Turgut Uyar’ın Anlatımlarından Bana Bulaşan | Canan Aktaş
Annem derdi ki bazı insanlar için “iyi niyetli ,saf“ deme ”insaniyetli “de .Turgut Uyar’ı ilk okumaya başladığımda anlatımındaki insaniyetlik bulaştı bana .Çünkü ondaki doğa ,insan ,şehir ilişkisi insanın okudukça dünyayla bağını güçlendirir.İnsanlığın kendi içinde de yalnızlaştığı şu günlerde Turgut Uyar’ın şiirleri yeni dünya insanının nasıl bir dünyaya bakması ve o dünyanın içinde sahiplenilecek ne kadar çok farklılık ve zenginliğin olduğunu anlatır bize .İçimizi rahatlatan bir söylemi ,anlatımı vardır nedense kaptırıp gidersiniz .Senfoni şiirinde olduğu gibi:
“Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
Sen yanımdayken ister istemez,
Uzak ırmakları hatırlıyorum.”
İnsanın insanı sevmesi uzak ırmakları hatırlatacak kadardır çünkü.
Turgut Uyar’ın şiirlerindeki sıradan, günlük hayatın yapıp etmelerinin hayata kattığı önem ve anlam, bazı insanların hergün yaptığı vapura binmek ,kapı çalmak ,sevdiğini uyandırmak ,çay içmek ,göğe bakmak,vg .onun şiirinde sıradan yaşamın rutinlerini farketmenin ,yaşadığını hissetmenin ve hayatın seslerini farketmenin ne kadar da önemli olduğunu anlatır bize.
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım”
“Şimdi otobüs gelir biner gideriz”
“Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliçten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam…”
Sonra onda ki sevmek eyleminin bir insanın bir insanı sevmesi, hayatı sevmesi ,doğa ve insan ilişkilerindeki içinize işleyen içinizi dolduran ,boşaltan ,hüzünlü ayrıntı aslında şiir yazma eylimi olan şairler için bir okuldur.Sevginin bir eylim ya da bir eylem olduğunu vurgulatan bu aklınızdan çıkmayan dizeler insanın kızgınlıkta ,küskünlükte ,uyurken ,uyanıkken yalnızlıkta ,yoksullukta da sevebileceğini anlatan dizeler kafanızın içindeki bu günün insanına ilişkin düşünsel kirliliği alıp götürür.
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum”
…
“Senin dudaklarında biriken kuruluk sevgilim
Bu yazdandır”
…
“sen beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”
çünkü beni sevsen de güvenmezsin bana bilirim
ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar
mesela her su gözyaşı olur
her dönem bir hazin geçiş
suya boşversem yanılsama
aya baksam bir bulut
sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar”
Turgut Uyar’da dilin aşağı çekimi vardır .Derin bir hayat süzgeci ve felsefesinin altına gizlenmiş derinlik, dile yansır.Okuyan herkesin çıkarsayacağı derinlik ,ulaştığı kişinin kafasında tekrarlanmış cümleler gibi kalır, bu şiirde ustalığı gelişmiş şairliğin göstergesidir.
Toplumsal olayların şiddetin yansıması Türkiye toplumlarına ve sisteme eleştirel bakış Uyar’ın şiirindeki bence en vurucu ve belki çağının en yetkin şairi olmasına yol açmıştır. Bunun en yetkin örneği Divan’daki Yokuş Yola şiiridir. Zaten kendisi de şöyle söylemiştir .Dünyanın En Güzel Arabistanı ve Her Pazartesi şiirsel notlar dizisidir.Tütünler Islak,Divan,Toplandılar ,Kayayı Delen İncir şiirler kitabıdır.
“güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
..
dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
Kürdistan’da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar”
…
Bu dizeler anlatımın içselliğine denecek söz bulamayan bir çok şiir severe
toplumları ezen ,öteleyen ,katleden sistemlerin toplumları acıyla besleyen nedenlerin toplamını,şiirin imgeselliğine oturtması ile kopardıkları her dikenin altını kanatır, ondaki derin süzgeç ,değerlendirme ,düşünsel hafızanızda kalır.Toplumların dayatmacı töre ve geleneklerine karşı durmak bir kaşınmayla eştir onda ,sürekli dayanılmaz bir kaşınmadır bu.
“ben ne güzel işerim güneşe karşı
arkamda medrese duvarı önümde çarşı
bir sürekli kaşınmadır yaşadığım
törelere ve alışkanlığa karşı”
“Kan sızıyor bir halkın dinmeyen uğultusundan”
Cemal Süreya’ya göre İkinci Yeni’yi dilde iç uyum arayan bir girişim olarak nitelendirebiliriz .Turgut Uyar bu iç uyumu şiirin ritmine yansıtmış aynı zamanda yenilikçi bir tarzda ritmi özgürleştirmiştir. Turgut Uyar’ da belki bu günkü anlamda üç boyutlu bir anlatım vardır üç boyutlu ,katmanlı anlatım onun şiirinde görsel bir tablo gibi karşınızda durur.Birbirine bağlantılı aynı zamanda farklı anlatımlar Picasso’nun hem aydınlatan lambası hem de savaşın katlettiği doğa, insan ,hayvanı gibidir. Aslında o insani değerleri anlatırken insani durumlardan yola çıkar bu anlatımını güçlendirir .Şiirinde kullandığı zaman kavramı geniş zamandır .Aynı zamanda şiirlerinde anın özelliğini kaçırmaz ,onu bir anlık anlatıp ,ona bir anlık baktırıp geçer.Bu şairin dikkatini nereye çekeceğini bildiğini hatta onu saklı bir mücevher gibi sunduğunun kanıtıdır okuyucuya. Geyikli Gece’de ki zaman hiç bitmez mesela .Hep anlatılan bir gece gibi geçmeyen bir zamanda ki gecedir Geyikli Gece.
“Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı”
Turgut Uyar’ın şiirinde ölümle içiçe geçmiş yaşam kavramı yaşamın uyumsuzluğunun,yaşamda uyum aramanın aslında yaşama ilişkin olmadığının vurgusu ,ölümde uyum aramaya götürür onu. Ölüm çünkü herkesin yaşayacağı kaçınılmaz sondur.Yaşarken insan uyumsuz ve kabülsüz olmalıdır . Kalabalıklar içinde yalnız insan imgesi ,yaşamanın şiirini yazma ,her dizesinde yaşama dair ne varsa açıklıkla belki mert ,birazda erkekçedir onun şiiri.Yaşarken karekteride böyleydi herhalde diye düşünmeden edemiyor insan.Çünkü şiirlerindeki karekterler ve iç konuşmalarda kendini ele veren bir şairdir o “şiirini yazdığınca yaşar” birazda.
“ ve birgün yalnız kalındı bütün ilişkilerde”
“ tarih bir hazin balkıma gibi
Biliyorum kafiyeyi bozduğumu
Başka şeyleri de bozduğumu.Ve biliyorum ki
Hüzün varsa içinde,bozukluk bile hoşuna gider Naci’nin
Biliyorum ki bozukluk bağışlanır,sevilir bile
İçinde bulunan herkesin ölmüş olduğu eski fotoğraflarda”
“Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız
Hepsini yeniden, birbir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
Çünkü ölülerimiz toplanacaktır
Ve yüceltilecektir bir mavide”
Uyar’ın şiiri bu kadar toplumsal tavırlı ,insani durumlardan yola çıkan,insani değerlere baktıran insani ilişkileri anlatan toplumsal ve siyasal ilişkiler ve tercihlerden yola çıkan bir şiir olmasa belki bu kadar okunmazdı.Türkiyem’de tek tek yöreler ve şehirleri yazmış olsa bile anlatıma kendini bu kadar bulaştıran bir şair olmasına seviniyorum ben çünkü o hep“Turgut kalk gidelim “dediğim bir dost oldu bana.
“Bu böyle devam edip gitmelidir Turnam,
Bütün yaratılmışlara selam salmalı
İyi günlerden,kötü yıllardan,bahardan
Gecelerin peşinde kaybolmuş diyarlardan..
Ah.Şimdi şu sessiz gecemde bana :
-Turgut,kalk gidelim,- diyen bir dost olmalı..”
Canan Aktaş
…
Kaynak :Büyük Saat YKY yayınları
Sonsuz ve Öbürü- Broy Yayınları
Türkiyem-Dost Yayınları
…
Kayayı Delen İncir- Can Yayınları