Günün Kitabı | Limonlu Mektuplar | Hüseyin Yavuz
Kitap Değerlendirme Yazarı: Mehmet Kılıç
“ANLATMAK MI ZOR, SUSMAK MI?”
Hüseyin Yavuz’un “Eylül’le Büyümek” kitabının sonrasında, “Limonlu Mektuplar” adlı ikinci eseri yayımlandı.
“Sadece geleceğe bakmak isterdim. Ancak heybemizdeki acı buna fırsat vermedi,” diyor. Heybemizdeki acılar aydınlık, sosyalist geleceğimizi yaratmaya yönelik mücadelenin isimsiz kahramanlarıdır. Onlar devrimci geleneğimizin ve gerçekliğimizin yaratıcıları arasındadır. H.Yavuz içimizi derinden yaralayan acılarımızdan örnekler verirken, aramızdan ayrılan yoldaşların acısını içinde duyuyor.
Aynı zamanda, “Bir de mezarları olmayan ölüler var,” diyerek, devrimciliği maske edinerek onu ranta çevirmeye çalışan döneklerden söz ederken içinin yandığını anlıyoruz. Onları haris bir kediye benzetmiş. Bedel ödemedikleri, arkadan küfür ettikleri inançlarımızdan dökülecek rantın peşinde olduklarını vurgulamış. “Niye ölmedik ki? Ölmeyi beceremedik aslında,” diye yazarken içindeki bu yangın dışa vurmuş.
İçindeki yangını bizlere hissettirdiği eserinde, insanın yükünün çok ağır olduğunu belirttikten sonra, “Biraz da siz taşıyın!” diyerek yükü bizim de omuzlarımıza paylaştırmış. Yükünü hafifletmek istemiş. Aslında, taşınması çok zor olan ağır yükleri hep birlikte taşımaya çalışıyoruz.
İkinci eserini, içinde harlanan “Anlatmak mı zor, susmak mı?” sorusunun etrafında yazmış. Gerçekten de, içinde yaşadığımız kimi şeyleri anlatmak da zor, susmak da. Yazdıklarının iç hesaplaşmanın satırları olmadığını belirttikten sonra, “Hiç hesaplaşmamanın satırları olacak. Belki de öyle gidilecek,” şeklinde yazmış. Bu cümlelerden, bazı noktaları yazmak istediğini, ama bunları yazmaya elinin gitmediği gibi bir düşünce oluştu içimde. Satırlarında geçmişe yönelik sorular var. Ancak bu sorulara yanıt vermemiş, tartışmaya açmış.
Eserinin “Koza” başlıklı 1. Bölümünde ipek böceğinin serüveninde üç kere gömlek değiştirdiğini belirtiyor ve diyor ki, “Kozadan çıkamayanlar ölür (…) Bizim kuşak kozasından çıkmakta geç kaldı. Geleceğe binlercesinin uçabileceği kelebekleri hala bırakamadı. Kimimiz kozalarımızı kutsadık, inat edip onun içinde geleceğimizi yok ettik. Bu kozalar kimi zaman şeflerin emirleri oldu (…) İpek böceği gibi o kozaları da maalesef bizler ördük.”
78 kuşağının kozasından çıkmakta geç kaldığı ve uçabileceği kelebekleri bırakamadığı belirlemesini yapmakta haklı. Kuşağımızın kozalarından çıkamayarak, çok çeşitli sebeplerle ölüme mahkum edilmesi maalesef tartışılmadı, tartıştırılmadı. Hâlâ yeni yeni kozalar ördüğümüzü belirtirken, bunların arka planında “Geçmişi kurcalama,” “yönetenleri eleştirme, itaat et” kozalarının olduğunun altını çizmiş. Bu kozaları ortadan kaldırmak sol cenah açısından çok önemli.
78 sürecinde yaşayanların anıları çok önemli. Geçmişte ve sonrasında yaşananların anlatılması şart. Geçmişin geleceğe aktarılması anlamında edebi ve diğer eserler önemli rol oynuyor. Yazarımız 12 Eylül sürecinde yaşadıklarını, Yunanistan’dan gelen ailesinin de anılarıyla birleştirerek kaleme almış. Kimi gerçekleri bizlere aktardığı için ellerine sağlık. Yazar, bu eserin hazırlanmasında büyük emek harcayan Hüseyin Irmak’a da teşekkür etmiş.
Yazarımız kitabını annelere ithaf etmiş. O anneler bu eserlerin sadece yaratıcıları değil, cunta döneminin asli muhalifleri olarak da saygıya layıklar.
Görülmüştür damgalı “Limonlu Mektuplar”ı büyük bir ilgiyle, merakla okudum. Soru işaretleri ve yanıtlarla dolu eserlerin çok şey kattığına inanıyorum. Heybesinde aktarılması gereken gerçekler bulunanların sanat eserlerini okumaya hazırız.