Aşk ve Barış İki Yüzlü Bir Dünya | Nebih Nafile | Hayrettin Geçkin
Nebih Nafile / Hayrettin Geçkin’le Söyleşi
“benzer yanımız var ey Asi..
Çoruh’un mavi gözlüsü,
durgun akanısın sanki
ve benim yöremin insanı da
senin gibidir
senin gibi
dostu için ölür inan ki;
nasıl anlatayım başka?”
Başka nasıl anlatılabilir ki…
“Benzer Yanımız” şiirinde Ruhan Odabaş Ağabeyim seni, beni, onu… Anadolu insanının dostları için yeri geldiğinde ölebileceğini anlatmış dört dilde… Her paylaşımında sevginin en doruğuna ulaşabileceğiniz dostunuz, kentliniz Ruhan Ağabey aracılığı ile size ulaşmanın mutluluğu içerisinde sizi tanıyıp Antakya’daki dostlarla buluşturacağım.
Bu hafta, Şair-Yazar Hayrettin Geçkin’i tanıyacağız. “Nebih Nafile’yle Güneş Hepimiz İçin Kültür-Sanat-Edebiyat Söyleşileri devam etti.”
• Nebih Nafile: Çanakkale’yi gezmeyen, anlamayan, Atatürk’ü tam anlayamaz. Anadolu insanının yürek birliği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün müthiş stratejisi ile kazanılmış bir zaferidir Çanakkale. Emperyalizme geçit verilmediği yer olan Çanakkale’de yaşayan Artvinli Hayrettin Geçkin’i tanıyabilir miyiz?
• Hayrettin Geçkin: Sivas Katliamı’nın yıldönümlerinden birinde bir ile çağrılmıştım. Benden kısa özgeçmişimle, bir fotoğrafım istenmişti. Etkinlik sırasında da; “Bize gönderdiğiniz özgeçmişinizi kaybetmişiz, bu yüzden konuşmanıza kendinizden söz ederek başlamanızı istiyoruz” demişlerdi. İnsanın kendisinden söz etmesinin zorluğuyla ve biraz da gündeme uygun düşsün diye şöyle söz etmiştim kendimden:
Ben içinde her yaştan çocuklar taşıyan bir şairim
Ne zaman Madımak deseler kül kesilir oyuncaklarım.
Madem kendimden söz etmemi istiyorsunuz buna birkaç şey daha eklemeliyim. 1956 Artvin Şavşat doğumlu ve öğretmen emeklisiyim. Düşçü-gerçekçi, lirik-simyacı ve de şiddet karşıtı şair olmayı amaçlamıştım edebiyatla bağımı kurarken. Biliyorum ki yolum suyunkinden uzun. Eğer kitaba edebiyata ve sanata yönelebilirse, silahların arkasına sığınmış cesaretinden ve sürmekte olan ilkel iletişimlerinden kurtulup barış ve aşk yüzlü bir dünya kurabilir insanlık. Yeryüzü her düşünceden, her kültürden ve her renkten bir çiçek tarlasına dönüşebilir. Bu benim şiir ve dünya görüşümdür. 100’e yakın edebiyat ve sanat dergisinde şiirlerim ve şiir üzerine yazılarım yer aldı. Birkaç dergide yayın kurulu üyeliği yaptım. Ülke çapında düzenlenen Ruşen Hakkı, Enver Gökçe Şiir Ödülleri gibi düzenlemelerde jüri üyeliklerinde bulundum. 3 yıl süreyle Kocaeli Üniversitesi’nde şiir dersleri verdim. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptım. Yerli yabancı bazı antolojilerde ve ansiklopedilerde yer almaktayım. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiyim. Ve 6 yıldan beridir de Çanakkale’de yaşıyorum.
Çanakkale’yi yalnızca emperyalizme karşı mücadele verilen bir yer olarak düşünmüyorum. Burası aynı zamanda saltanata ve hilafete karşı mücadelenin de verildiği bir karşı duruş şehridir. Bir tarih denizi ve bir kültürler müzesi olan Çanakkale’de bugün Kaz Dağları’na musallat olmuş maden arama şirketlerine karşı da bir mücadele var. Ben o mücadelenin de içindeyim. Ağaçların, kuşların, sincapların, börtü böceğin, suların ve tarihin imdadına koşmaya çalışıyorum.
• Nebih Nafile: Türkçe öğretmenisiniz, şiir, yüreğinize ne zaman, nasıl bulaştı? Şiir anlayışınızı anlatabilir misiniz?
• Hayrettin Geçkin: Çocukluğumda köy evimize zaman zaman halk şairlerini konuk olurdu. Bu şairler evimize gelen komşularımıza çalar, söylerlerdi. Şiir serüvenimin bir kısmının buraya dayandığını söyleyebilirim rahatlıkla. Annemin mani ustası oluşu da bana şiir eşiği oluşturmuştur diye düşünmekteyim. Kuşkusuz öğretmenlerimin, okuduğum kitapların payı yadsınamaz. Nazım, Enver Gökçe, Ahmed Arif ve Hasan Hüseyin şiirleriyle buluşmamsa beni şiir yolculuğuna çıkarmaya yetti. İlk şiir denemem ilkokuldayken karnına kalem batırdığım bir arkadaşıma özür dileme mahiyetindeydi. Bu olay asıl bende bir yara açtı. O gün bugündür de yaralıyım ve şiir yazmaktayım.
Şiir salt duygu işi gibi gelmiyor bana. Biçim oyunları hiç değil. Olsa olsa bir duyarlılık işidir. Kuşkusuz dil içinde bir dil, bir üst dil ve öte dil işidir de aynı zamanda. Adil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya özlemi içinde değilseniz, geleceğin yapılan ve yaratılan bir şey olduğunu düşünmüyorsanız neyin şiirini yazacaksınız? Siz kimsiniz, nerdesiniz, öyle ya! Dolayısı ile bir şairin şiirlerinin toplamı söz ettiğim değerleri çağrıştırmıyorsa o şairin şiirlerinin toplamı bir eksiler ya da eksikler toplamından başka bir şey olamaz. Pablo Neruda gibi söylersek “şiir boşuna yazılmış olmayacak,” her şeyden önce.
• Nebih Nafile: Türkiye’de şiirin geldiği nokta nedir sizce?
• Hayrettin Geçkin: Türkiye’de şiir birikiminin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Dünya şiirinden de beslenerek büyük bir ırmak oluşturmaktadır modern şiirimiz. Şiir geleneğimiz de çok iyidir ayrıca. Yunus’a, Karacaoğlan’a, Dadaloğlu’na, Pir Sultan’a kadar uzanan ayakları var. Dünya şiirini etkilemiş Nazım Hikmet gibi şairler kendisinden sonra gelen şairlere salt izlek ya da model olmakla kalmamış, yeni açılımlara da yönlendirmiştir onları. Şiir dergilerinin şiirimizi beslediğini yadsıyabilir miyiz? Zaman zaman şiirin bittiği söylense de buna sadece gülünür. Birilerin çabası bu olabilir. Ancak insan var oldukça, başka türlü bir dünya özlemi insanın duyarlıklarından çekilmedikçe şiir de var olacaktır. Çünkü şiir en insani yanımızdır. Okudukça, düşündükçe, düş kurdukça, sorup sorguladıkça şiir de bitmez insan da.
• Nebih Nafile: Biraz kitaplarınızdan bahsedelim. Bugüne kadar kaç kitabınız yayınlandı?
• Hayrettin Geçkin: Ortak kitapları saymazsak bugüne kadar 8 tanesi şiir, biri de öykü olmak üzere toplam 9 kitAğabey yayınlandı. Bunlardan 2.kitAğabey Düş Lekeleri Başaran Şiir Ödülünü, 4.kitAğabey Suvakti Ergin Günçe Şiir Ödülü’nü ve son şiir kitAğabey Göze de Kemal Özer Şiir Ödülü’nü alan kitaplarım. Kitaplarım görünürde olmayanı görünür, bilinir olmayanı bilinir kılmayı da amaçlayan insan hallerinden geleceğe doğru bir yolculuk halidir diyebilirim. Kitaplarım hakkında sözü daha fazla uzatırsam utanırım.
• Nebih Nafile: Atvin’i, Artvin insanını sizden biraz anlatmanızı isteyeceğim. Yaklaşık 15 yıl önce Cavit Kaboğlu Ağabeyimin misafiri olarak Borçka’ya gitmiştim. Hasan Özışık dostla dört dilde türküler söyledik…
• Hayrettin Geçkin: Artvin insanı sıcaktır genel anlamda. Coşkulu ve dost canlısıdır. Arkadaşlıkları, dostlukları geçici olmaz Artvinli birinin. Emekçidir, emeğe saygılıdır. Ekmeğini taştan çıkarır yeri geldiğinde. Gelişmeye açık yanıyla da dikkat çeker her yerde. Yurt ve dünya sorunlarına karşı asla kayıtsız değildir. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin orada Artvinli biriyle yakın arkadaşlık veya dostluk etmiş birini bulursunuz. Bakın siz de benzer şeylerden söz ediyorsunuz. Vaktiyle bir ile, Eğitim- Sen’le ilgili bir ile toplantıya gitmiştim. Birkaç arkadaş konuşmacıydık. Özgeçmişlerimizin okunmasından ötürü Artvinli olduğum açığa çıkmıştı. Hiç unutmam, toplantı sonunda 2’si işçi, biri sağlık memuru ve 4 öğretmen oteldeki yerimin iptal edilip kendilerine konuk olmam için ısrar etiller. “Bir Artvinliyi otelde yatırmak ayıp kaçar” diye düşünmüşler. Vaktiyle Aydın’da bir arkadaşıma kiralık ev bulduk. Mal sahibi 3 aylık peşin, 2 aylık kira tutarında depozite verirsek kontrat yapabileceğini söylemişti. Olurdu olmazdı diye tartışırken adam benim nereli olduğumu sordu. Artvinliyim dedim. Hiç unutmam tartışma bitti. Adam arkadaşıma; “Git eşyalarını getir. Madem bir Artvinli devrede, peşin de istemiyorum, depozite de.” Adam Aydın’ın yerlisiymiş. Bir süre Artvin’de devlet memurluğu görevinde bulunmuş. Genelleme yapmak gerçeğin bir kısmını dışarıda bırakır. Buna asla düşmek istemem ama yine de Artvinlilerin karşılıklı ilişkiyi kârlı çıkmak üzerine kurmadıklarını söylemek isterim. Kendisine karşı haksızlık yapılmasını kaldırabilir de bir başkasına haksızlık yapmayı asla kaldıramaz bir Artvinli. Bu bağlamda saydığım ve sayamadığım pek çok özelliğinin nedenini inanıyorum ki Hatay gibi çok dilli, çok kültürlü yapısında ve kendine has coğrafyasında aramak gerek.
• Nebih Nafile: Teşekkür ediyorum. Son olarak, emekli bir eğitimci olarak öğrencilerimize, öğretmenlere, insanlığa diyeceğiniz birkaç sözünüzü paylaşmanızı isteyeceğim.
• Hayrettin Geçkin: İnsanı arayan ama işe kendisinden başlayan bir dünya sakiniyim. Ve insanlığın oğluyum ve de; ağaçların, kurdun kuşun, suların ve börtü böceğin kardeşi… Bir kova okuyan, bir damla yazan biri olduğumu da söylemeliyim. Şiir düşünme eylemidir bana göre. Düş kurma eylemi… Okuyarak insanlaşmadır. Bir arınmadır. Sözcüklerle sevişmek, yarınlarla yıkanmadır… Padişah fermanına karşı dağlardır şiir. Zaman zaman, sözcüklere daldır yüzünü, şiirden daha derin bir deniz var mı diye öğüt veririm kendime. Verilmeyecek hesabım yok. Binip Kafdağı’ndan atıma, yarın daha güzel olacaklar sattım düş fiyatına.
Sevgili Nebih Nafile, söyleşi için size, sizinle buluşmamıza köprü olan sevgili Ruhan Ağabeye ve okurlara çok ama çok teşekkür ediyorum. Aşk ve barış yüzlü bir dünya diliyorum herkese. Bu söyleşi aşkı, iyiliği ve şiiri birleştirme çağrısı olsun ölüme ve kötülüğe karşı…
• Güneş Hepimiz İçin: Kültür-Sanat-Edebiyat Söyleşileri..
Kaynak: Özyurt Gazetesi / Nebih Nafile 21 Nisan 2021