Aşkın Faşizmi | Aynur Başkaya Karasu
aşkın faşizmi
ya da
faşizmin akrofobik(*) anatomisi
“…
evveli aşk-ı eyvâhtır
âh’ın sırrına vâkıf olan
küstahoğlu küstahtır
aşkı bir âh-ı eyvâhla boğan
…”
n.oğuz
…
aşkın kızıl ateşinde kâlbin külü
çöz zamanın saçlarını
aşk ki ömrün ilk ve son günü
“şimdi!”nin savruk rüzgârı
hatıranın rahmi sonsuza gömülü
…
bir)
aşkın dağında
dağlanan yara
sabrın gülü dalında kül
dikeninde köz
eksilen ses
susulan çığlık
ölümün kurumuş ipar çiçeğinde
bitmeyen sararmış kokusu!
gerçek ile düş
düş ile düşüş
aşk ile arzu
yıkılışı
sınırlı sınırların flu boşluğa!
o bulanık boşlukta
yürütür hayat
delilik ile umutsuzluğu!
o bun’alık boşlukta
yaşa(tılı)r cinnet ile cinayet!
…
iki)
…
rüzgârı kesik sonyaza
bulutu yağmursuz ilkyaza
karsız, kararsız kışa kandım
sevgiliyi benim, aşkı yaz sandım
kırılsın aşkın benlik tası
bülbülün yaslı şarkısına ağladım
kırılsın aşkın benlik aynası
gülün dikenine kâlbimi yasladım
hiçe gidiyorum sen kal sevgili’m
…
üç)
…
hiçin içinde
gücünü yüzüğündeki ağudan
ve kurşunun ıslığından alan! hatırla!
sonsuzluk başlar durduğunda zaman!
yendiğindir yenilgin!
aşktır kaybettiğin!
ki aşk
yanılgının parçalanmış aynası
kaybolduğun
düşüncesi ormanın!
unutma!
bacağı kırılan şeytan
aklını yıkmadan
nasıl çıksın
düşüncenin ormanından?!
ellerin suçtur senin
suçunu şeytana atan!
kanımdır ellerinden akan
üç cehennemle kuşatılmış
cenneti sulayan
dikkât et!
bugün kutsana kutsana kurtlanan perşembe!
çocuk kadınların
parçalanmış memelerinden havalanacak delicedoğan
kandan kemikten sarayların
ejder meyveli şeytan bahçesi
ateşgülleri açacak!
birazdan
görülmüş-türlü
düşler mezarlığında
şimdiye dek görülmemiş
bir şenlik başlayacak!
…
dört)
…
şenlik başladı
ve kırıldı fanusu dilimin
milyar kere sus ile uz kaldı anlam
üstüne ak bir örtü örtüldü
kıpkızıl bir sözcük daha öldü
gümbür gümbür gürültüsüz!
görülmemiş bir hayret
ve renksiz bir üzünçle gömüldü
gümbür
gümbür
gürültüsüz
görülmüş düşler mezarlığına dirimin!
…
beş)
…
âh lâ
supsuskun
bir doluluktur (deli)boşluk
bulanık detay
parçalanmış algı
bölünmüş ses
gizlenmiş suçtur
âh lâ
kıpkızgın
bir boşluktur (deli)doluluk
gizlenmiş suçtur
bölünmüş ses
parçalanmış algı
bulanık detay
kapısıdır
faşizme açılan kırık kilidin
ve teni muğlak bilginin
çıpçığrım bomboş bi dolu
yalnızlıktır
âh lâ
kapkara
yalnızlık diyorum;
yalnızlık lâ!
yalnızlıkla mutlak acı
sallanır boşlukta
yastır bu!
alışma kâlbim yasa!
hangi yasa
yanyana gelir aşkla?!
…
altı)
…
varlığın ve yokluğun
ayazında
bakmakla görmenin kırık
açısıyla
tuzu ve insafı kuru
solunuzun sağınızın
ve önlü arkalı
yargısız yargılı
infazlarınızın
parçalanmış
gerçeküstü aynasından
sille tokat
sile sile kendimi
terk ettim öncemi..
haksız yazınıza
ve aşka kıt aklınızın
kapkara kışına karşı
yurtsuz kâdim bir sancıyla
acemi bir intiharın ihtimaline
soyunur gibi
soyundum kendimden kendimi
…
yedi)
…
gülümsüyor
ânda kalan bahar artığı güneş
nedenini unutan ezber-le
çürüyen kemiklerime
eksile eksile
kalışla kaçışın arasında
yenilerek yenileniyor eski yas
insan diyorsun kayboluyor
insan diyorum kuyusunda kaybın
ölünce diyorsun biter mi yas
ölmek diyorum sadece ölmek oluyor
yaslanıyor kâlbim
kara bi gülün dikenine
gün kararıyor kemiklerimde
…
dokuz)
…
kâlp sürçerse aşka
cana susar mı ölüm
dil sürçerse ölüme
aşka susar mı hayat
-uslu bir akıl düpedüz deliliktir-
oysa bilincin altı üstü
içi dışı içindedir aklın ve hayatın
aklım sürçtü kâlbime
susadı aşk cana
ezberin dili bağışlanmasın!
…
on)
…
ezberin diliyle beynimi yalayan
ben’imde bi katil yaşıyor!
ben’imde yaşayan katil doymuyor
kutsayarak ölümü be”y”n’imi yemeğe
yedikçe
yaşayanları kusuyor
yedikçe
yaşanan-ân-ları kusuyor
yedikçe
yaşamayanları kusuyor
yedikçe
yaşanamayan-ân-ları kusuyor
aklıma morfin vuruyor doktor
düşüncenin balonları pat! lıyor
kâlbime çuvaldız oluyor hayat! zor,
zor olsa oyunu bozar-dı- oysa
böyle söyleyip yazınca
ben-im-deki ben dâhil
-o kimseler- kimse anlamıyor
anlamıyorum ben de “ân”ladığınız her şeyi
böyle böyle ödeşip ölüşüyoruz işte!
-âh doktor! yükselt dozu!
bozuluyor yine aklımın pozu-
;
kim serer
koyun aromalı modern duyarlıkların üzerine
ortaçağlı kurt postunu
demedim mi doktor
ben’imde bi katil yaşıyor!
bunu benden başka kimse bilmiyor!
…
on bir)
…
ben’imde bi katil yaşıyor
bunu neden
benden başka kimse bilmiyor?!
çünkü aklın ölüsü mezarsız hâlâ
henüz gece başlamadı şarkısına
gün hâlâ karanlık
mezar arıyor ağzında ölüsü aklı-mı-n
…
bazen tetiği çekmeden de öldürür-müş- kendini
yaş(r)atırken hiçliğini insan
oysa
hayatın saçmalığı
şiirin gerçeğine dönüştükçe
kemiklerini ısıtıyor
kendini hiçliğiyle öldürmüş şairlerin
zamansa maktûllükten ziyâde
mezarı oluyor insanın
çünkü aklın ölüsü mezarsız hâlâ
…
on iki)
…
zaptedilmiş bir aşk
aşk mıdır artık?!
özü yitik sahibinden satılık nefretin ateş’ten topudur o!
nedenini yalanlayan
zaptedilmiş bir acı
sahte sevincin yırtık gölgesi
yalnız, yalın ve yalnız bir acı değildir artık:
köle pazarında
‘miş gibi’ kedere bulanmış
bir gülümseyişle
sahibinden sahibi de satılık
adresi hiç’yere çıkan öfkenin
kirli kinden topudur o!
…
on üç)
…
kaçtı neşesi hayatın
kine birikirken sabrın taşı
dışına saklandı mahrem arzuyla
“yap-boz”lu odaların
bozuldu aklın ayarı
şehvetin kibirli kamçısıyla
dökülürken sır’ı aynaların
çürüdü eyvâhsız kâlbin nârı
âhiri aşk olanın geri döndü âhı
yoz anlamın anlamsız kuyusunda
a ş k b o ğ u l d u !
…
on dört)
…
boğulurken aşk
yoz anlamın anlamsız kuyusunda
sevgili anlamıyor aşkın şiirini
hayatın hallerini giyinmiş
soyunuk duruyor öyle ciddi ciddi;
öyle
duruyor soyunuk şiirden, aşktan…
şiir oluyor sevgili, hayat oluyor
bilmeden, bilemeden;
ağzımda lâ sesi
çoğalarak kayboluyor…
…
on beş)
…
kansız bir darbe kanarmış içe
kanlısı her yere…
im-lâ’sı bozuk aşktım
yarası tam tümcesi yarım
kederi kendine derbeder
o dert senin bu dert benim
hiçliği benli yoklukla yarıştıran…
im-lâsı çizgisiz ütülü
düzgün duygusuyla yaşandığı sanılan her şeyin üçüncü tekil şahıs platonik yarasıydım
farkına varılmayan
düşülmüş cenindim
hayâl bir kadından…
kansız bir darbe kanarmış içe
kanlısı her yere…
…
on altı)
…
(hayat) kazma
(zaman) kürek
mezarımı kazmakla meşgûldü dünya
kırıldı
kazması hayatın
parçalandı
küreği zamanın
‘insan neyi
ner’de kaybederse
or’da bulurmuş
kaybettiği her neyse’
derdi çekilirken
unutulmuş bir aşkın
üstü örtülmüş boşluğun
ve “uyutulmuş bir devrimin” sancısıyla
kaybettiğim-iz- her şeyde
kayboldum ben de
oysa
bir boşluk
nasıl kaybolurdu
bir boşlukta?!
…
on yedi)
…
belki dip..
belki dibin dibi..
ya da dipten gelemeyen dalga:
f o k u r f o k u r e k s i o n s e k i z
postmodern dibi cehennemin
parçalanmış zaman..
lâ mekân..
yarılmış akıl..
kayıp hatıra..
aşk..
ki
postu delik deşik
modern zamanların
pornografik cesedi insan
yarattığı aşkın
hem maktûlü hem katili…
…
on sekiz)
naci güz’e…
…
hayat ne çok anlam kayması
kayıp yitti aklım
bi inti’hâr’ın
eskiziydi aklım
naci abimin aklı
çarski’si atılmış bi lunapark’tı(*)
çocukluğumdan beri
delik ceplerimden düşer hep şekerim
sahi
naci abi
rakı kaldırır mı
habire düşen bi şekeri?!
oysa
her kış
ölüp ölüp diriliyor um(ut)
ilkine baharın
sonra
gelmiyor yine
o kaybedilmiş mevsim
sonrası
yine hüz”nü” hazan
kırılıyor yine kâlbimin dingili
âh arab’eks’ sevgili
bak!
ya da
bakma!
ama gör!
hayatın aksı paramparça!
âh!
boş inancın
çürüyen kasıklarında
kutsanmış zehriyle aşkın
paramparçaydı hep aksı hayatın
yıkamadım işte
hâlâ kirli o eski eksik “ben”i
yine de
gülüşünü üzgün yüzüme sürüp
sabahı mutsuz iş günlerinin
kanlı şafağına yıkıyorum
ezberi bozuk kâlbimi
aşkolsun diye hayat!
…
(*)
“benim aklım lunapark”
/naci güz/
Anatoli Lunaçarski: Rus Bolşevik devrimci ve sosyalist gerçekçi sanat kuramcısı.Proleter Ekim Devrimi öncesinde sürgün yıllarında adını verdiği “Lunapark” işletmeciliğiyle hayatını idame ettirmişti…
on dokuz)
…
naylondan
yapma çiçeklerin, güllerin
sabahı sabah
akşamı akşam
gecesi gece
kokusu koku değildir
nefesi
soluya soluya
solduğumuz
zembereksiz zehirdir
naylondan
yapma çiçekler, güller solmaz ama
onlarla derilen sevdaların, aşkların derisi yüzülür
delirir sevmek, sevilmek
hayat çürür..
(bir çiçek olacaksa insan
kendi çölünde
kendine kaktüs olmalı
-herkes neden başkasına
kaktüstür?! –
bir gül olacaksa insan
dikenlerinden kanayan
goncası terli bir karagül olmalı
boynunu dikenine yaslayan)
…
yirmi)
…
oysa
bu naylon çağın
ölü ikliminde
şiirin aklı şairin kâlbidir
aklım ermez bazen
bazen kâlbim yetmez;
-kimse kimseyi sevmiyor, neden
bir delinin kendini
sevmediği kadar?!-
yaşarken
usul usul
birikir kutsal kin!
rap rap rap!
ölünce başlar
pornografik ayin!
…
yirmi bir)
…
bu naylon çağın
mevsimi “tek!”tir
oysa kime sorsan
dağdır kâlbi, ovadır
alı al, moru mor
rengârenktir!
-klişe olacak ama olsun-
adaleti saraylarda küflenmiş
kalabalık şehirlerin
yapayalnız “vefalı” ışıklarıdır!
herkesin kâlbi birer vadidir;
içinden
deli
hırçın
asi
ve
dingin nehirlerin geçtiği
kanayan bir vadi!
rüyayla gerçeğin arasından
sıza sızlaya
usul usul
birikiyor hakikâte kan!
tıp tıp tıp…
(biliyorum
ölünce herkes
hem badem gözlü olur
hem taşlanacak şeytan!)
…
yirmi iki)
…
çay sevsem çay beni sevse
iyisi şarabın pahalı olmasa
rakı, şişesinde durup çarpmasa
sulanacaktı belki rüyayla gerçek
gerçekle hakikât
“git’mek”le “kal’mak” arasında
kâlbinizin vadisinden beynime
sıç(ray)an
pıh pıh pıh tı!
…
yirmi üç)
…
hem her şeydir aşk
hem hiçbir şey!
dünyan gibi
dünyan kadar!
dünya gibi
dünya kadar
herkesindir aşk
hem hiçkimsenin!
sahipsizdir aşk!
sahipsiz kalmalı!
oysa
sahtekâr egoların
birbirini zorla siktiği
bu naylon gerçeklikte
aşk faşizmdir!
“seve seve” ölür!
“sike sike” öldürür!
aklın sefaleti
kâlbin hıyaneti
cümle mahlûkâtın esaretidir!
…
yirmi dört)
…
ne zaman
sevdadan, aşktan
ve sonsuz sınırsız
barıştan yana
bir şair ölse
ölmeye yeltense
eksilirim biraz daha
habire deşilir döşü
kanaması durmaz şiiri(mi)n
kızarım kendime ve gidene:
niye yaşarken
yeterinden daha fazla
gereğince durmadık
duramadık birbirimizin yanında
ve “faşizme karşı omuz omuza!”
gidenlerin emanetini
uzamasın diye tırnakları esaretin
usulca
yanına koyuyorum şiiri(mi)n…
…
yirmi beş)
hesaplaşma
…
don’durul’muş
zaman”!”
kilitlenmiş
düş”!”
unutulmuş
dün”!”
yitirilmiş
gün”!”
yitirilmişse
gün
unutulmuşsa
dün
kilitlenmişse
düş
dondurulmuşsa
zaman
yorulmuş akşamın
sefası yoktur”!”
dinlemek sevgiliyi
dinlenmek sevgiliyle sevgilide
sımsıkı sarılıp sevgiliye
uyumak, uyanmak yoktur”!”
ki gece yoktur”!”
ayazda sımsıcacık
sıcakta sepserin
koynu yoktur sevgilinin”!”
sevgili yoktur”!”
aşk yoktur”!”
yarın yoktur”!”
insan yoktur”!”
unutup dünü
günü yitirenler
dondurup zamanı
düşü kilitleyenler
diyorlar ki:
” âh! ne güzeldi
dünün anısı!
vah! erken kırıldı
erken düşün aynası!
dünün “dedi ki”cileri
bu gün diyorlar ki:
“leylim ley de neylim ney!
yeni bi şeyler yapmalı leylim ley!
ama başkaydı dün, bugün başka!
değişti çağ! çağdaş olmalı yoldaş!
yıkıldı duvarlar, altında kaldık!
yeni demokratik(!) düşler kurmalı!
yeni şeyler söylemeli leylim ley!
leylim ley de neylim ney!”
oysa
kendiliğinden
açılmaz
düşün kiliti
bulmazsan dünde
kaybedilmiş kılavuzu
kendiliğinden
çözülmez
dondurulmuş zamanın donu
olmazsa bir elinde kâlbin
bir elinde eylemin balyozu
vur ha vur!
hem dondurana, hem buza!
kır ha kır!
hem donduranı, hem buzu!
…
n. o.