Algos’un Gölgesinde | Aylin Tamakan Nergiz
Ahh be Algos!
Sığmıyorum geceye yine
kanım taşıyor kutsal kaseden dökülüyorum…
Kayıp bir şehrin hikayesinde yürüyorum
tenhalarında geziniyor şirazesi kaymış yüreğim
karanlık yutuyor gölgelerimizi
bazı şeylerin gölgesi bile ağır oluyor Sevgili-m…
Göğün bir ucundan bir ucuna köprü kuruyor yıldızlar
kıldan ince kılıçtan keskin.
Bir günaha yelken açıyorum köprüden aşağı
sislerin içinden kıyametine yürüyorum selametle…
İyice bastırıyor gök kubbe üzerimden ve döktüğüm tüm günahlarım can buluyor gözlerinin ateşinde.
İçindeki incileri dışarı çıkarmaya çalışan bir istiridye gibi aralanıyor gönlümün kapıları yine eli kulağında kalbimin
ateşten bir ırmak gibi döküldü dökülecek katre-i ummana.
Aşinası olmadığım bir düş bu Algos ama aşinası olduğum ruhunun deryasında kayboluyorum.
Beklemeyi ve alışmayı bilemedik Sevgili-m!
Ahh be Algos!
Özledim…
Gülüşünü özledim, dudak aralarından sızan gülüşlerini öpmeyi
sonbaharın sararıp kızıllaştığı cüzzamlı bir cuma ertesi
zehirli bir gecenin büyüsünde
dudaklarının dudaklarımda kabuk değiştirmesini özledim.
Olympus’un dağlarından gökyüzüne doğru hızla akan bir nehir gibi taşarken özlemim
kanatları ıslanmış küçük bir kuş gibi çırpınıyorum göğün kafesinde.
Söylesene Sevgili-m!
Gök kubbenin patlamasına ramak kala
üzerime beyazını biçerken Ay,
örter misin gecemi nefesinle
durdurabilir misin zamanın sesini?
Hee Algos, kucaklayabilir misin özlemimi?