Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Günün Hikayesi | Kapının Öte Tarafı | Gülçin Yağmur Akbulut

20.01.2023
456
A+
A-
Günün Hikayesi | Kapının Öte Tarafı | Gülçin Yağmur Akbulut

Sökülmüş bir hırkanın aynısını yeniden örüyordu zaman. Nakışı aynı. İpliği aynı, kol ağzı aynı, cep boyu bile…  Yalnızca hırkayı sırtıma geçiren figüranlar farklı. Bir tren geçiyor gözlerimin önünden. Evvelim en sondaki, ahirim en baştaki vagon.

Kâğıtlara yüklemeye kalksam mavi bir zaman yolculuğunun parıltıları dökülür geçmişin tezkeresine. Kulağımda bir ırmak şırıltısıyla sürüklenip gelen sesler yankılanır. Kimselerin görmediği gizli bir kapı var evimin duvarları arasında. Kapının öte tarafında iki oda bir salon. Bir de tarhana kokulu mutfak. Şafak vakti, ocak başında hamur yoğuran annem…

Malum, bugün hafta sonu…

Gözlemesi ve pişisiyle dört dörtlük ister kahvaltıyı aile efradı. Bir taş ustası inceliğinde hazırlanmalı cumartesi-pazar sofrasının her nevalesi. Gazetesini okurken sabırsızlıkla şöleni bekleyen eşim Cevat’ı, yatağında uyur uyanık debelenen oğlum Alper’i, yanımda yöremde bıcır bıcır dönüp dolanan kızım Ağca’yı ayrı ayrı memnun etmek lazım.

Cevat’ın çılbırı, Alper’in sigara böreği, Ağca’nın Kaşık dökmesi hazırlanmış olsa da hafta sonu kahvaltısının ortak menüsünde yer alan patates kızartması ve pişi, sofraya konabilmek için henüz tavına gelmedi. Servis tabaklarını, çatal ve bıçağı masaya yerleştiren Ağca, geçmişin toprağını tırpanlayan bir sinyal gibi kapının ardındaki balık ağlarına takılmama sebep oluyor.

Şah damarımdan daha yakın bir yankılanmayla sesindeki kuş cıvıltılarını duyuyorum annemin. Siniyi hazırlamamış olmamdan dolayı tatlı tatlı sitemde bulunmakta. Dokuz yaşındaki Neriman haylaz mı haylaz. Aklı fikri oyunda. Sedirdeki duvar yastığına bir yanını vermiş ve bıyık altından gülümseyen babam… Annemin fırlattığı taşın havada kalmaması adına küçük kızına öğütlerde bulunmakta. “Yardımcı ol annene. Hangi birine yetişsin kadın. Getir şu ekmek tahtasını güzel kızım. Bak göbekli baban çok acıktı…” Sonra kapı usulca kapanmakta.

Dün ile bugünün geçit limanında gemiler var bekleyen. Pruvasıyla pupa mesafesinde voltalar atılan bir pencereye açılıyor göğüm.

Siyah beyaz bir albüm tutuşuyor gözlerimde. İçinde annem, babam ve kimliği ben olan küçük kız Neriman. Dışında ise anne olan ben, eşim oğlum ve minik kızım Ağca. Kapının ardında Neriman, ön yüzünde Ağca…

İki salonlu bir tiyatro binasında tek ortak aktris Neriman… Neriman’la beraber ortak olan bir şey daha var aslında: Olay. Mekân, zaman, diğer aktris ve aktörler; hatta içinde figüranların yer aldığı sahne bile farklı. Neriman iki sahne arasında dönüp durmakta… Her ne kadar ortak aktris olsa da rollerdeki üstlenmeleri apayrı Neriman’ın… Oyunun birinde afacan bir kız çocuğu, diğerinde yetişkin, olgun bir valide.

Babası ve abisini hazır olan kahvaltı sofrasına çağırması için Ağca’yı ısmarlama bir gönderiyle salona yollarken, yelkovansız bir saatin tunçtan kalelerini aşıyor belleğim. Babamın mutfak rafında unuttuğu köstekli saati hınzırca kurcalarken annemin mühürlü sesiyle irkiliyorum. Babamı sofraya çağırmamı söylerken kısa devre yapıp patilaları benim yüzümden fazlaca esmer pişirdiği için yakınıyor annem. Hep böyle olmaz mıydı zaten. Bardak kırar, Neriman düşürmüştür. Yüklükteki yorganlar kendi kendine devrilir, Neriman haylazlık yapmıştır.

“Ah, yüreğimin yarısı anam!

Hayatta olsaydın da yıkıp döktüğün her şeyin faturasını Neriman’a kesseydi zaman.”

Gökkuşağının renkleri çocuklarımın ve eşimin yörüngesinde açılıyor. Günlerin aynasında sadece ben ve ailem… İçimde bir şarkı… Mavinin tonları takılıyor ayaklarıma. Alper tavlada Cevat’ı yeniyor, Ağca satrançta beni. Neriman ise uçurtma uçuruyor babasıyla kapının öte tarafındaki bayırlarda. Ellerimin ayasında geçmişin ayak izleri…

Salondan gelen takırtı sesleri… Muhteşem ikili yine iş başında… Onarayım derken yine evin her yerini kırıp dökecekler baba oğul. Off Allah aşkına!  Cevat, usta; Alper de çırağı. “Eh! Acemi nalbant, gâvur eşeğinde öğrenirmiş ustalığı.” Neriman ile babası Sedat’ın da pek farkı yok Cevat’la Alper’den. Damlatan musluğu tamir edeyim derken çoktan fıskiyeye döndürmüşlerdir? Anası bir görse topa tutardı ustayla çırağını. En iyisi su fışkıran yerin üstüne bir çaput bağlamak ve hızlıca kaybolmak ortadan.

Her pazar olduğu gibi ikindi çayına hazırladığım triliçe buram buram kokuttu evin dört bir yanını. Eşiğin bu tarafında kremalı pasta diğer tarafı tarçınlı sütlaç esintisi… Ön tarafı balkon, arka tarafı bahçe sefası… Gökyüzünün çarşafında uçuşan mevsimsiz göçebe kuşlar.

Peşimde koşar adım zamanı kovalayan çocukluğum. Önümde ömrümün kıyılarında dolaşan can paresi iki çocuk… Dünümle bugünüm arasında köşe kapmaca bir oyun döngüsü. Rengi, soluk yaşanmışlıklar fısıltısında derme çatma bir tavan arası. Kum saatinde hızla akıp giden gölgeler. Ah bir kez daha geçebilseydim kapının öte tarafına. Annem çağırıyor beni annem: “Hırkanı giy, hastalanırsın Neriman”. Kızım Ağca sesleniyor: “Saçlarımı örmeme yardım eder misin anne?”

 

Gülçin Yağmur AKBULUT

Yitiksöz Dergisi Haziran  Temmuz 2022

 

Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.