Emziksiz çocuk ağlamaları | Yaşar Üstün
nerede olduğumu
düşünmeler
kuytularda ışıksız
ayazlarda üşümüş
gölgelerde yalnız
kalmış
metruk evlerde
yatacak yer
bulamamış
kendimden korkmuş
halim
bakışım
kimin üstünde
madalyon
bir daha
ne zaman karşılaşırız
durulmaz dediğim kentler
ayağımda prangasız kelepçe
evden çıkmasız hapisler
tanrı
kendi tecellisine
tanrı
çarmıh
İsa’dan bu yana çivisiz
Van Gogh
renklerine değil
resmine küsmüş
gidelim dediğim
kalbimde eskiz çizikleri
yağıp kaçan yağmur
bulutları
damlaları bağrıma düşen
gözyaşı
ömrümü kovalayan
acı çekmeler
nefer olduğum
çocuk ağlamaları
atına binen
beyaz atlı prensin
yavukluları
havarilerin sayısı
şehrin varoşlarında
sağır dilsiz
kelebek ölümleri
…
ah bu tasalar
kederleri
yola çıkmadan yorgun
isyan
içimden dışıma taşana
kapıları kapatmadan
elimi böğrümden
gözlerimi gözünden
alıp gidene
iniltiler anlaşılmamış
derin naif sızıltılar
bildiğim kalbimi unutarak
olmadığın yerlerde
nostaljiler
aman bulmaz
bıçak ucu yaraları
aşkın depremi
ilgiye koştukça
sevdiğimi söyledim ya
artık gelmezsin dramı
gölgemde
adımım olduğun
rönesansım
hüzün tiryakisi
haritalara
kurşun kalemle çizilmiş
emziksiz
çoçuk ağlamaları
ah bu dünya
önce
başımda dönüyor
başımı ağrıtıyor
istediği kadar ölsün
bu kent
yaşamıyor ki
ruhumda
akmıyor ki
damarlarımda
düşlerimi yerden
toplamalıyım
ölüm
hayatın en sağlam adı
merhabalar
ahiri aşk olanın
ömrünün
bir yaprağa sığınması
yaprağın dalına tutunması
suhudi alem
bu dünyanın çarkı
yolumuzun uzunluğu
görecelilik
geometrinin doğrusu
büyüsün dursun
tuza batmış insanın
bağrında
tuz damlayan acılar
o tanrı
o devlet
o insanlık
kadından önce
insanı
azalttığı için
hayatı
bize utanç
bıraktığı için
yok olduğum
utandığım
sandıklarda
gelin çeyizi
…
balık kavağa çıksa
deniz suyunu yutsa
gökyüzü rengini unutsa
kışa yaz demeler
baharın gelmesini
önler mi
umudu olanın
acısı bitmezmiş
ne fayda
ölüm
hayatın içinde
yaşama sevinci
kalbime dokunan
tezenenin ucunda
insan yok
…
yanan yakınılan
…
taşa çaldığım
aşkı
aşksız
saza vurduğum
göğümle
kucaklamalar…
Aralık/2019-22
….