu, belki bu hikâyede gözyaşları sel oldu; belki de herkesin dudağında yarım kalan, buruk bir tebessüm oluştu. Bunu da bilemeyiz. Ama şundan eminim ki, Özdemir Asaf, aşkın yakıcı yanını bu şiirine sakladı; aşk acısını dizelerinde dile getirdi, kalp yangınını bize bunu sunarak söndürdü. Okuduğumuz zaman, bir şeyleri çözümlediğimiz zaman her şey yerli yerine oturuyor. Aklımızda hâlen soru işaretleri olsa da, Özdemir Asaf ve Mevhibe Hanım’ın hikâyesi hiç yaşanmamış bile olsa, nice insan bu unutulmaz aşkın öyküsünü okudu ve hafızalara yer edinerek, ölümsüz olan aşklar arasına katıldı.

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.