Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

14 Şubat Dünya Öykü Günü | Dursaliye Şahan

14 Şubat Dünya Öykü Günü | Dursaliye Şahan

Bazen hayat yazarak da okunur…

Şimdi size birbirinden bağımsız, iki edebiyat yarışmasından bahsedeceğim.

İlki sanıyorum 2011 yılında, “Her Hastalık Bir Hikâyedir” başlığı ile Prof. Dr. Cengiz Yakıncı tarafından başlatıldı.

Bu yarışmaya, “Bir Doktor Kanser Olursa” isimli hikâyesiyle Uzman Doktor, merhum Aydemir Yalman da katılmıştı. Yalman’ın vasiyet niteliğindeki bu hikâyesinin, tıp etiği derslerine konu olduğu da söylenir.

İnönü Üniversitesinin desteklediği, çeşitli hastalıklardan muzdarip insanların dilinden anlatılan bu yarışma ve hikayelerin kitaplaştırılması, günümüze kadar sürdü ve artık gelenekselleşti. Yanılmıyorsam son kitap Aşı Karşıtlığı üzerineydi.

Ben bu satırları yazarken henüz sonuçlanmamış yarışma ise Deprem Öyküleri üzerineydi.

Deprem Öyküleri Yarışması kulağa hoş gelmedi. Duyuru yayınlandığında sosyal medyada tepkiyle karşılandı. ‘Acı anıların yarıştırılması mı olacak?’ dendi.

Şimdi ikinci yarışmadan da bahsetmek istiyorum.

Geçtiğimiz yıl Londra’da Sosyalist Kadınların kurduğu, Rengin Kadın Korosu ve Göçmen İşçiler Derneği, Birleşik Krallık ve Avrupa’da yaşayan, Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması düzenledi.

Bu etkinliğe katılan kadınların motivasyonu, daha çok kendi tarihlerini yazma isteğinden kaynaklandı. Sonuç; kadınların gözünden, birinci ağızdan göçmen yaşamları anlatılmış oldu.

Katılımcılardan bazıları ilk kez edebi bir metin yazma deneyimi yaşadıklarını söylüyordu. Tıpkı ilk yarışmada kendi hastalık hikayelerini anlatanlar gibi.

Bu yarışma sonucunda da ortaya bir kitap çıktı. Otuz altı öyküden oluşan Rengin Göçmen Kadın Öyküleri.

Yazının girişinde bahsettiğim, Prof. Dr. Cengiz Yakıncı’nın ve arkadaşlarının girişimiyle çeşitli hastaların dilinden anlatılan yüzlerce öykü kayda geçti. Hastalık öncesini, başlangıcını, tedavi sürecini, doktorlarıyla, hastane çalışanlarıyla ilişkilerini ve çarpan etkilerini anlatan o cümleler sadece hasta ve doktor iletişimine katkı sağlamakla kalmadı, aynı hastalığa maruz kalan diğer insanlara da ışık oldu.

Her iki yarışma sonucunda çıkan öyküler elbette edebi eser olarak anılmayacak. Ancak tanık öyküler olarak çok değerli ve kütüphanelerde özenle saklananlar arasında olacak.

Her ne kadar bu iki öykü etkinliğine yarışma dense de aslında klasik bir yarışmadan çok daha ötesi. Ben her iki yarışmanın da gerçekçi edebiyata eser kazandırdığını düşünüyorum.  Asrın felaketi deprem söz konusu olduğunda ne diyoruz? Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Toplum hafızası biraz da kayıt işi değil midir? Anıları tazesiyle yazmak, kayıt altına almak tam da toplum hafızasını zenginleştirmez mi?

Bizler anılarımızı, öykülerimizi yazmalıyız. Söz konusu depremse, söz konusu hastalıksa, söz konusu göçmenlikse edebi yanı çok da önemli değil. İkinci sıraya alınabilir.

Tarihe tanıklık etmek gelecek nesillere değerli miraslar bırakmaktır.

Hayat bazen yazarak okunur. Hayatın okunan yüzünden damıttıklarımız öykülere dönüşür.

Depremin öyküleri, romanları, filmleri, tiyatro oyunları, resimleri elbette olmalı ki; yaşamayanlar yaşayanları daha iyi anlasın.

Korkmayın, üşenmeyin lütfen yazın. Kalem sadece edebiyatçıların tekelinde olamaz. Başlıklara da takılmayın.

Bu yılın öykü gününde bu iki yarışmayı paylaşmak istedim.

14 Şubat Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun.

 

Kaynakça: edebiyathaber.net (13 Şubat 2024)

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.