Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Günün Kitabı | İzlerin Peşinde | Yonca Yaşar

Günün Kitabı | İzlerin Peşinde | Yonca Yaşar

Kitap değerlendirme yazarı: Adil Okay

 

“UMUDU ÜFLERDİK KIRMIZIDAN”

YONCA YAŞAR’DA ZAMAN VE DİL*

 

“Başımız hep biraz eğik

Avucumuzdaki çizgilerin peşinden

Orta Doğu sınırında düğümlenmiş

Babil’den göç eden sorulardı

Süresiz bekleyen.“  Yonca Yaşar

 “İzlerin Peşinden” adlı şiir kitabı, 2021 yılında Klaros Yayınları tarafından yayımlanan Hemşehrim Yonca Yaşar, çok dilli, çok kültürlü bir coğrafyada kadim kentim Antakya’da doğmuş büyümüş.  Mozaik diye adlandırılan bu kentte egemen olmayan dillere ve inançlara konulan örtük yasaklara tanık olmuş. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi ülkemizde de kadınlara yaşatılan ezaya tanıklık etmiş. Kadınlık hallerini ve anneliğe biçilen kaftanı sorgulamış. Derken düşünen / sorgulayan Yonca Yaşar’ın da (Antakya’da o çok övünülen mozaiğin  çatlaması gibi) sabır taşı çatlamış ve dayanamayıp gün olmuş mısra ile gün olmuş metin ile dışa vurmuş “dikenli” imgelerini.

Düş ülkesini ararken yol boyunca, yaşadığı coğrafyanın kederini ve kadınlık hallerini işlemiş ak kâğıda. Bu yolculuğunu şöyle özetlemiş şair:

 “… Öyle sözcükler vardı kadim zamanlar boyu özünden ödün vermedi. Yazarlarıyla birlikte nehrin yatağını değiştirdi. İnsanlar okumaktan hiç vazgeçmedi. Öyle sözlerdi ki; kimi zaman girdiği öykülerle benliğimizi işledi kimi zaman bir şiir dizesiyle başka dünyaları fark ettirdi. Kalplerin odacıklarını açtı, haritaları değiştirdi. Cevapları derinlerde saklı sorular vardı her zaman. O sözlerdi ki; daha güzele, daha iyiye dairdi tüm direnişleri. Sözcükler diyarında duruluktan, özden, emekten yana saf tutanlar, suları kirletmeden, seyredenlere rahatsızlık vermeden kendi arkını yapmaya çalışanlardan olmaya gayret ederek, edebiyat mahzenin peşine düştüm. “(Yonca Yaşar, Özyurt gazetesi, 29 mart 2021)

Edebiyat mahzeninin peşine düştüğünü söyleyen Yonca Yaşar, sanata ve hayata dair sorular/ın/a yanıt alamamanın sancısını da taşımış mısralarına.

Taşlar gökyüzü kadar eski ve yorgun gözlerle  izliyordu

Korku hiç tutuşmadı takvim yaprağında

Nemin altında kalan kuru bir kömür  gibi

Su muydu zaman mıydı daha çabuk dökülen

Cevapsızlığın üzerine…” s.45

Şairimiz zamanda yolculuk yaparken, sık sık çocukluğuna, ilk gençlik yıllarına dönmüş ama yaşanılanları temize çekmemiş cesurca sorgulamalar yapmış, yüzleşmiş. Sonra da şiirleriyle bizi yüzleşmeye zorlamış.

“Ve simdi zamanıdır artık
Kum tanelerini yalnızlığa karmanın
Küsmedi ki hiç yelkovanla akrep
Hadi ses ver başlasın
Nefes nefese delice bir oyun.
Yine ve yeniden.”s.14

Şair, Akreple Yelkovan hiç küsmedi derken tecahül- ü arif yapıyor kanımca. Zira yaşadığımız coğrafyada mozaik de kırıldı, Defne de tanrıların tecavüzüne uğradı, çocuklar da emperyal bombaların altında kaldılar ve sevgili  Sabahattin Yalkın’ın özgün imgesi olan “Aşkdeniz” artık aşksız bir kandenizine dönüştü.

Onbinlerce umut yolcusunun ve Aylan bebek gibi binlerce çocuğun cansız bedeni Akdenizin dibinde yatıyor.

Yonca Yaşar da biliyor elbette bunları, nehirler, göller, denizler gibi zamanın da kirlendiğini, kirletildiğini, mikro ve/veya makro iktidar sahibi insanların kurduğu “kutsal aile”lerde akrebin yelkovanı zehirlediğini, kanlı sınırları, ceberut / egemen sınıfları. Ama gördüğü, gözlemlediği anlatması zor trajedileri şiirlerinde metaforlarla betimlemeyi tercih ediyor.

 

Musa ağacı tutuştu ilkin

sonra

topladı suyunu nehir

asiydi ve aç bir ejderha gibi

bildiğim tüm dua ve masallar

suya kapılıp tersinden yazıldılar.”s.26

 

 “bu Akdeniz yüzünden

batık her tekne kucağında beşik gibi sallarken ölümü

çapanın ucunda düğümlere dolandı yaşam” s. 77

Suruç’ta çocuklara oyuncak taşıyan gençlerin parçalanan bedenlerini düşünmek de kanatıyor onu… Belli ki o da “yazmasam delirecektim” diyenlerden…

“bir bilsen her yerde

kırık hayallerin parçaları, insan uzuvları

solmuş fotoğraflar, gelincik parçaları,

dağılmış oyuncaklar” s.52

Zamanı tersyüz etmeyi, tarihi yeniden yazmayı diliyor. Gerçeğin bilinç akışında hakikate dönüşmesini – belki farkında olmadan- sağlıyor.

“zamanın avucundan kayar

kaydığı gibi kum tanesinin

 

yine ve yeniden

sensin işte

kendi sesin hariç her kıpırtıyı duyan” s.13

Dil, zaman, duvar, hücre, rüya, barış, anne onda anahtar sözcükler.  Ama onun dizelerinde – desenlerinde “umut” da sık sık başını kaldırıyor ve sobeliyor okuyucuyu. Umut, barış, sevgi, emek… “Yeniden başlayalım” diyor Yonca Yaşar. Karanlığa inat, karanlık törelere inat, eril iktidarlara inat, kirli zamanlara inat.

 

Bir sözcük bir fısıltı

Erise bu kin buharlaşsa.

Bir nefes olsa tüm şiirler

Taşsa deniz arınsa her yer

Yeniden yeşerse tarih

 Ve yeniden yazılsa öyküler.” s. 18

Yaşar’ın şiirlerinden çok fazla özgün  metaforlar aktarmak – alıntılamak mümkün. Ama her okuyucu kendi feneriyle ruh haline yakın bölümü seçecektir okurken. 

“umudu üflerdik kırmızıdan

akacak kanın değil

sevincin yaşı olsun” s.36

 

“ülkeleri birbirinden ayıran şu

kırmızı çizgiler ırmak olup aksa

tüm haritalar yırtılsa”. s.34

 

Yazar Müslüm Kabadayı’dan bir alıntı ile bitiriyorum diyeceklerimi.

Yolun açık olsun Yonca Yaşar.

“Onun şiirinde ‘kök’ toprakta nefeslenir, şiir ‘kaya’da anıtlaşır, ‘giz’ dengenin içinde saklanır, ‘korku’ iki büklümdür ‘su’ döküldükçe cevapsızlığın üstüne, ‘zaman’ çocuğun kirpiğinde ve sevdiğinin teninde durur, ‘kalbin atışı’ her yerden duyulur, ‘gençlik’ aşka dökülmek için şafağı bekler ve ‘gençlik’ her yarıktan yeşerir. Şiirin koyu çizgisinde birleştirdiğim bu noktalar, Yonca Yaşar’ın şiirinin hem imgesel zenginliğini hem de felsefi şiirdeki çekirdekleri bir kuşa, doğrusu özgürlüğe çitletmesini düş gücümüze sürer. Tırnak içinde aldığım sözcükler, izlerin peşindeki ‘ayak’lardır. Çoğu kere kapalı, ‘taş’a değdiğindeyse çıplaklığını olanca öfkesiyle dışa vuran ‘ayak’lardır.

(…)

Şiir dilini, doğal ve toplumsal gözlemleriyle imgelerle ören Yonca Yaşar’ın, ‘İzlerin Peşinden’ kitabı, iyi şiir okuruna sunulmuş ‘karıncanın emaneti’dir.

 

Ağustos 2022

Fotoğraf: Özyurt Gazetesi

*Güney  s.102

 

“İzlerin Peşinden” Şiir Koşmak – Müslüm Kabadayı

Adil Okay
Adil Okay Kimdir… 1957’de Antakya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilde, yüksek öğrenimini Adana’da yaptı. Politik nedenlerden, Adana ve Ankara cezaevlerinde yattı. 12 Eylül darbesinden sonra  illegal yollardan yurtdışına çıktı. 1981-1982 arasında bir süre Lübnan’da Filistin kamplarında kaldı. 1983’te Fransa’ya yerleşti.  1984’te, sonraları adı Yazın olarak değişen ‘Direniş’ adlı derginin yayınlanmasına katkı sundu. Sürgünde yaşadığı süre içinde, ‘Mültecinin Bunalımı adlı öykü ve ‘Yeşillerini Giyin de Gel başlıklı şiir kitapları yayınlandı. Fransa’da iki arkadaşıyla beraber, ‘Fransa Postası’ adlı aylık dergi yayınladı. Yirmi yıl sürgünden sonra, dosyalarda zaman aşımından yararlanıp Türkiye’ye dönebildi.   TÜRKİYE’YE DÖNDÜKTEN SONRA 1999’dan 2018’e kadar 16 yeni kitap çalışması oldu. Özgür Üniversite’nin ‘Kavram Sözlüğü’ çalışmasına iki madde (Barış ve Burjuvazi) yazarak katkı sundu. Çalışmalarıyla 15. Ömer Seyfettin Öykü Yarışması ile 6. Hasan Bayrı şiir yarışmasında ödüle layık görüldü. 2012 Yılında da ‘Mersin 68’liler Derneği’nin ‘Onur Ödülü’nü aldı. İstanbul, Mersin, Antakya ve Samandağ’da “Konuşan Fotoğraflar” ile “Şair Kapıları” adını verdiği fotoğraf çalışmalarını sergiledi. Çeşitli sergilerde küratörlük yaptı. Karma sergilerde yer aldı. Çeşitli panellerde, ulusal ve uluslar arası sempozyumlarda değişik konularda tebliğler sundu.   Okay’ın yazdığı kitaplardan: Hançerini Ay Işığına Çalan Adam’ (şiir) 1999’da, ‘Yirmi Beşinci Saat’ (şiir) 2006’da, ‘12 Eylül Ve Filistin Günlüğü’ (anı-belgesel) ile ‘Konuşan Fotoğraflar’ (fotoğraf) 2008’de, (40 kentte sahneye konan 2 perdelik politik – belgesel oyunu) Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler−Ölülerimiz Konuşuyor’ Ütopya Yayınevi tarafından 2010’da yayımlandı. 2011’de ‘Kadın Gibi Kadın −Haykırış’  ile “Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı”  adlı oyunları sahnelendi. 2012 yılında Sokak tiyatrosu olarak sahnelenen “Cumartesi Anneleri” adlı oyunu, Emeğin Sanatı yayınlarınca ‘e-kitap’laştı. Yine 2012’de “Eylül Kokusu” adlı şiir kitabı Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. 2013 yılında “Ben çıkana kadar büyüme e mi – Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar” Nota Bene yayınlarından çıktı. Bu kitap TBMM’nde 4. Yargı paketi tartışmalarında referans oldu. 2015 Yılında “Şair Kapıları” (Fotoğraf – şiir), 2016’da “Hapishanelere Esinti Yollayalım” (İnceleme) Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. “Arkası Yarın – Bir Ayrılık Hikâyesi” adlı romanı, yazarın 18. Kitabıdır.Okay’ın yazdığı Tiyatro oyunları, Türkiye’nin birçok yerinde sahnelenmeye devam ediyor. İletişim: okayadil@hotmail.com
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.