Kar Kıskançlığım / Fatma Işıkkaya
Bilenler bilir. Kimsenin parasını, mal varlığını, yeteneklerini, başarılarını kıskanmam. Bilâkis gurur duyarım. Ama şu kar yağan yöreler yok mu kar yağan yöreler. Ve tabii oralarda yaşayanlar. Kıskançlıktan çatır çatır çatlatıyorlar beni.
Deli miyim neyim anlayamıyorum. Herkes güneşi, denizi sıcak havayı, sıcak kumları sever de ben elimden gelse oniki ay kış mevsimini yaşayacağım. Şöyle yakıt parası düşünülmeyen, güzel ısıtılmış bir ev olsa ve kış hiç bitmese. Kesinlikle bıkmam, şikâyet etmem.
İklim değişiklikleri kapımıza alacaklı misâli dayandığından beri yaz mevsimini hiç sevmiyorum da bahar aylarını severim aslında. Canım sokaktan eve girmek de istemez ama ille de kış da kış diye tutturur yüreğim. Mevsim dokuz ay sonra görüşmek üzere diyerek veda hazırlıklarına başlayınca Beni bir hüzün alır ki sormayın. O kalın kazakları, kabanları, atkı ve bereleri bırakmak zulüm ötesi zulüm gelir.
İlk hatırladığım kar, babamın görevi dolayısıyla bulunduğumuz Afyon’da, evimizin pencere demirlerinin kıvrımlarında konuşlanmıştı. Sanırım iki, üç yaşlarındaydım. Aklımda yalnızca bu kadarı kalmış Yerlerdeki karları hiç hatırlamıyorum.
4-5 yaşlarımdayken Van’daydık.. Asıl karın tadını orada çıkarmaya başladım. Bir yağardı, bahara kadar hiç erimezdi. Sabah uyanıp heryeri bembeyaz görünce Benim keyfime, çocuk yüreğimdeki mutluluğa diyecek olmazdı. Bazen de günün herhangi bir saatinde başlar, lâpa lâpa yağardı. Karın yağışını, yerlerin beyaza bürünüşünü sobamızdaki odunların çıtır çıtır Yanarken seslendirdiği muhteşem müzik eşliğinde, sıcacık evimizin penceresinden izlemenin tadına doyamazdım. Babam bana sapının ucunda mavi kuş bulunan kırmızı bir şemsiye almıştı. Ailemin uygun gördüğü saatlerde şemsiyemi açar, hafif hafif atıştıran kar altında, evimizin önünde dolaşırdım. Eldivenli de olsa donan ellerime aldırmadan yerdeki karları mıncıklamaya bayılırdım. İzin verilmediğinden üzerinde yatıp yuvarlanamadım hiçbir zaman.
Ve üç yıl yaşadığım, ağlaya ağlaya ayrıldığım âşık olduğum Ankara’mdaki karlı günler. Orada da kış boyunca kalkmazdı kar. Ama Van’daki kadar tadını çıkaramadım. Çünkü bir kardeşim vardı artık ve çok küçüktü, karlı günlerde dışarı izni yoktu. Pencereden beni görünce ağlamaya başlıyor, çâresiz ben de eve çağrılıyordum. Kızmalarımın, isyanlarımın da faydası olmuyordu. Ya o gündüz uykusundayken, ya da okula gidip gelirken haşır neşir oluyordum canım karla.
Sizlere tuhaf gelecek. Bana da geliyor açıkçası. Karda oynadım, zıpladım, avuçladımda arkadaşlarımla kartopu oynayamadım., kardanadam yapamadım, kızakla da kayamadım. Korumacı ailelerimizin yüzünden hiçbirimiz yaşayamadık bu muhteşem keyifleri. Kartopu oynarsak üzerimiz ıslanır, hasta oluruz, kızakla kayarsak düşer biryerlerimizi kırarız korkusu. Kardanadam yaparsak da şapkası, atkısı, havuç burnu, kömür gözleri, elindeki süpürgesi. Hayat gailesinden, evişlerinden bunalmış hangi anne verecekti bunları çocuğuna?… İçimde ukte kaldı hepsi. Arkadaşlarımın da kaldı mı bilmem.
Yerleşmek üzere İzmir’e gelişimizle birlikte sevgili karlarıma ömürlük elveda.
En son 2016 yılında Türkiye Emekli Astsubaylar Derneğinin düzenlediği Uludağ gezisinde buluştum sevdamla. İlerlemiş yaşımda kimse karışamadığı için de yattım, yuvarlandım, avuçladım, yüzüme vuran serpintinin doyasıya tadını çıkardım ve sıkça da ağladım neden kar yağan bir şehre yerleşmedik diye.
Diyeceksiniz ki, bu kadar çok seviyorsan git, Eskimo’larla yaşa. Oralarda doğalgazlı, sıcacık sobalı evler yok ki. Üstelik vücudu sıcak tuttuğu gerekçesiyle çiğ fok eti yiyorlar, kestikleri hayvanın kanını içiyorlarmış. Kimbilir başka neler yiyip içiyorlar. Normâl şartlarda bile yemek konusunda son derece uyuzum. O ortamda açlıktan geberirim vallahi.
Öyle ya da böyle. Ben kış ve karcıyım arkadaş. Kar yağan yörelerde yaşayan facebook arkadaşlarıma sesleniyorum. Her defasında an îtibârıyla kar yağmaya başladı diyerek kartpostallık manzaralar paylaşıp durmayın. Karlı bir günden günaydın diyerek de paylaşım yapmayın. İyi ki yörenizde kar yağıyor. Ne diye nisbet yapıyorsunuz?… Ben burada çatır çatır çatlıyorum kıskançlıktan. Hele sizlerde kar yağarken İzmir’de güneş varsa. İfrit oluyorum. Artık kar uzun kalmıyor hiçbir yerde. Ooohhh canıma değsin. Bensiz bensiz yaşar mısınız bu keyfi.
Ne yapsam?… Kuzey ülkelerine mi göçsem?… Oralar da iklim krizinden etkileniyormuş. Hiç yağmadığı bile oluyormuş. Üstelik Anıtkabir yok, Mevlana türbesi , Çanakkale şehitliği, güzeller güzeli al bayrağım yok. Daha olmazsa olmazımm neler neler yok. İzmir’de de kar yok. Beni ömrümün kalan kısmını geçirmek üzere kar yağan biryerlere götürün. Ülkemin dışında olmasın ama.