Acemi Ellerim | Yılmaz Pirinççi
Gülkurusu tenine düşüyor gece.
Teninde beşinci mevsimi ömrümün…
Yıldız kayması bir baş dönmesi sarhoşluğun…
Yıllara sığmayan hasretinin kekre tadı dilimde
Ahh acemi ellerim
Parmak uçlarıma düşen o sarhoşluk Nasıl bir tılsım bu, büyülü bir tütsüden yayılan
Dilim, dudağım pusulasını şaşırmış, seyir defteri olmayan bir gemi gibi.
Hep aynı anaforun etrafında dönüyor.
Sırtında
Yılların hasreti. Omuzlarında hınca hınç kederlerine düşen öpüşler
Kulağına fısıldıyorum en masum hasretleri
Yüzüme dönen yüzünün aydınlığında eriyor nefesim.
Çocukluk ağzımızda kalan bir akide şekeri dudaklarından ruhuma yayılan
Sonrası,
Afrika yüzüm,
Bir ömürden devşirilmiş yoksunluk hezeyanı.
Ellerinde bitiyor saçlarımın yetim kalmış yalnızlığı.
Kutsal kaseyi dolduran cennet pınarları ruhunun imbiğinden süzülen
Damarlarımda ateşe yürüyen bir isyan dalgası…
Yana yana büyüyor.
Yüzümü kutsuyorum mabedinde.
Cennetten sunulmuş armağanlar genzimi yakıyor.
Sende saklıyorum o en savunmasız yanımı
Gözlerim gözlerinde bakıyor dünyaya.
Dudaklarım seninle değiyor bütün seslere.
Birden bir gök gürültüsü
Depremler.
Volkan selleri…
Seriliyorum ayak uçlarına.
Soluğumda kokun.
Kendime saklıyorum adını
Yılmaz Pirinççi
…