Akut Gönüllüsü ve Tiyatro Oyuncusu Nuray Şanlısoy Röportajı | Ayşegül İnceoğlu
Nuray Şanlısoy’un başarı öyküsü.
Düzenleme; Yusuf Dinç ve Nuray Şanlısoy
Sefaletten zirveye, tırnaklarıyla kazıyarak yükselmiş bir Cumhuriyet kadını Nuray Şanlısoy’un Megaplus Dergisi Yazarı Ayşegül İnceoğlu ile yaptığı röportaj;
Ayşegül İnceoğlu; Sayın Nuray Şanlısoy, dişiliğini şefkat ve emeğiyle yüceltmiş, yoz ve hoyrat ellerin, dillerin altında yaşama direnmiş bir kadınsınız. Sizi sayfamda ağırlamaktan gurur ve mutluluk duyuyorum. Okurlarımızın sizi tanıması adına kendinizi tanıtır mısınız?
Nuray Şanlısoy; 1956 yılında Denizli Acıpayam, Karahöyük köyünde doğdum. Ben 7 yaşında iken, köyümüzden göçüp Denizli’nin varoş bir mahallesine taşındık. O zamanlar halam, amcam ve biz aynı sokakta ikamet ediyorduk. 10 yaşına geldiğimde, annem ikiz kardeşlerimi dünyaya getirdi. İkizlerimiz 6 aylıkken doktorun verdiği yanlış göz damlası nedeniyle annemin göz pınarları kurudu ve tam 28 yıl kör olarak yaşadı.
Sokak çeşmesinden su taşıyarak, gaz lambasının ışığında bir göz odada yaşadık. Babam inşaat işçisiydi. Ben 10 yaşında gözü görmeyen bir anneye ve ikiz kardeşlerime bakarken ortaokula da devam ediyordum. Çocukluğumu hiç yaşayamadım. Okuldan gelince yemeği yapıyordum. Su ısınıncaya kadar ikizin biri, malzemeyi koyduktan sonra öteki sırtımdaydı.
Küçük yaşta sırtıma yüklenen onca sorumluluk ve imkânsızlıklara rağmen okulda çok çalışkan bir öğrenciydim. Ortaokul sonlarına doğru bir gün, bizim evin sofasında halamın kızıyla ders çalışırken, karşı evin penceresinden bana bakan birini gördüm. Bana bakmasına sinirlendiğim için, boş bulundum ve halamın kızına “karşıdaki oğlan bana bakıyor” dedim. Sinirle söylediğim bu söz, hayatımın akışını değiştirdi. Halamın kızı, kıskançlığından olsa gerek, annesine gidip ”Nuray karşıdaki oğlana bakıyor” diye söylemiş. Halam da, anneme gelip ”senin kız karşıdaki oğlanla bakışıyormuş” demiş ve annemi bana karşı doldurmuş. Halamın iftirası ile başlayan süreç, o gün camdan bakıyor diye şikâyet ettiğim kişi ile evlendirilerek bitti.
Ayşegül İnceoğlu; Yani olanın tam tersini söylemiş…
Nuray Şanlısoy; Evet… Annem zaten çok tutucu bir insandı. Bana atılan iftiraya inandıktan sonra, baskılarını arttırdı ve bana daha bir şüpheyle bakmaya başladı.
Ortaokulu bitirdikten sonra, Denizli Lisesine başladım. Bir gün amcam geldi “bu kız okula gitmeyecek” dedi. Okuldan alındım ve okuldan alındıktan 3 ay sonra, ders çalışırken bana bakan komşumuzun oğluyla zoraki evlendirildim…
Maalesef, bizim ailenin kaderi hep böyle… Annem 13 yaşındayken, babam tarafından kaçırıldıktan sonra, benden 4 yaş büyük ablam da ailemizin kararlarında söz sahibi olan amcamın baskısıyla 13 yaşında evlendirilmiş.
Ayşegül İnceoğlu ; Peki kaç yaşındaydınız evlendirildiğinizde?
Nuray Şanlısoy; 14 yaşındaydım.
Ayşegül İnceoğlu ; Evlendikten sonra?
Nuray Şanlısoy; Eşim, toplumdaki cehaletten nasibini almış, ortalama bir erkek gibi şiddete meyilliydi. Evliliğimin ilk yıllarını şiddetle, yoksullukla mücadele ederek geçirdim. Gözleri görmeyen ve bakıma muhtaç annemle aynı sokakta oturuyorduk. 16 yaşındaydım. Annemin isteği üzerine, komşumuzun evine vaaz vermeye gelen hocaları dinlemeye gidiyorduk. O zamanlar farkında değildim ama tıpkı kuru bir yaprak gibiydim, rüzgâr nereye esse oraya savruluyordum. Evde görmediğim ilgiyi orada görünce aldandım ve göstermelik sevgiyle dolu o vaazlardan bir süre sonra kendimi tarikat evinde buldum. 7 yılım ölüm ilahileri okuyarak, hocanın asistanlığını yaparak, oradan oraya 150 kişilik özel zikir evlerinde, kara çarşaf içinde geçti. Ama özgür ruhum o durumu bir türlü kabullenemedi.
Ayşegül İnceoğlu ; Gerçekten çok küçük yaşta yetişkin sorumluluğu, yoksulluk, iftiraya uğrama, okuldan alınma, çocuk gelin olma, şiddet, tarikat derken her şeye maruz kalmışsınız. Peki, nasıl kurtuldunuz?
Nuray Şanlısoy; Zamanla… Eşim 30 yaşında askere gittiğinde oğlumun biri 12, biri 6 yaşındaydı. Bakkala borçluyum diye bakkalın bir ekmek vermediği, zengin komşuların beni temizliğe çağırdığı günlerden geçtim. Yoksulluk günlerimde, kapılarına gidip bir bardak şeker, yağ istemediğim komşularımın bu tavrı çok üzücüydü.
Çok gücüme gidiyordu bu durum. Kabullenemiyordum. Düşündüm ve böyle gitmez dedim. İşte o zaman çalışmaya karar verdim.
Ayşegül İnceoğlu ; Çok şükür demek istiyorum burada…
Nuray Şanlısoy; 1985 yılında Maliye Bakanlığı sınav duyurusunda, ilkokul ortaokul mezunu; hizmetli, aşçı, şöför ve lise, üniversite mezunu memur alımı yapacağını duydum. Sınava katıldım ve 3500 kişi içinden sınavı ikincilikle kazandım.
Ayşegül İnceoğlu ; İçinizde kalan o okuma isteği, azmi…
Nuray Şanlısoy; Evet. Bir de öfke. Eşimin Denizli Lisesi gece bölümüne gittiği zamanlar ona yardımcı olmam da çok şey kattı bana. Onun ders kitaplarını okumam, onun ödevlerini yapmam kendimi geliştirmeme neden oldu.
Ayşegül İnceoğlu ; İş hayatınızdan bahsedelim biraz…
Nuray Şanlısoy; İlk görev yerim Defterdarlık yemekhanesiydi. 1,5 ayda hayatım boyunca hiç yıkamadığım kadar tabak, tencere, kazan yıkadım. 1.5 ay sonra vergi denetmen bürosuna aldılar beni. Çalışmaya orada devam ettim. O arada liseyi bitirmek istedim ve ticaret lisesine kaydımı yaptırdım. Ben hem mesaiye kaldım, hem de benden yaşça küçük gençlerle dershaneye gittim. Derken, liseyi bitirdim. Bu arada Vergi Denetmenler Bürosunda çalışırken Vergi Mevzuat kitaplarını da okuyordum. Liseyi bitirince beş arkadaşımla birlikte adımıza kadro istendi. Yardımcı Hizmetler Sınıfından, Genel İdare Sınıfı kadrosu ile Vergi memuru oldum. Memuriyet hayatımı çok başarılı bir memur olarak tamamladım. Daha sonra da girdiğim üniversite sınavı ile Açık Öğretim Fakültesi lisans mezunu oldum.
Ayşegül İnceoğlu ; Peki çocuklarınız…
Nuray Şanlısoy; Bugün gurur duyduğum “ne güzel evlatlar dünyaya getirmişsiniz” dedirten iki tane hazinem var.
Ayşegül İnceoğlu ; Kıymetinizi biliyorlardır mutlaka…
Nuray Şanlısoy; Biliyorlar. Evlendiler. Denizli’deler. Eşimin ölümünden 3,5 ay sonra ben tayinimi İzmir-Seferihisar’a isteyip buraya yerleştim.
Ayşegül İnceoğlu ; Radikal bir karar olmuş…
Nuray Şanlısoy; Seferihisar bana çok güzel kapılar açtı. Çok kötüydüm ilk geldiğimde. Eşim, ölüm döşeğinde geçmişte yaşattıklarından dolayı özür dileyip helallik istedi. Açıkçası dilimde etsem de, kalbimde edemedim. Öleceği gün akşam “kalma buralarda, nereyi istiyorsan oraya git” dedi.
Ayşegül İnceoğlu ; Ve siz de öyle yaptınız. Bizler de sizi tanımış olduk.
Nuray Şanlısoy; Seferihisar’a gelince hafta sonları doğa yürüyüşü grubuna katıldım. Bütün köylerini görme şansım oldu. Bu yürüyüşlerde, halen AKUT Ekip lideri olan kişiyle tanıştım. Kuruluş aşamasını tamamlayan Yarımada AKUT ekibinin, en eski gönüllüsüyüm. Arama kurtarma, enkaza girme, delici, kesici, kırıcı tüm alet eğitimlerini aldım. Kamplara katıldım. İlk yardım sertifikamı aldım. Tesadüfen bir ay sonra iki arkadaşımın boğazlarına kaçan cisim nedeniyle hayatlarını kurtardım. 2015 maliyeden emekli oldum, ama AKUT hâlâ devam ediyor.
2011 yılında meydana gelen Van depreminde, ilçemizde depremzedeler için kamp açıldı. Kaymakam beyin isteği ile, İlçe Afet Bürosu Başkanlığına getirildim. Toplam 34 aile ve 128 kişiyle kampta 9 ay görev yaptım. Çocuk, kadın ve yaşlıların ihtiyacı olan bezler için bu konuda üretim yapan firmalara yazı yazdım. Bu isteğime, İsviçre merkezli bir firma olan ONTEX firması piyasada CAN BEBE olarak satılan ürünlerden çok miktarda gönderdi.
Depremzedeler gittikten sonra da Seferihisar Belediyesi ile işbirliği içinde 5 yıl boyunca ihtiyaç sahiplerine bu ürünleri dağıttım.
Ayşegül İnceoğlu ; Ya emeklilik sonrası?
Nuray Şanlısoy; Korolara katıldım. Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı seçildim. Yaşlı kadınlarla ilgili proje yaptım. Sonra, Ürkmez Kadın Tiyatrosuna girdim. Yılın En Başarılı Anadolu Tiyatrosu seçildik.
Ayşegül İnceoğlu ; Sizinle 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele gününde tanıştık. Yüzünüz makyajla yaptığınız morluklar içindeydi. ”Kadına Şiddete Hayır” diyordunuz…
Nuray Şanlısoy; Ülkemizde kadın olmak, özellikle yalnız kadın olmak çok zor. Ben sıfırdan bir hayat kurdum. Bunun sıkıntısını çektim ve halen de çekiyorum. Karşı komşu eve geleni gideni gözetliyor… İp üstünde yürüyen cambaz gibisin. Kendini dedikodulardan kollamak zorundasın. Ben insanları kadın erkek diye hayatım boyunca ayırmadım. Kendimi 37 yıl boyunca çocuklarıma, sonra işime, şimdi de yardıma ihtiyacı olan insanlara adadım. Evli çiftlerin evine gidemiyorsun mesela. Kadın kıskançlığı denen bir şey var. Sen ne kadar iyi niyetli de olsan, sonuçta bekarsın. Her şeyin altında bir şey aranması beni çok rahatsız ediyor.
Ayşegül İnceoğlu; Biz kadınlar çok güçlüyüz aslında. Yeter ki bunun farkında olalım diyorum ve son olarak genç kızlarımıza kadınlarımıza ne demek istersiniz…
Nuray Şanlısoy; Ben kızlarımızı kadınlarımızı ezilen, ikinci üçüncü sınıf vatandaş olan, biat eden, erkeklerin arkasına sığınan aciz insan olarak görmek istemiyorum. Biz kadınlar gerçekten çok güçlüyüz. Erkekleri de biz dünyaya getiriyoruz. Kadın varsa, dünya var. Aman paşam, prensesim ayrımı yapmadan büyütelim çocuklarımızı. Önce insan olarak görmeliyiz, eşitiz. Bu dünyadan gittiğimde çevreme faydalı işler yaparak, arkamdan “iyi insandı” dedirtmek istiyorum sadece.
Ayşegül İnceoğlu; Ben de Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ile bu yazımı tamamlamak istiyorum.
Sevgiyle…
“ İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça öteki yarısı göklere yükselebilsin.”
Kaynakça: https://megaplus.com.tr/nuray-sanlisoy-sifirdan-bir-hayat-kurdum-5010
* * *