Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Anasından Emdiği Süt Burnundan Geldi! Deyimi | Aycan Dinç Bozok

15.05.2020
1.729
A+
A-
Anasından Emdiği Süt Burnundan Geldi! Deyimi | Aycan Dinç Bozok

“Anasından emdiği süt burnundan geldi” deyimini bilirsiniz.

Aslında bu sözün nereden çıktığını öğrenirseniz, çok acıklı ve vahşice olduğunu göreceksiniz.

Osmanlı İmparatorluğu’nun en iğrenç geleneğinden geliyor bu söz.

Padişahların, tahta çıkar çıkmaz etrafında ona rakip olacak ne kadar canlı varsa acımasızca yok etmesinden.

Osmanlı 1389’da başlayan kardeş katliamını 1603’e kadar 214 yıl kesintisiz ve sistemli devam ettirdi. Bu süre içinde tahta geçen padişahlar kundakta dahi olsalar, kardeşlerini büyük bir soğuk kanlılık ve vahşet duygusuyla katlettiler.

Öylesine bir katliamdı ki bu, sadece kardeşlerinin değil, kardeşlerinin karılarını, varsa çocuklarını, amcalarını, onların karılarını ve çocuklarını hatta babalarını öldürmeye kadar vardı iş.

Tarihin hiçbir döneminde kendi aile ve akrabasına bu derece bir vahşeti yasalaştırıp meşrulaştırarak sistemli hâle getiren bir başka hükümdarlık görülmedi. 

Dini çevreler kimi kez cılız itirazlar etseler de genelde bu katliamı ya görmezden geldiler ya da onaylayan fetvalar verdiler.

Ayrıca bu katliamı yapan padişahların bir kısmı da İslam Halifesi’dir.

Bu 214 yıl tarihe utanç yılları olarak yazıldı. 

Ama son bir vaka var ki, hepsinden daha vahşiydi.

29 yaşında tahta geçen 3. Mehmet (1595-1603), sadece 4’ü yetişkin olup, içlerinde daha henüz kundaktaki çocukların da bulunduğu 19 kardeşini tahta çıktığı günün gecesi boğarak öldürttü. 

Olay o kadar vahşiydi ki, kundaktaki şehzadeleri boğmaya giden cellatların bile ağladığı rivayet olunur.

Bunlardan birisi cellatların geldikleri o anda annesinden süt emmekteydi. Cellatlar, bu bebeğin minicik boğazına çöktüklerinde, az önce emdiği süt burnundan geldi. İşte “Anasından emdiği süt burnundan geldi” deyiminin kaynağı bu cinayettir.

Dört yaşındaki bir diğer kardeşi, cellatlar geldiğinde mısır koçanını dişlemekteydi. Sağır ve dilsiz cellatlara incecik sesiyle “Darımı yiyeyim, sonra boğun beni olur mu?” demişti, ancak buna bile müsaade edilmedi.

Bu çocukların anneleri, eşleri, olanların eşleri de aynı vahşetle ile öldürüldü. Hızını alamayan 3. Mehmet, öz oğlu şehzade Murat’ı da boğdurttu. 3. Mehmet 1603’te 37 yaşında obezitenin getirdiği sorunlar yüzünden öldü.

Yerine 13 yaşındaki oğlu I. Ahmet tahta geçti.

Aynı gün biat töreni yapıldıktan sonra 3. Mehmet’in tabutu cenaze namazı kılınmak üzere Ayasofya’ya götürüldü. Fakat, daha 13 yaşında bir çocuk olan oğlu I. Ahmet cenazeye katılmadı. Herkes şaşkındı Padişah yokken cenaze namazını nasıl kılacaklarını bilemediler.

Şeyhülislam, yanına birkaç kişi alıp padişahı davet etmeye gitti. İçeri girdikleri zaman, padişahı perdeleri çekilmiş bir odada ayakta bekler buldular. Şeyhülislam’ın, babasının cenaze namazını kılmak için yaptığı davetini şu sözlerle geri çevirdi:

“Taht sahibi olmak için 19 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam, babam da olsa katildir. Ben katil bir adamın cenaze namazını kılmam. Varın siz kılın ve defnedin.”

1.Ahmet, bu şahane protestosu ile yetinmedi ve 214 yıldır süregelen geleneği, kardeş katli denen vahşeti ve insanlık ayıbını da kaldırdı.

Osmanlı’nın torunlarıyız diyenler, bu gerçeğin açık açık anlatılmasını pek istemez.

Ama “Anasından emdiği süt burnundan geldi.” sözü bugün de kullanılmaktadır.

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.