Annem | Habibe Dirican
Kaç zamandır vurgun yemiş yüreğim,
Canım yandı, kucağına düşmüşüm annem.
Öpüp kokladığın, kırılan oyuncağına ağlayan çocuk değilim artık.
Şimdilerde keşke-lerle boğuşuyorsun değil mi!?.
“Kendi ellimle ateşe atım yavrumu” deyip,
İçin için eriyorsun değil mi annem?
Zalimin elinde gurbetin ayazında hastalandım annem.
Bana nane limon kaynatsana.
Sevgi dolu çorbandan hazırlasana…
Ellerim değil, yüreğim çok üşüyor annem.
Dizlerinin üstüne başımı koysam,
Saçlarımı okşasan;
“Saçlarında ne kadar çok kırık var,
Ne çok aklar düşmüş yavrum” dersin.
İki damla yaş süzülürken yanağından yüzüme.
Ben de dizlerinin üstünde dökerim
Acıyan yüreğimden.
Yüreğim ağlar, sol yanım kan-reva içinde.
Parmakların okşarken saçlarımı,
Ak düşen yıllarımı sayarsın.
Her birinin dili olsa da anlatsa sana yaşadıklarımı.
Ya yüreğimdeki kırıkları görsen?
Cam sandılar annem,
Bin parçaya böldüler ak düşen saçlarımı.
Her birinde acılarım var.
Hasretim gözlerimin yaşı var.
Onlar benim hüzünlerim annem.
Sen sar kundakladığın gibi,
Yine beni sar annem.
Güçlü kollarınla…
Ninniler söyle, uyut acılarımı.
Beni sen anlarsın,
Kızın gurbete çok üşüyor annem.
Habibe Dirican