Seven Sister`s Street`te Bir Gün | Azad Ayyıldırım
Yedi bacılar sokağında hiç bir bacı yok!
Acı bir keman sesi yankılanır,
Gül yaprağı yanağında Çinli Kız’ın…
İçimde korkunç bir boşluk var.
Ülkem kadar uzak, ülkem kadar derin
Londra’da lordlar, leydiler
Ve birde ayıp olmasın diye yabancı(lar)
Çarmıha gerilmiş İsa’yı beklemekte!…
Oysa şimdi İsa…
Alkol, sperm ve parfüm sarhoşluğuyla
kızların diri göğüsleri arasında sallanmakta!…
Ben ise sevdasını sol memesinin altında biriktiren
Bir Kürd genciyle şarap içmekteyim(!)…
Düşlerini döverek severken
Yine dünden kalan
Yarım yamalak aşk kırınılarını topluyor çöpçüler
Ve yeni sevda parçaları çalınır, çalınır Oxford Street’de!…
Ben ise dövülerek yüreğime nakış nakış işlenen
O deniz aşırı sevdamı ve uğrunda nice acılar çektiğim
Sevdamın gizli gizli gözlerinden öptüm.
Ve içimdeki Kürd beni döverken taktım koluma iki acı Kürd Stranı`nı…
Üstelik sigaramda yok bu modern kente!…
Şimdi gidiyorum, tutsaklığın ve köleliğin yüzüne tükürerek,
Kollarımda iki Kürd şarkısı Sipan û Xecê.
Ve sırtından ihanet hançeri yiyen bir İskoç şarkısının yarasını öptüm.
Elden ele dolaşan ve ihanete bulaşmayan,
Marry`mın O kutsal olan özgürlük abidesi,
Ve kanla işlenen o Kızıl Mendil nerede?…
Gidiyorum kulaklarımda, ciğerleri sökülen William Wollace`in
“Freedom” çığlıkları ve ensemde dağlarımın nefesi.
Öldürecek, beni bu ay ışığında bulut dudağındaki kaval sesi
Erzurum’da `kestiler yolumu`türküsü hala söylenir benim coğrafyamda.
Ve dönüyor bakıyorum ki bütün kurnazlık güdülerini yitiren,
Aylak bir tilki gezerken binlerce insanlar arasında,
bir siyah (zenci,) kendi rengiyle tarih sayfalarına kusuyor.
Ben ise bir martı sesiyle tutuşturdum kendimi,
O deniz dalgalarını gözlerinde taşıyan İngiliz Kız’ın gözünde…
Karşımda karnı şiş, kafası boş, bir lord oturmakta.
Lordum!…
Beni tanıdın mı? Diye sordum.
Ben özgürlüğüme
Rus ruleti oynayan
Bir Kürdüm…
Azad AYYILDIRIM
Londra
….