Dününü Arayanlar | İbrahim Uysal
Öyle bir ülke olduk ki, sabah kalkıp kendi kendimize bir program yapıp günü geçirme olasılığınız artık yok.
Evinizden çıktınız yol boyunca yürüseniz bile artık eskisi gibi bir “merhaba” diyeceğiniz insanların sayısı gittikçe azalıyor.
Evlerde televizyon, telefon, mutfak ve günlük yaşam konforu arttı ama sanki huzur, güvenlik ve sevgi pılını pırtısını topladı gitti.
Doğal ortamda yaşayan canlılar bile doğduktan, yumurtadan çıktıktan sonra belli bir dönem yaşama uyum süreci geçirir yuvalarında; daha sonra da herkes yoluna gider.
Bu ülkede gidilecek yollar bile kalmadı neredeyse!..
Eğitim ve bilgi yaşamın en temel değeridir. Bu da aileden başlar, sonra okullar buna katkı sağlarlar. Sosyal yaşamın içinde oldukça çevreden alınan bilgi ve deneyimler de yaşamı kolaylaştıran, güzelleştiren ögeler, değerler olur.
Peki bu değerler nelerdir:
TOPLUMSAL DEĞERLER sevgi, saygı, hoşgörü, özgürlük, adalet, eşitlik, kardeşlik, yardımlaşma, doğruluk, çalışkanlık, misafirperverlik, şefkat ve merhamet sahibi olmak olarak özetleyebiliriz.
Bu değerler aynı zamanda kültürel bir mirastır, bu mirasa sahip çıkmak yeni nesillere ulaştırmak da toplum içinde yaşayan bireylerin en önemli görevidir.
Toplum içinde yer alan ailenin de bir değerler bütünü vardır.
Aile yaşamının önemli değerleri ise sevgi, saygı, güven sadakat, fedakârlık gibi ögeleri sayabiliriz.
Sıra Yurttaşlık değerlerine gelince olay biraz değişir ama bizim ülkemiz de özgür ve demokratik bir ülke olduğuna göre, bu değerleri de çağdaş ülkeler statüsünde saymak gerekecektir.
İnsan Hakları, Yurttaşlık, Demokrasi, açık fikirlik, adalet, arkadaşlık, dostluk, eşitlik, paylaşma, sevgi, aile birliğine önem verme, duyarlılık, güven, sabır, sorumluluk, saygı ve özgürlüğü, çağdaş yurttaşlık değerleri olarak saymak gerekir.
Toplumu birleştiren ve bir arada tutan temel değerleri yukarıda saydık ama burada unutulmaması gereken bir başka değerler de vardır: onlar da inanılan dinin kutsalları, yaşanılan vatan parçası, millet, bayrak sevgisi, ortak tarih bilinci ve kültür anlayışıdır.
Bir ülkenin güzel ve yaşanılır olması için bu değerler önemlidir. Peki, bu değerler ve bilgiler nereden ve kimden, nasıl öğrenilecektir.
İşte burada DEVLET, Millet ve Aile bağlamında eğitim ve terbiye gündeme gelmektedir.
Geleneksel toplumlarda aile büyükleri ve toplumun yaşlı önderlerinin rolü hem bireylerin eğitilmesi açısından hem de birlik ve beraberliğin uyum içinde sağlanması için büyük görevler düştüğü gibi devletin yönetim kademelerine de çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bütün bunlardan sonra özellikle ülkemizde ve toplumda yaşanılan son saçma sapan olayları bu bilgi ve değerler açısından değerlendirmek gerekirse, şu soruyu sormak gerekir.
Binlerce yıllık ortak tarihi ve kültürü olan bu topraklarda yaşayan insanların özellikle ikinci milenyum ile birlikte yaşadığı bu saçma sapanlık ve tutarsızlıkları ne ile ve nasıl değerlendireceğiz.
Sayılan değerleri öğretmesi ve yaşamda tutması gereken devlet, aile ve toplum gibi yapılar neredeler, bu yaşananları nereye, nasıl koyup değerlendireceğiz.
Bu devlet nerede?
Aileler kendilerine verilen yüzlerce, binlerce yıllık yıllık bilgi ve deneyimleri ne yaptılar; yaşananları çağların, zamanın değişmesi olarak açıklamak doğru olmaz.
Tamam feodal toplumdan kapitalist topluma geçiş oldu ama bu ekonomik alt yapı anlamında olmuştur. Bir takım toplumsal roller ve durumlarda değişiklikler olabilir ama saygı, sevgi ve güven duygusu, ahlak öyle duruma göre değişecek şeyler değildir.
Üretim ilişkileri ve tarzı değişiyor, dolayısı ile bu yeni bir sosyal ve toplumsal yapıyı zorlayacaktır eyvallah ama ahlak, sevgi, saygı ve güveni değiştirecek ne oldu ki!..
Burada “Altyapı, üst yapıyı değiştirir” denilecek bir durum da yoktur.
Önce bireyler seçmen olarak, sonra aileler, toplum ve millet, üst yapıda da devlet, kendini sorgulamalıdır.
Yoksa bu yol, gittikçe çıkmaz sokağa doğru gitmektedir.
“Çıkış yok” levhası tünelin girişindedir.