Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Dayanışmanın Güzelliği | Erhan Tığlı

Dayanışmanın Güzelliği | Erhan Tığlı

        Dayanışmak dayanmak sözcüğünden türemiştir. Dayanmanın kökü de dayamaktır. İşini bilen kişiler sırtlarını amcaya, dayıya dayarlar. Saygısızlar da ayaklarını masaya dayayıp otururlar. Nelere dayanmayız ki! Ama atalarımız, “Duvara dayanma, yıkılır; insana dayanma, ölür” diyerek başkalarına dayanmanın çıkar yol olmadığını dile getirmişlerdir. Ayrıca hazıra dağ dayanmaz, hazır yiyiciler gün gelir aç kalabilirler. Herkes açlığa dayanamaz. Kötü duruma düşmüş kişileri de görmeye dayanamaz, hemen başka bir kanala geçeriz! Dayanamayacağımızı, “Buna can dayanmaz” diye belirtiriz. Şeyh Galip, bir şiirinde, “Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenara düştü/ Dayanır mı şişedir bu reh-i sengsare düştü” diyerek, gönül gemisinin kırılıp kenara düştüğünü, yani gönlünün çok kırıldığını anlatıyor. Şişedir bu, taşlı yola düşünce dayanır mı, diye soruyor…

Bir şarkıda şöyle soruluyor:

“İki gemi yan yana; haylayabilir misin,

Yârim benim sevdama dayanabilir misin?”

Süavi Süalp adlı mizah yazarımız yazılarıyla geçinmeye çalışan bir kişiydi. Bu konuda o kadar çok darbe yemişti ki… Ama o bütün bunlara dayanmaya çalıştı. Hatta son kitabının adını, “Gene İyi Dayandık” koydu ama bir süre sonra dayanamadı, yaşlılığın tadını çıkaramadan bu dünyaya veda etti. Ben de sevginin, saygının yok olmaya başladığı bu dünyanın durumuna dayanamadım ve aşağıdaki taşlamayı yazdım:

“Aydın’dan çıktım yayan

Ne seven var ne sayan

İş başa düştü artık

Dayan dizlerin dayan!”

  1. İlhan’a göre bu dünya bir kurtlar sofrasıdır, orada koyunların, kuzuların yaşama hakkı yoktur, kurt kanunu hüküm sürer. Bir görüşe göre, insan insanın kurdudur. Atalarımız toplumsal dayanışmanın önemini vurgulamak için, “Sürüden ayılanı kurt kapar” demişlerdir.

Konuşmalarımızı bir düşünceye, bir görüşe dayanarak yapmalıyız, yoksa inandırıcı olamayız. Borcunu zamanında vermeyenlerin kapısına alacaklı dayanır. Bir eşya, bir mal alırken ne kadar dayanacağını düşünürüz, dayanıklı tüketim mallarından almaya çalışırız. Milas Kundera’nın çok beğenilen eserinin adı “Var olmanın Dayanılmaz Hafifliği” adını taşır. Dayanılmaz durumu, “Bıçak kemiğe dayandı” diye açıklarız. Orhan Veli Kanık, “Gelirli Şiir”inde nelere dayanamadığını bakın nasıl anlatıyor:

“İstanbul’dan ayva da gelir nar gelir

Döndüm baktım bir edalı yâr gelir

Gelir desen dar gelir

Gün aşırı kapıma alacaklılar gelir.

Aman aman dayanamam

Bu iş bana zor gelir!”

Haksızlıklara dayanamayız ama bunu başkalarıyla paylaşacağımıza, kendi kendimize söylenerek, homurdanarak dile getiririz. Söz gelişi, bir sürücü arabasına fazla yolcu alır, herkesi sıkıntıya sokar, buna ses çıkarmadığımız gibi tepki göstereni desteklemez, aman başım belaya girmesin diye susar, onu yalnız bırakırız. Bu eylemimiz(!) hemen her yerde ortaya çıkar. Batılı toplumlar gibi dayanışma gücümüz yoktur. Oturduğumuz apartmanda herkesi rahatsız eden kişi hakkında imza toplamak, imza toplayanları desteklemek işimize gelmez. Hatta vatandaşlık hakkımızı bile korumayız…

Kimi zaman karşımızdaki bizi öyle kızdırır ki, dayanamaz, yapmamamız gereken şeyler yaparız, cinayet bile işleriz. Trende bir yolcu üçüncü mevki bilet almış, gitmiş birinci mevkiye oturmuş, üstelik herkesin gelip geçeceği yere kocaman bir bavul koymuş. Biletçi ona buradan kalkmasını söylemiş ama bizimki oralı bile olmamış. Tartışmaya başlamışlar. Biletçi kızmış, “Hem biletinin bulunduğu mevkiye geçmiyorsun, hem de yol üstüne kocaman bir bavul koymuşsun. Mademki öyle, ben de bu bavulunu pencereden dışarı atarım” demiş ve dediğini de yapmış. Yolcu biletçinin boğazına sarılmış, “Katil! Oğlumu öldürdün” diye bağırmış. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak budur işte!

Onurumuza dokunacak sözler karşısında da soğukkanlılığımızı koruyamayız.

Ünlü tiyatrocu Bedia Muvahhit, bir partide sosyetik bir bayanla karşılaşmış. Bayan kırıtarak, “Ben de bir zamanlar sizin gibi tiyatrocu olmak istemiştim ama babam orospu olursun diye kabul etmedi” diye konuşmuş. Ünlü tiyatrocu dudaklarını büzerek sormuş:

“Peki sonra ne zaman oldunuz hanımefendi?”

Yaşlılar bastonlarına dayanarak yürümeye çalışırlar. Hepimizin dayanağı dost ve arkadaşlarımızdır. Arkadaş sözcüğünün dayanmakla ilgili bir söz olduğunu biliyor musunuz?

Eski Türkler, düşmanlarıyla savaşırken arkalarını bir taşa dayarlar, o taşa dayanarak arkalarını güven altına alırlarmış. Buradan önce arka-taş, daha sonra da arkadaş sözü ortaya çıkmış. İyi arkadaş taş gibi arkamızda durur, bize davranışlarıyla güven verir, “Korkma, arkanda ben varım” der. Bir yakınımız ya da çok sevdiğimiz bir kişi öldüğü zaman bu acıya dayanamayacağımızı sanırız. Dost ve arkadaşlarımızın tesellileri zamanla bu acımızı hafifletir, küllendirir. Bu dayanışmayı keşke her yerde gösterebilsek!

Dayanışma uygarlıktır. Dernekler, sendikalar, partiler, örgütler dayanışma amacıyla kurulmuşlardır ama bizde başa geçme, öne çıkma hırsı yüzünden en iyi dostlar bile birbirlerine girerler, bölünürler, çeşitli gruplara, fraksiyonlara ayrılırlar, savaşırlar…

Bu durum edebiyatta, yazarlar arasında da görülür. Ödül kazanan kişi karalanmaya, değersiz kılınmaya çalışılır. Gruplaşmalar başlar. Bir grubun üyesi ağzıyla kuş tutsa dahi karşı grup üyelerine yaranamaz ama kendi grubundan abartılı övgüler alır. İnternette blog yazarları arasında da görülüyor bu durum. Yazılar okunup tarafsız yorumlar yapılmıyor. Kişi kendi arkadaşlarının desteğiyle ön plana çıkıyor. Reklâm yapma gücü ve fazla arkadaşı olmayan blokçu ne kadar güzel yazılar yazarsa yazsın, hiç sözü edilmiyor. Blog yöneticilerinin bu duruma bir çare bulmaları, yazıları değerlendirip okuyuculara tanıtması, duyurması gerekir. Küçük yarışmalar, teşvik edici önlemlerle bu haksız rekabete dur denilebilir.

Dayanışmaz; el ele verip aydınlığa koşmazsak, dayanışmanın verdiği güçle coşmazsak ve de iyileri, güzelleri yalnız bırakırsak, dertlerin paylaşmazsak nasıl meydan okuyabiliriz kötülere, çirkinlere, nasıl göğsümüzü gere gere dolaşabiliriz insanım diye?

Dayanışalım; hep birlikte karlı dağları aşalım. Dayanışalım; doğruya, iyiye, güzele ulaşalım. Dayanışalım; insancıllığa, uygarlığa, yeniliklere koşalım. Erdem ve özveride buluşalım, mutluluğu bölüşelim; güle, karanfile dönüşelim.

***Erhan Tığlı***

erhantigli@mynet.com

*******************

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.