ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Aşka Düşmek | Ali Asafoğulları

18.07.2020
3.809
A+
A-
Aşka Düşmek | Ali Asafoğulları

Döndüğümde oda arkadaşım yaşlı Darian yine yalnızdı. Onu ara ara nikotin krizi tutuyordu. Birkaç defa gardiyandan yalvarırcasına istediğine şahit olmuştum. Oya’dan istediğim sigaralar onun içindi. Ellerimi dolu görünce sevindi. Çıkarıp sigara paketlerini verdim. Mutluluktan ayakları yerden kesildi. Defalarca teşekkür etti.

İkimiz de akşam yemeği istemedik. Sadece ekmeklerimizi aldık. Karnımızı Oya’nın aldıklarıyla doyurduk. Açıkçası özlemiştim bu tür yiyecekleri.

Getirdiğim malzemelerle temizlik yaptık. Bel seviyesinden aşağı tuvaleti yıkadım. Önce elimde bol suyla köpürttüğüm sabunlu suları etrafa savurdum. Sonra süpürgeyle iyice fırçalayarak az da olsa hijyenik olmasını sağlamaya çalıştım. Yerleri neredeyse yıkar gibi sulayıp süpürdük. Yoksa bu berbat odada hasta olacaktık.

Kova en önemli varlığımız sayılırdı. Temizliğe lazımdı, banyo yaparken lazımdı, çamaşır yıkarken lazımdı… Beş litrelik su bitince, şişesini taharet suluğu yaptım mı, o dertten de kurtulacaktım.

***

Geceye bol bol düşünerek eriştirdim akşamı. Ara ara kitap okudum. Olanları düşündüm. Daha birkaç gün önce vatanımda, ailemle ve arkadaşlarımla beraberdim. Ondan birkaç hafta evvel özgürdüm ve etrafımda üç yapraklı bir pervane gibi dönen kızlar vardı. Katya, Margarita ve Vika… Rita ile aramızda hep bir mesafe olduğundan, onun pek düşünmüyordum. Katya’ya gelince; ne yalan söyleyeyim, dişiliğini ve diriliğini düşündüğüm zamanlar oluyordu. İnsanın canı elbette ten kokusu çekiyordu. Hele ki bir anda her şeyden mahrum kalınca!

Yine de aklım en çok Vika’daydı. Hatrıma başka şeyler ve diğer kızları getirerek, onu düşünmekten kendimi alıkoymaya çabalasam da bunu başaramıyordum! Genç ve sağlıklı bir erkek olduğum için Katya’yı arzulamam çok normaldi tamam ama Vika’ya karşı hislerim bambaşkaydı. Günler geçtikçe bu duygu daha da belirginleşiyor ve derinleşiyordu. Ona kapılmıştım ben…

2000 Yılının Ocak ayında noktaladığım büyük aşktan sonra ilk defa, karşı cinsten bir hanımın beni bu kadar etkilediğini fark ettim. Sürekli frenlenen bünyenin, bir an gelip de dağılması bu olsa gerekti. İnsan sağlıklı düşünemez oluyor, içinden gelen sese kulak veriyor ve ona göre hareket ediyordu. Aşk mıydı bu? Yoksa… Yoksa aşka mı düşmüştüm?

Aşka düşmek; Düşmelerin en güzeli olsa gerekti. Hele ki karşılıklı düşülmüşse daha bir anlamlı ve daha bir güzel olmalıydı. İnsan bünyesinin, böylesine derin duyguların hassasiyetiyle karma karışık bir hal alması, ağzının, burnunun kırılması, gözünün, kafasının dağılması söz konusuydu…

‘City of Angels’ filminden hatırlayacaksınız; Hani bir melek olan Seth kendini gökdelenden aşağıya bırakır ve aşk için ölümsüzlükten vazgeçer! Kendine geldiğinde başına gelen anormal olaylardan sonra, sevdiği kadını, sığındığı Tahoe Gölü kıyısında bulur. Hiç beklemediği bir anda sevdiği ama asla kavuşamayacağı meleği, yara bere içinde kanlı, canlı karşısında gören Ann, şaşkınlıkla sorar;

‘’Ne oldu sana böyle?’’

Cevap çok nettir ve eşsiz!

‘’Düştüm… Aşka düştüm…’’

Aşk iyi bir şey miydi? İyi bir şey olsa düşülür müydü? Kişiden kişiye değişen bir kavramdı bu!

‘’Aşk havuzuna aptallar düşer!’’ havasında dolanırken orta yerde, o havuza düşmek, ıslanmak, sırılsıklam âşık olmak, hatta sadece düşmekle kalmayıp, mutluluktan, her bir uzvuna giren kramplar yüzünden, ne yapacağını bilememek ve boğulmamak için çırpındıkça, batmak haliydi.

Aşka düşmek, yalnızlığın ve birine bağlanmanın, ne denli göreceli olduğunun kanıtıdır. Yalnızken ‘Bekârlık sultanlıktır, yalnız birey güçlü bireydir.’ anlayışında olan kişinin ‘Aşka düştüğü’ zaman ‘Senden önce yaşamıyormuşum ben!’ hipnozuna yakalanmasıdır bunun kanıtı. Ancak kimi düşüşler, insanın burnunu sürte sürte öğretir, Aşkın gerçek amacını!

Eflatun; Aşka düşmektense, bir dağın tepesinden düşmeyi yeğlermiş.

Bejan MATUR’a göre; Duvarlarında el ve yürek izi olan bir kuyuya düşmekti…

Bana göreyse; Düşeni yakan, düşmeyeni ise mütemadiyen ayartan bir gizdi Aşk… Ama ben en çok, aşka düşen bir üstadın kaleminden okumayı sevdim, bu halimi…

‘’Baş yarası, kaş yarası, yürek yarası, diş yarası; kursun yarası, taş yarası gördüm!

Kabzesinden kan dökülen kamalarla açılan, gözesinden oluk oluk kanlar saçılan yaralar gördüm!

Kollardaki morlukları sordum ‘’Parmak izi, el yarası’’ dediler…

Bileklerde çiziklere rastladım sıra sıra ‘’tomurcuklar yüzünden, gül yarası’’ dediler!

Baştan aşağı yaralanmış, yarası gözükmeyen kişiler gördüm; ‘’Kanatlı bebekler ok attı, gönül yarası’’ dediler!

Ve heyhat… Yaralarını bulamadığım kişiler, yarasız oldukları için yaralı idiler!

Yaz çiziği, kış yarası gördüm! Gaga izi, kuş yarası gördüm!

Saç telinden düş yarası, leylak rengi diş yarası gördüm!

Fakat…

Senin açtığın bu korkunç yarayı, hiç kimsede görmedim!’’

Şemsi BELLİ

*****

Aşk, bundan daha güzel nasıl anlatılabilirdi ki?

Bastan aşağı yaralanmış, yarası gözükmeyen kişiler gördüm; ‘Kanatlı bebekler ok attı, gönül yarası’ dediler!

Ve heyhat… Yaralarını bulamadığım kişiler, yarasız oldukları için yaralı idiler!

Kimi yaralarla bezenmekten dertliydi, kimiyse yarasız olmaktan…

Sabaha kadar döndüm durdum tahta yatağımda. Aklım, fikrim, gönlüm hepsi Vika’daydı. Ve tabi ki içinde büyüyen bebeğimizde…

Düşündükçe batıyordum. Battıkça çırpınıyordum… Çırpındıkça daha çok batıyordum. Kör bir kuyuya mı düşmüştüm yoksa aşka mı, bilmiyordum ama benim uzuvlarıma kramp girmemişti. Ben felç olmuştum… Tepeden tırnağa aşka batmıştım ama haberim olmamıştı…

Artık yer çekimi işlemeyecekti bana…

Ali Asafoğulları

ETİKETLER:
Ali Asafoğulları
Ali Asafoğulları
Ali ASAFOĞULLARI’nın şiirlerini okudukça kelimeleri ya da cümlelerin tesadüfen seçilmediklerini göreceksiniz! Bir mimar titizliğinde inşa edilmiştir her bir kelime. İmge, hayal gücü, duygu yerli yerindedir. Sözcükler arasındaki anlamsal bağlantılarda kopukluk göremezsiniz, ses görselliğine önem verir. Yurdagül ÖZAY
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.