Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Günün Kitabı | Emel’in Mekânları | İnci Gürbüzatik

Günün Kitabı | Emel’in Mekânları | İnci Gürbüzatik

Emel Kayın, benim hayranlık duyduğum bir yazar. Onun gibi kısa yazamamaksa kendimce eksikliğim. Sözünü, düşüncesini bir mimar titizliğiyle inşa eder, öyle yazar hep. Zaman’a, kente, insana bir mimar gözüyle bakar, sözcüklere görsellik kazandırıp anlamlar yükler.

Yazarın yaşamının, eserlerine yansıdığını biliyoruz. Yaşadığı Dünya’da kentlerde, mekânlarda acı çeken, duyarlı bir mimar Emel Kayın. Gözü, perspektifi, estetik bakış açısı, ölçütleri, orantıları ile kenti ve mekânları bizden farklı görüyor. Yazdıklarına yansıyanlarda, onun, sözü, düşünceyi damıttığını, fazlalıklardan arındırdığını görüyoruz. Gereksiz sözcüklerden, lafı döndürüp dolaştırmalardan, uzatmalardan kaçınıyor. Ben onu okurken estetik titizliği, netliği görüyorum. Yazarken derin düşündüğünü, virgülsüz uzun cümlelerinde görebiliyoruz. Bilinç akışı gibi, sanki düşüncesi, aklından geçip gidenler söze noktasız virgülsüz akıp gitmiş gibi. Ben, o uzun, şimdilerde aforizma denilen cümlelerine, neden hiç virgül koymadığını düşündüm, gözüm o metinlerde nedense hiç virgül aramadı çünkü sözü vardı, fazla söze ne gerek virgülden bile arındırmıştı, aklından süzdükleri çok netti işte.

Bu kitabı yazdığı süreç sabrını ortaya koyuyor bence. Mükemmelliyetçiliğini biliyoruz zaten. Emel Kayın yazdıklarını ortaya döküvermede hiç aceleci değil.

Kitabın ismi ‘İyilik ve Kötülük için mekânlar.’ Bu bana çok çarpıcı geldi, bilmenizi isterim. Biz yazarken önce mekân oluştururuz. Mekân, anlam oluşturmada alt yapıdır, fondur. Bu konuda çok şey yazılıp konuşulabilir, onu size bırakıyorum. İyilikle kötülük gerçekten iç içedir. Kitapta bölüm bölüm anlatılan mekânlardaki iyilik ve kötülüğün ne kadar birbirinden ayrılmaz üstelik kaygan bir zeminde olduğunu görebiliyoruz. Ben ürktüm. Anlattıkları doğruydu çünkü. Kitapta, kısa küçük, ders çıkartılacak öyküler, yanı sıra birkaç da kısa film öyküsü var bana göre.

Karşıtlıkların, çelişkilerin, ikiyüzlülüğün kurgusal tasarımını sözcüklerle yapmış Emel Kayın. Anlatımında, mimarisinin temeline önce -olmazsa olmaz- dramatik aksiyonu oturtuyor. Ne anlatacağını, nasıl anlatacağını baştan biliyor ve kurgusunun çatısını sözcükleriyle yükselterek mimari duyarlılığını bu kez yazdıklarında gösteriyor. Sözcükleri seçkin, dengeli, planlı… Mimari çizimler gibi fark edilebilen görsel bir anlatım tasarımı yapıyor çünkü. Sözcük oyunlarıyla imgeler, metaforlar yaratıyor. Gözünüzü kapatsanız okuduklarınızı göreceksiniz, öylesine canlı.

İmge de görsel tasarım değil mi? Öykücüler için ne kadar da önemli, dilimizin olanaklarından yararlanarak, inandırıcı bir imge yaratmakta gerçekten usta Emel Kayın.

Tekrarlar, tekrarlar, tekrarlar.

Tekrar da olsa o bir tek sözcüğün her bir tekrarında, sözcük aynı da okunsa derin bir anlam değişikliği, farklı bir anlam vurgusu fark ediliyor. Neden bu denli tekrar yapmış ‘Kıyamet, Mahşer ve Araf’ta? Çünkü yazar ölümlü bir mimar ve derin düşünüyor. Tuğlalar, tuğlalar, tuğlalar, Mimar’ın sözcük tuğlaları diyelim onlara.

Kitap hakkında daha çok şey söyleyebilir, yazabilir, örneklerle yorumlar yapabilirim. ‘İyilik ve Kötülük için mekânlar’ ın felsefi bir boyut içerdiğini de unutmadan söyleyeyim. Nasıl ki Emel Kayın yazarken derin düşünmüş, düşüncesini damıtmış, okuyucuya da okurken iş düşüyor.

Ben emek veren yazar kadar, okuyucunun da emek vermesi gerektiğini düşünürüm hep. O yüzden de ‘İyilik ve Kötülük için mekânlar’ da, okuduğum bazı yerleri dönüp bir daha, bir daha okudum. Sözcüklerin barındırdığı iç sesi, hemen yanı başımızdan gelen o yardım çığlığını duyabilmek, kokuşmuşluğu, çöküşü, o yok oluşu kavrayabilmek için okudum.

Emel Kayın’ın ne anlatmak istediğini anladım. Gözümü kendi mekânlarıma çevirdim sonra, yok oluştan öncesinin hayalleri geçti gözümün önünden. Mekânların görsel tasarımı olan o imgelerin peşine düştüm. İyi ki okudum, gördüm, Emel Kayın’ı daha iyi tanıdım

Kutluyorum. Biliyor, seviyorum onu.

Bütün arkadaşlarımı kucaklıyorum. Sonsuz sevgiler

İnci gürbüzatik

Not: Ay ile Kuyu’daki gizli şifreyi çözemedim. Nedir o tepsinin içindekiler? Meraktayım.

 

İnci Gürbüzatik
İnci Gürbüzatik 1947 yılında Antakya’da doğdu. İlk-Orta ve Lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’ne girdi. Bu bölümden mezun olduktan sonra TRT Ankara Radyosunda prodüktör olarak göreve başladı ve çeşitli programların yapım ve yayınını gerçekleştirdi. 1989 yılında TRT Ankara Televizyonu Drama Programları Müdürlüğüne atandı. Çok sayıda senaryo ve kısa dramalar yazdı. Ağustos 2002’de emekliye ayrıldı. Yazarın öyküleri Varlık, Düşler Öyküler, Adam Öykü, Üçüncü Öyküler, Ardıçkuşu, Edebiyat ve Eleştiri, Lacivert, Kurgu gibi dergilerde yer almıştır. Pek çok öykü ve senaryosu ile ödül alan yazar, 2009 yılında basılan Ankara’nın Kadın Yazarları adlı derlemede “Vaka-i Adiye” başlıklı öyküsü ile yer alır. Evli ve iki çocuk annesi olan İnci Gürbüzatik Ankara ve Bodrum’da yaşamaktadır. Yapıtları Roman: Misket (2009) Öykü: İki Çırpı Kiraz Kız (1999) Aşk Kaldığı Yerden (2008)
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.